"Reenkarne olacaksın.""Hı," dedin. "Hintliler haklıymış demek,"
"Bir bakıma bütün dinler haklıdır," dedim. "Yürüyelim".
Boşlukta yürürken beni takip ettin. "Nereye gidiyoruz?"
"Belirli bir yere değil," dedim. "Sadece yürürken konuşmak güzel."
"O zaman bütün bunların amacı ne?" diye sordun. "Yeniden doğduğumda bomboş bir tahta olacağım değil mi? Bir bebek. Yani bütün deneyimlerimin, bu hayatta yaptıklarımın hiçbir manası veya etkisi olmayacak."
"Hiç de değil!" dedim. "İçinde bütün geçmiş hayatlarının bilgi birikimini ve deneyimlerini taşıyorsun. Sadece şu anda onları hatırlamıyorsun."
Durdum ve seni omuzlarından tuttum. "Ruhun, hayal edebileceğinden çok daha mutheşem, güzel ve büyük. İnsan aklı varlığının ancak çok küçük bir kısmını içerebilir. Bu sıcak olup olmadığını anlamak için parmağını bir su bardağına batırmak gibi. Kendinin çok küçük kısmını bir kaba koyuyorsun ve çıkardığın zaman yaşadığı bütün deneyimleri kazanmış oluyorsun."
"Son 48 senedir bir insanın içindeydin, dolayısı ile uzanıp engin bilinçaltının devamını hissedebilmiş değilsin. Burada yeteri kadar kalırsak, her şeyi hatırlamaya başlardın. Ama her yaşamın arasında bunu yapmaya hiç gerek yok."
Kaç kere reenkarne oldum o zaman?"
"Oho, çok kez. Çok, çok kez. Ve bambaşka bir sürü hayata." Dedim. "Bu sefer, milattan sonra 5402ta yaşayan Çinli bir köylü kız olacaksın."
"Bir saniye, ne?" diye kekeledin. "Beni zamanda geriye mi gönderiyorsun?"
"Yani, teknik olarak evet. Zaman, bildiğin üzere, sadece senin evreninde var. Benim geldiğim yerde işler farklı."
"Senin geldiğin yerde?" dedin.
"Tabi ki", dedim, "ben de bir yerlerden geliyorum. Başka bir yerden. Ve benim gibi başkaları var. Oranın nasıl olduğunu bilmek isteyeceksin, biliyorum, ama açıkçası anlatsam da anlamazdın."
"Hı," dedin, biraz hayal kırıklığına uğrayarak. "Bir saniye. Eğer zaman içerisinde başka başka yerlere reenkarne oluyorsam, bir noktada kendimle karşılaşmış olabilirim."
"Tabi. Sürekli oluyor. Ama iki hayat da sadece kendi ömürlerinden haberdar oldukları için farkına bile varmıyorsun."
"O zaman bütün bunların ne gereği var?"
"Cidden mi?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Egg
Ficțiune științifico-fantasticăʙʏ: ᴀɴᴅʏ ᴡᴇɪʀ 'ʙᴇɴɪᴍ'ᴅᴇ ʙɪʀ ᴛᴀɴʀɪ ᴏʟᴅᴜĞᴜᴍᴜ'ᴍᴜ ꜱÖʏʟÜʏᴏʀꜱᴜɴ¿