🍈

285 38 30
                                    

Jiang cheng gözlerini zar zor açtığında hemen önündeki kar beyazı tüylerle karşılaşmıştı. Kafasında uyuyan bir kedi olduğunu anladığında ise nazikçe kaldırıp uyandırmadan tekrar kedi yatağına koymuştu. Yüzünü yıkadı üzerini değiştirdi, kedi için su, yiyecek koydu ve hemen aile salonuna gitti. Yanlış anlamadıysa yarım saat kadar geç kalmış olmalıydı ve emindi ki annesinden bu yüzden azar yiyecekti koşarak salona girdiğinde ise tüm gözler ona çevrildi.

Cheng ellerini hemen önünde birleştirdi.

"Üzgünüm, geç kalmamam gerekirdi.."

Yanli bu gergin ortama dayanamadı.

"Neden hala orada dikiliyorsun, yerine geç ve yemeğini ye a-cheng sadece birazcık geciktin sorun olacağını sanmıyorum hem anne lan sektinden bir mektup geldiğini söylemiştin."

Jiang Cheng sandalyesine yerleşti. Masada sadece  Wuxian eksikti, çok geçmeden o da salona girmişti. Bu sırada babası ve annesi hiç ses çıkartmadan yemek yemeye devam ettiler. En sonunda Madam Yu umursamaz bir tavırla konuşmaya başladı.

"Gusu lan sektinin varisi birinci yeşim öldürülmüş cenazeye gitmemiz isteniyor."

Annesinin böyle bir şeyden bu kadar soğukkanlılıkla konuştuğunu duyduğunda Cheng üşüdüğünü hissetti. Daha önce 1. Yeşimle tanışmıştı ve adını koyamadığı bir ilişkiye sahiplerdi eğitim bitikten sonra hiç görüşememişlerdi onu özlediğini fark ettiğinde gözlerinin dolduğunu hissetti, yemeğine devam edemedi kafasını kaldırdığında Wuxian ve Yanlinin de kendisi gibi olduklarını gördü.

🧼🧼🧼

Cheng gusudaki eğitime nihayet katıldığında Lan Qiren ilk gece avı için onu Xichen ile eşleştirmişti. Cheng bunun babasının işi olduğunu düşünmüştü. Tanıştıklarından beri fazla aksi konuşamadığı bu adamla birlikte ava çıktıklarında birbirlerini kollamışlar, güzel vakit geçirmişlerdi.

O günden sonra Xichen her sabah gelip chengı uyandırıyor onunla sabah yürüyüşlerine çıkıyordu. Cheng'ın bir itirazı yoktu elbette yine de kişiliği yüzünden bazen küçük kavgalar olabiliyordu. Birlikte kılıç çalışıp yine birlikte yemek yiyorlardı, gün boyu berberlerdi ve neredeyse hiç ayrılmıyorlardı.

İlk başlarda neden herkese karşı bu kadar nazik ve kibar olduğunu merak etti aslında Xichen sadece Cheng'a yakın davranıyordu. Herkesle gülümseyerek konuşuyor olsada ona baktığında bu gülümsemenin daha da büyüyüp içten olduğu nereden bakılırsa bakılsın anlaşılan bir şeydi. Buna rağmen Cheng'ın ona özel davrandığını fark etmesi biraz uzun sürmüştü.

Cheng gülümsemenin zamanla Xichen'e yakıştığını fark etti sanki onu tamamlıyordu. Hem kim gülümseyen bir yüze yumruk atabilirdi ki?

Eğitim bitmiş herkes evlerine dönmek için hazırlık yapıyorken Xichen hızla yürümekte olan Chengı kolundan tutup durdurmuştu.

"Jiang Cheng, gitmeden önce...
sana söylemek istediğim bir şey var. Lütfen ben bitirene kadar hiçbir şey söyleme."

Jiang Cheng gözlerini oldukça yorgun görünen yüze çevirmiş bir baş sallama ile onaylamış söyleyeceği şeyleri merakla beklemeye başlamıştı. Xichen ise bıraksa kaçacağını düşündüğü Cheng'ın kolunu hala bırakmamıştı.

Tüm gece boyunca bunu düşünüp durmuştu ve işte tam olarakta şuan onu düşündüğünde sabahlara kadar gözüne uyku girmediğini, ona baktığında midesinde hareketlenen takla attan canlılar olduğunu, başkaları ile samimi konuştuğunda kalbine oturan taşı kaldıramadığını anlatacaktı.

风花雪月-𝔁𝓲𝓬𝓱𝓮𝓷𝓰Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin