1🥂I Killed A Piece Of Myself

96 9 54
                                    

"Durumu nasıl doktor bey? O iyileşecek mi? "

Tahta yatağın yanı başındaki eski püskü bir sandalyede oturan yaklaşık kırklı yaşlarındaki doktor başını olumsuz anlamda iki yana sallayarak, kulağındaki stetoskopu çıkardığında, uzun bir süre sessizlik hüküm sürdü odada. Önce burun ucuna kadar kayan gözlüğünü yukarı itip, bir süre ifadesiz gözlerle yanı başındaki yatakta sessizce uzanan ve halsizlikten yorgun düşmüş, yarı kapalı gözlerle ona bakan çaresiz kadını izledi gözleri.

Yaşlı kadının gözleri tavanı izliyordu durmaksızın. Bakışları önce doktora kayıyor en son tavanda son buluyordu. Torunu iki üç tahtayla ne kadar kapatmaya çalışsada, odanın yukarsındaki koca delikten gökyüzü gözükürdü hep. En son depremde oluşmuştu bu delik.

Doktorun hüzünlü gözleri önce deliğe sataşmıştı, daha sonra yanı başındaki hastasına. Nefes alışları ne kadar da zayıf diye geçirdi içinden. Zorla soluduğu havayı içine çekip geri bırakışını takip etti gözleri.

Acaba oda farkında mıydı, şu an ciğerlerine dolan bu havanın, onun için pağabiçilmez bir nimet olduğunun? Yoksa öylesine mi yaşıyordu hayatı?

Ne kadar da zayıf ve yorgun gözüküyordu yakından. Oysa altmış yıllık ömrü boyunca yakınları tarafından hep neşesi ve enerjisiyle etrafa rengarenk ışıklar saçan hayat dolu bir kadın olarak bilinirdi. Ama bu neşesi ve etrafındakilere umut veren enerjisi bile, 3 yıl bundan önce akciğer kanserine yakalanmasına engel olamamıştı.

"Sizinle dışarda konuşa bilir miyiz küçük hanım?"

Yaşlı kadının şu hayatta sahip olduğu ve varlığı için tanrıya hep minnettar olduğu tek kişi, oğlundan ona kalan tek emaneti 19 yaşındaki genç Kaylieydi. Genç kız başını olumlu anlamda sallayıb doktora önden yürümesi için yol vermeye çalışsa da kendisi eliyle hafifçe sırtına dokunarak önden yürümesine izin vermişti. Oturma odasına geçtiklerinde yatak odasına ses gitmemesi için kapıyı kapatmayı da ihmal etmemişti doktor.

"O kadar kötü mü?"

"Bakın bunu nasıl söyleyeceğimi inanın ki bilmiyorum." dedi gözlerini yere dikerek. "Maalesef tüm ciğerleri iflas etmiş. Ayrıca böbreklerinin durumuda hiç iyi görünmüyor. Ne yazık ki yazdığım onca ilaç hiçbir etki göstermemiş. Vücudu oldukça çelimsiz ve zayıf."

Derin bir iç çekip eğik başını hafifçe kaldırdı, " Üzgünüm küçük hanım ama büyük anneniz için elimden gelen hiçbir şey yok. "

"Hiç mi umut yok? Ufacık bile mi?", diye sordum ağlamaklı çıkan sesini bastırmaya çalışarak.

"Çok üzgünüm küçük hanım. Maalesef bizim elimizden birşey gelmiyor. Büyük anneniz için çok geç. Onun son günlerini mutlu geçirmesi için-"

"Hayır." dedi genç kız aniden bağırarak.

Gözyaşları şiddetle yanaklarımdan süzülürken eliyle hıçkırıklarını bastırmaya çalıştı. Bacaklarının onu daha fazla taşıyamayacağını hissedince yere çöktü sesli bir şekilde. Kurumuş avuç içleri gözyaşlarıyla yeniden ıslanmıştı.

Doktor genç kızın bu halini görünce kızın önene oturarak elini omuzuna koydu hafifçe. "Sen iyi misin?" diye sordu. Genç kız başını olumlu anlamda sallaya bildi sadece. Doktorun uzattığı peçeteyi alarak burnundan akan kanı temizledi.

~ 𝑺𝒂𝒗𝒆 𝒎𝒆 ~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin