"Genç efendi, gelin ve tezgahıma bakın! Bugün gusudan gelen yeni mücevherlerim var. Neden beni görmezlikten geliyorsunuz genç efendi!
Genç efendi yaşlı bi adamı bu şekilde peşinizde koşturmanız hiç hoş değil. En azından biraz durun ve soluklanmama izin verin.
GENÇ EFENDİ SÖZ VERİYORUM ARTIK SİZİ TAKİP ETMEYECEĞİM AMA TEZGAHIMA Bİ GÖZ ATIN!"Jiang Cheng sabahtan beri birazcık olsun huzuru çok gören adama gözlerini devirdi ve adımlarını yavaşlattı. Bu adamın gerçekten de peşini bırakmaya hiç niyeti yoktu. Son bir haftadır ne zaman dışarıda soluklanmak istese kol yeninden çekiştiren, tezgahına bakması için yalvaran bu adamla karşılaşıyordu ve bu bir döngü haline gelmişti.
İçini küçük parıltıların süslediği soğuk mor gözlerini adama çevirip ağzını açmıştı ki, adam fikrini değiştirdiğini anlayıp hevesle onu çekiştirmeye başladı.
Limanın yakınlarında bi tezgaha geldiklerinde cheng'ın yaşlı ama bir o kadarda geveze ve yapışkan olduğunu düşündüğü adam duraksamış, çok önemli bir şeyi kaybetmiş gibi telaşlı bir hale bürünmüştü.
Gözünün ucuyla izleyen Jiang Cheng kollarını birleştirmiş"Yaşlı adam, tüm vaktimi bir hiç uğruna çaldın ve çalmaya devam ediyorsun şimdi bunu nasıl telafi edeceksin?"
Adamın aniden işaret parmağını havaya kaldırıp aydınlanması Jiang Cheng'ın korkuyla sıçramasına sebep olmuştu.
"Deli misin sen be adam ne diye..."
Adam Jiang Cheng'ın konuşmasına fırsat vermeden onu limandaki gemilerden birine sürüklemeye başlamıştı. Bu koşuşturma her ne kadar Cheng'ın sinirlerini bozsa ve sürekli terslese de yaşlı adamı kıramıyordu zaten onu en başından kovmamasının sebebi de buydu.
''İşte şuradakiler benim, hemen geliyorum genç efendi Jiang sakın kaçmaya kalkışma.
Bu kadar koşuşturmadan sonra yoruldum ve seni bu taşlardan en az birini satmadan bırakmayacağım."
Yaşlı adamın bu hallerine içten içe gülümseyen Jiang Cheng"Eğer getirdiğin şeyleri beğenmezsem se..."
Yaşlı adam elini her zamanki tehditi duymamak adına salladı ve koşarak mallarının yanına gitti. Bu adam aslında bir çok genci koşma konusunda yenebilirdi, Jiang Cheng bundan emin olmuştu. Düşünceleri ile dudakları hafif kıvrılırken, gemide turlamaya başladı.
Bir zaman sonra duyduğu miyavlamalar ile duraksadı. Nereden geldiğini anlamaya çalışıp adımlarını o tarafa yönlendirdi.
İki su fıçısının önüne geldiğinde miyavlama sesleri kesilmişti.
Fıçıların arkasına eğilip baktığında ise patisi kan ile kaplı, yerde kıvrılmış, bembeyaz tüyleri ile birbirini tamamlayan, açık mavi üzerinde bulut deseni işlemeli zarif tasmaya sahip bir kedi göreceğini tahmin etmemişti.Tasma çok tanıdıktı ama bunu sonra düşünmeye karar verdi. Kedi epey hırpalanmış gibi duruyordu, Jiang Cheng onu nazikçe kucağına aldı. Dikkatle kucağındaki miniği inceleyen Jiang Cheng en sonunda bilinçsiz kedi ile sekte gitmeye karar verdi. Orada onu iyileştirebilecek şifalı otlardan bulabilirdi ve belki... onu besleyebilirdi.
Wei Wuxian köpeklerden korktuğu için çaresizce tek arkadaşı olan köpeğini göndermek zorunda kalmıştı. Tabi bu yıllar önceydi ama Jiang Cheng artık bir çocuk olmasa bile yalnız olmak her zaman zordu git gide de zorlaşıyordu, yani yanına arkadaş olacak bi kedi fikri... Gayet güzeldi.
Oradan ayrılmadan önce hemen yaşlı adamın beğendiği hançeri verip kılıcına atladı. Yaşlı adam Jiang Cheng'ın bu hallerine aşinaydı ama bu sefer amacına ulaşmıştı. Hançeri kuşağına yerleştirip mutlu bir şekilde gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
风花雪月-𝔁𝓲𝓬𝓱𝓮𝓷𝓰
FanfictionJiang Cheng, büyük ağaca yaslandı tek istediği dalga sesleri eşliğinde biraz yalnız kalmak ve kafa dinlemekti. Yan tarafından gelen bağırmalar ise kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. "Jiang Wanyin! Wanyin neredesin? Senin için elma topladım, tadına b...