Göz göze gelmemize izin vermiş olsamda şimdiye kadar ona bakmayı bırakmış olmam gerekirdi. Ne vardı bu çocukta böyle? Beni kendisine ceken kahverengi gözlerimiydi yoksa ondaki gizemli havamıydı. Hayatım boyunca anılarıma sıkışmıştım. Hiç kimseye bakmamış kendi içimle dövüşmüş durmuştum. Ama ona bakıyordum hemde dakikalar geçmesine rağmen. Adını bilmiyordum, buraya bu yetimhaneye bu kadar sık gelip gitmesini anlayamıyordum. Aslında araştırmamıştım da. Onu sadece kızların aralarında konuştukları kadar biliyordum. Birisi çagırmış ve gitmişti. Bense gözlerim onu görmeyi kesinceye kadar bakmaya devam etmiştim. Görevli bana sıcak sütümü vermişti 18 ime girmiştim ama sıcak sütü hala çok seviyordum. Yavaşca biten bardağımı zafer edasıyla havaya kaldırıp "gitme vakti "diyip odama doğru yol aldım. Arkamdan birinin seslenişiyle irkildim.
Elaa??
Sesi ilk defa duymama rağmen tereddüde düşmeden arkama baktım.
O kahverengi gözler.. kahverengi gözlü bi insanın bu kadar çok dikkatimi çekiceğini hiç düşünmemiştim. Beynimdeki kriterlere hiç uymuyordu. Ama kendine çekiyordu. Yine ona çekilmiştim. Arkamı dönmemle bana doğru gelmesini görmem anlamadığım bi şekilde kalbimi hızlandırmıştı. Adımı biliyordu. Benim aksime o beni biliyordu. O kadar içime kapanık biriydim ki sadece tipimden dolayı insanların bana baktıklarını düşünüyordum. Yanıma gelip "gözlerinin maviliğinin aksine adını neden Ela koymuşlar?" Dedi. Yüzüne nasıl baktığımı bilmiyordum ama hoşuna gitmiş gibi dudakları kıvrıldı. Anneme benzemediğim için babam adımın annemin gözleri olmasını istemesiyle adımı ela koymuşlardı. Fakat bunu ona tabiki söylemeyecektim. "Bunu bana neden soruyosun ? " diye düşüncelerime ters hareket edercesine sert çıkmıştı sesim. Hayır onun adını bile bilmiyordum. Oda benimkini bilmese çokta sorun olmazdı. Omuz silkip "merak ettim" dedi. "Sen herşeyi merak mı edersin böyle" dedim. Güldü. Bana sadece güldü. Zor bi gece gecirmiştim ve sinirlerim bozulmuştu. "Sadece konuşmak istedim neyse iyi geceler " diyip hemen yanımdan geçip gitmişti. Ona iyi geceler filan demiycektim. Hızlı adımlarla koridordan öc almak istercesine odaya girip yatağa attım kendimi. Beynime de hükmedemiyordum.Amacı neydi anlamamıştım ama içimden neden öyle davrandığımada açıklık getiremiyordum. Bişey vardı bu çocukta. Hem çekiyor hem de itiyordu. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettiğimde kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
Sabah biri dürtmüş gibi uyandığımda görevli kadında içeri girip "kızım seni müdürün odasına çağırıyorlar " dediğinde gözlerimi oğuşturup "gidiceğimi "fısıldadım. Gidecektim tabiki. Kim bilir neyi velim yerine imza atmamı isteyeceklerdi. Üstüme hırkamı alıp lavoboya doğru yöneldigimde aynadaki görüntümü izledim. 18 yaşında ama yaşlanmış bir ruha sahiptim. Hızlıca yüzümü yıkadıktan sonra müdürün odasının yolunu tuttum. İçeriye girdiğimde sol koltukta sarışın bir bayan hemen yanında eşi olduğunu düşündüğüm yaşlıca bir bey oturuyordu. " Merhaba beni çağırmışsınız " diyerek içeri girdim. "Otur kızım konuşalım seninle" dedi. Pamuk müdür derdik ona hem soyadından hem de pamuk gibiydi. Bayazlaşmış sakallarında ellerini gezindirerek dosyalara göz atıyordu. Her zaman oturduğum koltuğa sanki benim için ayırmışlar gibi kuruldum.Pamuk amca bana bakıp "kızım bu Semra Hanım ve Bülent Bey. Seni evlat edinmek istiyorlar. Senin fikrini sormak için buraya çağırdım. Bizim için önemlisin en azından tanışmanı istiyorum " dedi. Beynimdeki batmalar yüzünden anlam veremiyordum söylediklerine.
Nasıl yani. Nasıl.nasıl.
ne demek evlat edinmek istiyorlardı. 18 ime girmiştim. Küçük müydüm ? Neden beni seçmişlerdi yani? Pamuk amcanın endişeli bakışlarıyla konuşamadığımı anladım. Bana güven dercesine "hadi odana git seni tekrar çağırdığımda gelirsin konuşuruz" dedi. Kafamı eğip evlat edinmek isteyen aileye göz ucuyla baktım 35 yaşlarında bir adam ve yaşça daha genç olan karısı. Neydi ? Selma Hanımla Bülent bey. El ele tutuşmuş bana bakıyorlardı. Beynim kaynamıştı. Hemen odadan cıktım. Koridorda karmaşık duygularımla nasıl davrandığımı bilmeden oturdum. Ne kadar süre geçti bilmiyordum odaya gidip zulaladığım ne varsa yemeğe başladım. Kahvaltımı abur cuburla yaptığım kaçıncı gündü. Ve artık güzel kahvaltı mı edicektim yani ? Benim annem gözümün önünde öldürülmüştü. Ruh sağlığı bozuk bi kızı neden evlat edinmek isterdiki bir aile. Bülent bir pskopat olmalıydı. Selma ise onun, ne diyordum ben böyle. Beynim yanmıştı galiba. Içeri gorevli kadın girdi ve"müdür seni çağırıyor kızım" diyip gülümsedi. Karşılık veremeden o hırsla pamuk amcanın odasına girdim. Dehşetle yüzüme bakıp "Bu ne demek oluyor? Yurttan kovuyorum demenin başka bir yolu mu bu? Ben sizi ailem saydım. Yurttan kovsanız daha iyiydi. Evlatlık mı? Nasıl annemin yerine babamın yerine birilerini koyabilirim? Hayır hayır anlamıyorum. Şimdiye kadar bir çok aile istemişti beni. Ama siz o benim ailemden diyip vermemiştiniz. Simdi noldugunu söyler misiniz??" Benim aksime pamuk amca rahattı arkasına yaslanıp " otur bakalım, artık konuşmamızın zamanı geldi. O aileyi tanıyorum iyi bir aile zamanında çok sıkıntı çekmiş çocuklarını kaybetmişler içlerinde hep bir evlat hasreti vardı ve herşeyden önce yaşını doldurduğunda yurttan cıkışın olduğunda ne yapmayı planlıyosun ? Nasıl yaşıycaksın kızım " Evet. Haklıydı. Napıcağıma dair bi fikrim yoktu ama evlat edinilmekte çağremiydi yani? Ben ona bakmaya devam ederken o sakince "seni çok seviyorum Ela. Kaç sene oldu. Ve bu aile senin için iyi olucak. Inanıyorum"diyip gözlerime baktı. Her zaman güvenmiştim pamuk amcaya ama arkamdan vurmuş gibi hissediyordum. Kanadı yaralanan kuş misali ne uça biliyordum ne de kaçabiliyordum. Ayağa kalkıp kapıya yöneldiğimde arkama bakıp "bunu düşünücem pamuk amca" dedim. Gıçırdayan kapıyı sonuna kadar açıp hızla kapattım. Sevdiğim için susuyo olabilirdim. Ama içimin nasıl kaynadığını anlamalıydı. Odaya yönelip çantamı alıp çıkarken arkama bakma istegiyle döndüm. Gördüğüm manzara beni şok etmişti. Bu , bu nasıl oludu ?
Ranzanın üstünde sallanan bacakları fark etmedigim için gerileyip kafamı yukarı kaldığımda kahverengi gözlerle gözlerim buluştu. Ne işi vardı onun burda ? " ne -ne arıyosun burda" dedim "pamuk amcanın ricasıyla emrinize amadeyim hanfendi diyip ranzadan tam önüme atladı adını bile bilmediğim çocuk. "Sa-sadece benden uzak dur "dedigimde hayatımda kekelediğimi hiç hatırlamıyordum. Peki şimdi kekelemiş olmam neyi gösterirdi. "Duramam artık, çünküsünü yolda konuşuruz" dediginde çoktan kolumu tutmuş bir el ve sürüklenen bir bedene sahiptim. Kapının önüne geldiğimizde "daha adını bile bilmediğim biriyle hiç bir yere gitmiyorum" diyip direnmiştim. Yüzüme bakıp "adım Buğra "dedi. "Ama ben sana adını sormadım " dedim. Gözlerini devirerek baktıgında "ne yaparsan yap gelmekten kurtulamazsın canım " dediğinde ağzım acılmış "ne canımı sen beni ne sanıyosun "diyip koşmaya başlamıştım. Soluk soluğa arkama baktığımda gelmemişti. Oha rezil mi olmuştum yani. Derin bi nefes alıp önüme döndüğümde onun omuzlarını gördüğümde "evet yola benden önce cıkmak istediğini bilmiyordum ne güzelde hemen arabanın önüne geldin. Yarış yapabilirdik oysaki." Dediğinde yüzüne yayılan gülücükle yüzüme yayılan şaşkınlık sanırım aynıydı. Ne yani kendi ayağımla götürmek istediği yere mi gitmiştim. Sorunlu muydum ben. Ah evet. Tabiki sorunluydum. Hemde artık evebeyni olan bir sorunlu.
Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda "sadece güvensen " dediğinde yüzümü buruşturup " benden uzak durmalısın "dediğimde küçük bir kahkaha atıp "kendim kaşınıyorum işte " dedi. Gülümsememek için dudaklarımı tek cizgi haline getirip "neden beni rahat bırakmıyosun ?" Dediğimde "canım sana değer vermek istiyo " dedi. Kalakalmıştım yine. Bu çocuk mu değişikti ben mi. "Istemiyorum , seninle gelmeyecegim" dediğimde "tamam ben seninle gelirim" dedi. Ne biçim biriydi bu. Hiç bişey demeden sola dönüp ilerlemeye başladım. Sadece arkamdan geliyordu. Ne yani bana değer vereceğini söylerken yapamak istediği sadece bu muydu. Kafamı dagıtıp beni yuttan nazikçe atmanın yolunu bulan pamuk amcaya küfür etmemek için dilimi ısırdım.
" küfür etmek iyi bişey değildir" dediğinde gözlerim fazla açıldıgından olsa gerek yanmaya başlamıştı. Arkama bakakaldım. Yanımdan geçip ilerledi. Neydi bu çocuk. Aklımı mı okumuştu yani. "Evet aklını okudum " dediğinde gözlerim kadar ağzımda açılmıştı. "Tamam şu bakışlarına son ver ve beni nereye götürdüğünü söyle güzel bayan "diyip gülümsedi. Ne kadar şaşırdığımı biri daha görse bedenimi yerlere atardım. Kendimi toparlayıp hızlandım. Onu öyle bir yere götürecektim ki benim normal biri olmadığımı anlayacaktı.
Sadece yaralı olmamım bu düşündügüme zıt hareket ettireceğini nerden bilebilirdim ki ?
Hiç bir şeyin düşündüğüm gibi olmayacağını bildiğim halde hayatının kollarına kendimi atmıştım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ KALPLER
Mystery / ThrillerHepimiz yalnız değil miyiz ? Gelin kalabalıklaşalım ..