oy vermeyi unutmayın ♡
🌈
oluşan sessizliği bozan ses jungkook'un sesiydi.
yalan söyleyemezdi. hızlı atan kalbinin duyulduğuna emindi.
hem, zaten taehyung duyardı.
"neden ayrılmak istedin?" diye sordu jungkook. ses tonu kırgın çıkmıştı ve bu tonlama taehyung'un gözlerini kaçırmasına sebep oldu.
kısık bir sesle "motonduk," dedi sadece.
"sıkıcı olduğumuzu mu düşünüyordun sahiden?"
jungkook'un aklı almıyordu.
belki de geçmişi konuşmak doğru değildi.
zaten bir sevgilisi vardı...
"sıkıcı olduğumuzdan değil," iç geçirdi taehyung. "beş sene ayrı kalmak gibi bir niyetim yoktu. birbirimizi özleyelim istedim. kavuştuğumuzda daha çok bağlanırız diye düşündüm. asker arkadaşı değildik sonuçta. uzak kalırsak sevgili olduğumuzu hatırlarız diye düşünüyordum... ama beş sene geçti işte."
jungkook cevap vermedi.
ama taehyung'un gözünden süzülen bir damla yaşı fark etti.
"neyse," diyerek ayaklandı taehyung. eliyle birazdan daha çok ıslanacak gibi duran yüzünü sildi. "senin bir sevgilin var," derken yatakta duran yastığını aldı kolları arasına.
öyle üzgün duruyordu ki... jungkook taehyung'un can acısını yüreğinde hissetti. rahatsızca yerinde kıpırdandı. taehyung'un ne yaptığını izliyordu. gözleri bir saniye olsun ayrılmıyordu ondan ve mutsuzdu.
taehyung giymek için hazırladığı temiz kıyafetlerini de aldı. odanın kapısına yaklaştığında ardından bakan jungkook'a döndü. "iyi geceler," dedi sadece.
kapıyı ardından kapattığı an göz yaşları bunu bekliyor gibi doldurdu yanaklarını. asla durmadan akmaya devam ederken taehyung kendini çaresiz hissediyordu. kalp acısının ne kadar kötü bir şey olduğunu öğrenmişti.
içini çekerek ağlıyordu. merdivenlerden salona doğru indiğinde yavaşça bornozunun önünü açtı ve üstünü giyinmeye başladı. bunların hepsini ağlarken yapıyordu.
jungkook ise elbette duyuyordu bu hıçkırık seslerini.
bu durumdan memnun değildi. içi içini yiyordu. yugyeom'a haksızlık yapmak istemediği her an en büyük haksızlığı taehyung'a yaptığını düşünüyordu.
hem jungkook, taehyung'un ağlamasına dayanamazdı.
bir anda ayaklandı ve odadan dışarı attı kendini. ne olacaksa olsun, diye geçirdi içinden.
taehyung'u kaybettiğinden beri kaybedecek bir şeyi kalmamıştı.
merdivenleri hızlıca indi. ellerinin tersiyle yanaklarını silen taehyung'u gördü. içinde bitmek bilmeyen bir yangın vardı. daha fazla uzatmanın alemi yoktu.
"beş sene çok uzun bir zaman," diyerek taehyung'a adımladı ve kolunu kavrayıp onu bir anda kendine çekti.
taehyung aniden ona sarılan jungkook'la birlikte ne yapacağını bilemedi. kokusunu içine çektiğinde gözleri kapandı huzurlu bir huzursuzlukla.
huzurlu bir huzursuzluktu bu.
taehyung yanlış bir şey yaptığını düşünüyordu.
jungkook, aşina olduğu yüzü avuçladı ve gözlerine bakmasını sağladı. "ağlama," dedi direkt.
"ağlama ve bize odaklan."
taehyung ıslak dudaklarını ısırdı. "biz diye bir şey mi var?" dediğinde sahiden inanmak isteyerek sormuştu bunu.
jungkook artık geri durmak istemiyordu. çünkü geçen beş sene içinde yeteri kadar acı çekmişti. bunu daha fazla kendine yapamazdı.
taehyung'tan uzak durmak en büyük aptallığıydı.
"biz diye bir şey var," dediğinde bir anda dudaklarını taehyung'un dudaklarıyla buluşturdu. bunu öyle bir anda yapmıştı ki, taehyung'un göz yaşları artık dudaklarının aromasıydı. gözleri kapandı usulca.
jungkook özlemle öpüyordu bu dudakları. öyle bir özlemdi ki kendi göz yaşları da akmaya başladı. elleri taehyung'un belini bulduğunda kendine daha çok çekti onu.
çok sevdiği sevgilisinin dudaklarında hakimiyet kurmuştu seneler sonra tekrardan.
taehyung bu kadar istemese bile yine de haklı çıkmıştı.
birbirlerinden uzak kalmak onları daha da birleştirmişti. bir daha kopamayacak kadar sıkı bağlamıştı.
jungkook dilini taehyung'un ağzına gönderdiğinde iş özlem noktasından uzaklaşmaya başladı.
taehyung jungkook'la ilk kez öpüşmüyordu evet. ama sanki ilk gibiydi. öyle hissediyordu ki kendini... bunu anlatamazdı.
yine de içinden bir ses, ona sürekli jungkook'un sevgilisi olduğunu haykırdığından zor bile olsa daha fazla ileri gitmeden bir anda onu ittiriverdi.
jungkook boşluğa düşmüş gibi oldu. afalladı.
taehyung ağlamaklı gözleriyle jungkook'a bakarken, "neden öptün beni?" dedi. kesik nefesler bırakıyordu. "sevgilin yok mu senin?" derken bunun cevabını asla duymak istemiyordu.
jungkook ise böyle bir tepki beklemiyordu. şaşkındı. sadece taehyung'u özlemişti.
yugyeom'u hiçbir zaman sevmemişti ki zaten...
hatta onu hiç öpmemişti bile.
"neden yaptın bunu?" dedi taehyung. göz kapakları da dudakları da titriyordu. çok özlüyordu jungkook'u. yanındayken bile özlüyordu. ve tabii jungkook da farksız değildi.
bu nedenle "bu hayatta tek seni sevdim," diye bir itirafta bulunduğunda geri çekilmiş olan taehyung'a doğru adımladı jungkook.
"benim biricik sevgilim hep sendin," dedi ve taehyung'a iyice yaklaştı.
"j-jun..."
"seni seviyorum taehyung. bunu bu kadar geç söylediğim için özür dilerim... ben seni seviyorum. seni çok seviyorum. şu kalbim var ya," umutla, ağlayan sevdiğinin yüzüne baktı.
"...bir kez bile senin için atmayı bırakmadı taehyung. şu kalbim, bir kez olsun senden başkası için acımadı. onu tek sızlatan sendin. onun tek çırpınış sebebi de sendin. hep de öyle olacak."
konuşamadı taehyung.
cevap veremedi. dili tutuldu. nefesi kesildi. o an yaşayabileceği her kötü şey bir anda geldi sanki başına.
en kötüsü ise, artık kalbinin atmamasıydı.
jungkook'un sözlerinden sonra kalbi atmamaya başlamıştı.
ve mecazen değildi bu.
taehyung'un kalbi sahiden durmuş, içeride yankılanan gümbürtü bir anda kesilmişti.
drama queen bir de bayıl isterse-