王富 Wáng Fù

178 31 70
                                    

Marinette'nin ağzından..

Hızla lavaboya girince çantasında titreyen kwami'yi çıkartarak dudaklarını büzdü. "Tikki, ne yapmalıyım? İyi gözükmüyorsun ve Usta Fu burada değil!" Tikki titreyen ağzını zar zor açtı. "O-Onun n-nerede olduğunu bilmiyorum M-marinette." İşler gittikçe kötüleşiyordu. Her hangi bir akuma saldırısı olsaydı bu şekilde dönüşemezdi. Bu Tikki'ye oldukça zarar verebilirdi. "Bir yolunu bulacağım, söz."

Aley'in ağzından..

Marinette hızla tuvaletten çıkıp Ashley'in yanına gitti. "Ee ne yapmak istersin?" Ashley dudağını kıvırarak gülümsedi. "Anlat." dedi kendini düzelterek. Marinette omuzlarını silkti. "Peki! Ama neyi?"

"Uğur Böceği olmak-nasıl bir duygu?"

...

Marinette şaşkınlıkla açmış olan ağzını zoraki bir şekilde kapatmaya çalışırken nefes alış verişleri düzensizleşiyordu. "Haha! Ah.. şaka mı yapıyorsun?" Anlamamazlıktan gelerek bu sorunun altından kalkacağını sanıyordu. Ama yanılıyordu. Ashley kurumuş dudaklarını ıslatarak kafasını ona çevirdi. "Bana yalan söyleme Marinette, Uğur Böceği olduğunu biliyorum."

"S-sen nasıl?" dedi Marinette korkulu gözleriyle, ona güvenmeli miydi onu bile bilmiyordu. "Bilmek ister misin?" dedi Ashley sorgulayıcı ve bir o kadar da üzgün bakışları ile. Marinette kendinden emin bir şekilde kafasını evet anlamında salladı. "Bunu bilmeye hakkım var herhalde? Ayrıca sihir, maskeler.. sen nasıl.." 

"Bilmem gerekiyordu diyelim. Usta Fu.." dedi ve durdu Ashley. Marinette hızlıca ortaya atladı. "O nerede? Ona çok ihtiyacım var! Tikki, o.. hasta çok hasta ve Usta'dan başkası bunu halledemez, o gardiyan sonuçta." Ashley zorla dudaklarını kıvırıp dolmuş gözlerini gizlemek için kafasını çevirdi. Marinette bir şeyler olduğunu anlamıştı ki hemen elini omuzuna koydu. "Bir sorun mu var? Ashley.." 

"Gardiyan o değil." Marinette duyduğu şey ile şok geçirirken Ashley de bunu sanki zorla söylüyormuş gibiydi. "Yani artık değil, hafızasını kaybetti." Marinette donup kalmıştı. Zaten bu aralar zor geçen görevi yüzünden endişe duyarken bir yandan da Usta'nın izini sürmeye çalışıyordu. Ve o hafızasını kaybetmişti. Başka birine gardiyanlığı verip ortadan kaybolmuştu. Bu kadar kolaydı.. Ne kadar sinirlense de kendine hakim olmaya çalıştı çünkü Ashley'in henüz bunları nereden bildiğini, Usta'yı nereden tanıdığını, ve şu an neden ağladığını her şeyden çok merak ediyordu.

"Anlıyorum, o hafızasını kaybetti. Şu an ortalıkta yok.. başka bir gardiyan var.." Ashley tek tek hepsini onaylayıp gözyaşlarını hırkasının koluna sildi. "Peki ya, Usta'yı nereden tanıyorsun ha?" Ashley kendini düzelterek boğazını temizledi. İşin zor kısmı ise burasıydı. Şimdi her şeyi tek tek anlatmak zorundaydı. Gülümsemeye çalışarak mavi saçlı kıza döndü. "Usta Fu benim dedem."

...

Adrien boş odasında sıkılırken bir yandan da kendi kendine konuşuyordu. "Uğur böceğine aşığım.." Plagg ise bu saçmalıkları duymamak için bir yandan kulaklarını kapatmaya çalışıyor bir yandan da adını Victoria koyduğu peynirini midesine indirmeye çalışıyordu. "Hayır hayır, Ashley'e karşı çok güçlü şeyler hissediyorum." Plagg yeşil gözlerini devirerek Victoria'ya veda edip onu midesine uğurladıktan sonra hızla sarışın çocuğun yanına uçtu. "Aşk, aşk, aşk! Eğv.. ne iğrenç! İnsanlar sıkıcı, ama peynirler değil!" 

Adrien oflayarak kwamisine döndü. "Peynirler iğrençtir! Özellikle o çöp gibi kokan camembert peynirleri!" Plagg gözlerini kocaman açarak peynirlerine sarıldı. "Tanrı aşkına! Ağzından çıkanı kulağın duysun! Bebeklerime hakaret edemezsin!" Adrien ağzını eğerek onunla dalga geçti. "Haha ne komik! Yo bir de aşık ol.." Plagg kaşlarını çatarak onun önüne uçtu. "Zaten öyleyim Adrien!"

Adrien kafasını dalga geçercesine salladı. "İnsan aşık olduğu kişiyi yemez Plagg.. ah hatta kişileri demeliydim." Plagg yan yan sırıtarak onun etrafında döndü. "Sanki seninki çok farklı, gün içinde benimle konuştuğun bile yok! Dediğin tek şey; "Ashley.. hayır Uğur Böceği.. hayır Ashley!"

"Plagg!" Siyah kwami susup tekrar sarışının yanına uçtu. "Anlayacağın Adrien ne kadar peynir çeşidi olursa olsun ben her zaman bir tanesini severim.. Ah canım Victoria'm.." Adrien kollarını birbirine bağlayarak kaşlarını kaldırdı. "Küp şekerine ne oldu bakalım?" Plagg donup kalınca Adrien büyük bir kahkaha patlattı. "Senin de durumun benimkinden farksız dostum.."

Plagg gözlerini kısarak ona bakarken aklına gelen şey ile sırıttı. "Peki sana bir soru, sen ben olsaydı hangi peyniri severdin?" Adrien omuzlarını silkerek kendini yatağa attı. "Ben peynir bile sevmem." Plagg gözlerini devirerek sarı saçların üzerinde durdu. "Aklına gelen ilk kız!" Adrien içinden düşündü. "Siyah saçlar.. parlak gözler.. yüzündeki o güzel gülümseme.. Ashley, aklına ilk gelen kişi Ashley'di. Artık emindi ona deliler gibi aşıktı.

Plagg Adrien'ın yüzündeki sırıtmayı gördükten sonra işinin bittiğinden emin olup tekrar peynirlerinin yanına uçtu. "Sen haklısın Plagg, Uğur Böceğine artık onu unuttuğumu söyleyeceğim.." Plagg egolu bakışlarını ona doğru tutarken Adrien hızlıca ayaklandı. Plagg ne olduğunu anlayınca peynirlerinin arasına saklandı. "Plagg pençe.." 

Adrien odasının kapısı bir anda açılınca ani şok ile kendini yere bıraktı. İçeriye giren Nathalie'ydi. Yerde oturan Adrien'a garip bir bakış attıktan sonra içeriye girip elindeki takım elbiseleri yatağının üzerine sakince bıraktı. "Akşama hazır ol Adrien, Tsurugi'ler akşam yemeğine geleceklerini bildirdiler."

Nathalie soğuk bakışlarını bozmayarak odadan çıkınca Adrien sinirle dişlerini sıktı. "Bu akşam Kagami'yi çekmek hiç istemiyorum.."

...

"NE!? Nasıl, ne demek dedem?" Ashley dudaklarını ısırıp omuzlarını silkti. "Bildiğin dedem işte Mari. De-dem." Marinette kocaman gözleri ile ona bakarken olayları kestirmeye çalışıyordu. "Gerçek adı Wang Fu, çince söylenişi de  王富 Wáng Fù yani.. her neyse bunları neden söylüyorum ki ben Tanrım!" Marinette ona katılarak başını salladığında Ashley burnunu çekti. "O mutlu olmak istiyordu, sadece aşık olduğu kadınla birlikte son zamanlarını geçirmek istiyordu. Zaten buraya da bunun için gelmiştim ben, hatta tesadüf oldu diyelim." Ashley'in gittikçe sesi kısılıyor, gözleri doluyordu. "Bana önemli bir şey vereceğini söylediği zaman çok heyecanlanmıştım. Onun gardiyan olduğunu bilen tek kişiydim tabii Marianne'den sonra. Buraya geldiğim zaman bana sanki son defa görüşüyormuşuz gibi davranıp sıklıkla sarıldı." 

Marinette ağlamamak içi kendini zor tutarken Ashley zar zor konuşuyordu. "Beni sevdiğini söyledi ve.. seni de." Marinette eğdiği kafasını hızla ona doğru çevirdi. İşte tam olarak korktuğu şey de buydu, Usta Fu'nun onu görmeden gitmesi.. ama onu sevdiğini söylemesi bile Marinette'nin kendini iyi hissetmesine yetmişti. "Senin kimliğini öğrendiğim zaman şaşkına dönmüştüm Mari." Marinette kafasını tekrar kaldırıp ona baktı. "Demek böyle öğrendin. Ya Kara Kedi'nin kimiği?"

"İşte onu henüz ben de bilmiyorum." Marinette oflayarak çantasından kwamisini çıkarttı. "Ya Tikki? O ne olacak Ashley? Gardiyan ortalarda yok.." Ashley sırıtıp Tikki'yi eline aldı. Bir kaç bir şey geveledikten sonra Tikki bir anda canlandı. Marinette boş, bir o kadar da şaşkın bakışları ile kıza bakarken kekeledi. "Y-yoksa.."

"Evet.." dedi Ashley fısıldayarak. "Gardiyan benim Marinette."


Unsure Of His Feelings - CHAT NOİR İLE HAYAL ETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin