bölüm şarkısı: lost on you.
🌈
yoongi, jimin'e yaptığı ani itirafı sonucu, onun bir şey demesine fırsat vermeden odadan kaçarcısına çıktı.
heyecandan eli ayağı titriyordu. adımları savsak, gözleri ise dolu doluydu. çünkü huzursuzdu. böyle hayal etmemişti. ama şimdi söyleyemezse, sanki bir daha hiçbir zaman söylemeye fırsatı olmayacak gibi hissetmişti.
yoongi, jimin'i kaybetmekten korkuyordu. jimin'i kaybederse öleceği gerçeğini düşünmeden... sadece jimin'i kaybetmekten korkuyordu.
koşturarak salona geldiğinde ikisinin gelmesini bekleyen taehyung ve jungkook'u gördü.
hayır. yoongi konuşmak falan istemiyordu. hiçbir şey istemiyordu. bir bebek gibiydi. dokunsalar ağlayacak haldeydi ve heyecandan yanakları kıpkırmızıydı.
taehyung yukarıdayken ona "jimin'e her şeyi itiraf etmeliyiz. eğer söylemezsek senden her uzaklaştığında daha da kötü bir hale geleceksiniz. ikinizin de bunu yaşamaması için jimin, söylenilen tüm yalanları, tüm sırları bilmeli," demişti.
yoongi istemiyordu. bundan korkuyordu. her şeyden çok, eğer jimin onu sevmiyorsa yoongi öleceğini söyleyerek onu yanında tutamazdı. onu buna mecbur bırakmak istemiyordu.
taehyung ve jungkook'un kolunu kavradı hızlıca. "gidin," dedi ikisini çekiştirirken. "gidin. hiçbir şey konuşulmayacak! hiçbir şeyi öğrenmeyecek!"
"hyung," diyerek karşı çıkmaya çalışıyordu jungkook. yoongi'nin tutuşundan kurtulmak zordu yine de çabalıyordu. "artık her şeyi bilmesi gerekiyor!"
"istemiyorum!" derken kapıyı araladı yoongi. ikisini dışarı doğru ittirdi. göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu.
"hyung onunla konuşmalıyız!"
"onunla yalnız konuşacağım! ama bu sizi ilgilendirmez!"
yoongi, taehyung'un bir şey demesine fırsat vermedi ve kapıyı bir anda suratlarına kapadı.
kapanan kapıya sırtını yasladığında içinden, kendine bunun jimin'le olan son konuşması olacağını hatırlatıyordu.
jimin'in bir daha asla onu görmek istemeyeceğini düşünüyordu. bunu her düşündüğünde ise kalbi sıkışıyordu.
ona her şeyi anlatmayacaktı. sadece bazı şeylerden bahsedecekti. bu yüzden taekook'u kovmuştu. onlar kalsaydı yoongi'ye engel olacaklardı. her şeyi anlatmak isteyeceklerdi.
jimin, duyduğu itiraf sonucu bir süre kendine gelememişti. kulaklarına hâlâ inanamıyordu. yoongi'nin bir anda odadan çıkmış olmasından dolayı da doğru duyup duymadığı konusunda endişeliydi. ancak çok mutluydu işte. eğer doğru duyduğuna ikna olursa belki de ondan mutlusu olmayacaktı.
jimin yoongi'ye aşıktı.
salona geldiğinde kapıya yaslanmış yoongi ile karşılaştı.
ikili birbirlerini gördüklerinde jimin'in aklından geçen şey taekook'un nerede olduğu değildi. sadece yoongi'nin kendisine aşık oluşuydu.
ne yani, okula gelmesinin sebebi jimin miydi? yoksa bu sonradan mı olmuştu?
"jimin," diyerek yaslandığı kapıdan ayrıldı yoongi. gözlerinin içi kızarmış, yeşil gözleri daha da parlak durmaya başlamıştı. jimin onun ağladığını düşündüğünden kaşlarını çattı.
yoongi'yi üzgün görmekten nefret ediyordu. elinde olsa ona mutlu olması için canını bile verirdi.
"gözlerin niye böyle? sen... ağladın mı?"