kalbim göğüs kafesime sığmıyor, çılgınca atıyordu.
köyün ilerisindeki yol ağzından geçip şehir merkezine varacak olan dolmuş on dakikaya burada olurdu ancak gülpembe hâlâ ufukta görünmüyordu. sahi neden gelsindi ki, son birkaç gündür yaşadığımız minik yakınlaşmalar haricinde doğru düzgün sözleşmemiştik biz hiç. neden sahip olduğu düzeni, ailesini, herşeyini bırakıp da benimle ülkenin diğer ucuna kaçsındı?
aptallık etmiştim, geri dönüp beni kimseyle evlendirmeye çalışmaması için babama baskı yapmalı ve en azından gülpembeyi hâlâ görebileceğim bir yerde, köyde yaşamaya devam etmeliydim. tek başıma şehre kaçsam ne olacaktı, jaehyunu göremediğim, melekleri kıskandıracak güzellikteki sesini duyamadığım her saniye kendime eziyet etmekten başka ne işe yarardı sanki kaçmak!başımı ellerimin arasına alıp çaresizce bir çıkış yolu aramaya çalışıyordum ki toprak yolda yankılanan adım seslerini ve dalgalanan kumlu yolda sekip de önüme kadar gelen küçük çakıl taşlarını gördüm. kafamı kaldırışımla gülpembeyele göz göze gelişimiz bir oldu, heyecanla ayağa kalkarken inanamaz gibi söyledim.
"gelmişsin...""dolmuş."
eliyle işaret ettiği yere baktığımda tek kurtuluşumuz olan yetmiş iki model dolmuşun yanaşmakta olduğunu görüp hızla o tarafa doğru seğirttim. kaçmasından, hayal olup buharlaşmasından korkar gibi kolundan kavramıştım gülpembeyi. cılız bedenini peşimden sürüklüyor bir yandan da dolmuşa beklemesi için işaretler yapıyordum.
fazlaca kullanılmaktan hurdaya dönmüş araç tam önümüzde durduğunda önce jaehyunu bindirdim sonra da kendimi ve ağır sırt çantamı attım içeri.
ikimiz de derin derin nefesler alıyor, köye uzanan toprak yolu kontrol edip duruyorsuk. neyse ki kimse gelmiyordu peşimizden, artık özgürdük. ikimizin aileleri de öyle çok bilgili sayılacak kişiler değillerdi bu yüzden büyük şehre gidip ortadan kaybolduğumuzu duysalar dahi bizi bulmaya çalışamazlardı.
gömleğimin üst cebinden çıkarttığım mendili usulca gülpembeye uzatırken teklif ettim,
"al, çok terlemişsin."çekingen gözleri elimdeki mendil ve benim aramda mekik dokuyordu. nitekim bütün utangıçlığına rağmen zarif ellerini uzatıp da teklifimi kabul etmesi uzun sürmedi çünkü evinden çıktığından beri koşuyor olsa gerek, saçlarının dipleri ve alnı sırılsıklam olmuştu. kusurdan uzak, beyaz teninde benim mendilimin gezinecek olması dahi gururlu hissetmeme sebep olurken artık kapının yanından ayrılabileceğimize karar vererek ilerideki bir koltuğu işaret ettim.
"gel de oraya oturalım, çok yoruldun mu?"işaret ettiğim yere usulca geçerken başını salladı,
"koşmam gerekiyordu.""nasıl çıktın evden?"
umrumda değildi, bir kere çıkmıştı ya daha ne isterdim ki tanrıdan!
"renjun yardım etti, taeili oyalıyordu."
anladığımı belirtir gibi başımı salladım.
"şimdi kendimize bir yol haritası çizelim olur mu jaehyun?"
başını önündeki koltuğun arkasına yaslamış ve nefeslerini düzene sokmaya çalışırken mırıldanmıştı.
"olur, çizelim.""pekala şimdi... öncelikle bu yol bir saat kadar sürecek sonra da bizi şehrin göbeğinde indirecekler. garaja yakın bir yerde uzak akrabalarımız oturuyor ama onlara gidemeyiz, bu da demek oluyor ki bu geceliğine motelde kalacağız. sonra bir ev bulup yerleşiriz, iş de ararım."
gözlerinde tanımlayamadığım, garip bir bakış vardı. bir kere daha yalnızca baş sallamakka yetinirken belli belirsiz mırıldanmıştı.
"burada iş bulmak kolay mıdır peki?""kolaysa da değilse de bulacağım, sen bunları dert etme."
oradaki yaşantımızla ilgili son sözlerimiz bunlar oldu, ikimiz de koltuğa başımızı yaslayıp uyuyor gibi davranırken kişisel endişelerimize odaklanmaya karar vermiş gibiydik ancak daha fazla kendimi tutamayarak sordum,
"neden geldin?""ne?"
tırnaklarıyla oynuyor, gözlerime bakmazsa daha az çekineceğini sanıyordu.
"duydun işte neden geldin? hiçbir şey vaat etmemiştim sana, daha sana karşı neler hissettiğimden dahi emin değildin. neden geldin?"
parmakları, pembe narin tırnaklarının kenarlarındaki görünmez çizgileri takip ediyor, gözleri ise bir an olsun bana dönmüyordu.
"kendi hislerimden emindim." diye cevapladı sessizce. "o bana yeter diye düşündüm."tanrım, gülpembeden bunları duyuyordum.
gülpembeden gerçekten de bana karşı hisleri olduğunu duyuyordum, bununla da kalmayıp beraber köyden kaçmış, kısa ve tatlı bir öpücüğü paylaşmıştık.asıl yaşantım henüz başlıyordu..!
merhaba millet günaydın,
umarım iyi ve sağlıklısınızdır. bir sonraki bölümün final olduğunu söylemek istiyorum! 🌈🌻🐝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gülpembe - yujae
Romanceüç kuşaktır aynı köyde yaşarız biz, her türlü bitkiyi ekmesini, yetiştirmesini biliriz. evladımız gibidir hepsi, susadılar mı, yerlerini mi sevmediler, toprakları mı cansız geliyor... anlamak için küçük bir bakış atmamız dahi yeterlidir ancak bunu b...