Her Şeyi -smut-

418 27 18
                                    

Sonrası çok hızlı gelişti, Minho ne olduğunu bile anlamadan kendini Jonghyun'un odasında otururken buldu. Bunun sonunun nereye varacağı gayet açıktı, Taemin'i düşündü, ağlama isteğini bastırmaya çalıştı, saat oldukça geç olmuştu, acaba ne yapıyorlardı ona? Saatler önce dünyanın en mutlu insanıydı, hiçbir şey moralini bozamazdı. Ama şimdi sevdiği insana ne olduğunu bilmez bir şekilde bir sapığın odasında oturuyordu. Bunların tek suçlusu babasıydı, Minho neden onun hatasının acısını çekmek zorundaydı? Taemin'i düşündü, gülüşünü, bakışlarını, dudaklarını... Jonghyun ıslak saçlarla odaya girdi, vücudunun sadece alt kısmını kapayan havluyu çekip çıkardı ve yere attı, Minho'ya yanaştı, kucağına oturdu ve onu yatağa yatırırken yavaşça üzerindeki kazağı çıkarmaya başladı. Kulağına eğildi " Hep bu anı bekledim aşkım " diye fısıldadı ve yavaş yavaş boynunu öpmeye başladı. 

Minho tüylerinim diken diken olduğunu hissederken boğazında bir kasılma hissetti;iğrenti. Öğürmemek için kendini kastı. Jonghyun bir yandan kulak memesini emiyor bir yandan da üstünü soyuyordu,ikisini aynı anda yapabilmesi biraz zordu. Minho gerçekten rahatsız olmuştu, Jonghyun'u itti ve ayağa kalktı. Ona arkasını döndü ve kendisi soyunmaya başladı, arkasını dönük olmasına rağmen Jonghyun'un onu izlediğini çok iyi biliyordu. Son kıyafet parçasını da yere atarken dişlerini sıktı. Arkasını dönüp dönmemekte kararsız kaldı,gerçekten istemiyordu. 'Belki de her şeyi unutmalı ve zevk almaya bakmalıyım' diye düşündü ancak anında pişman oldu,aklına küçüğünün gülen yüzü geldi... Yine de tüm bunlar onun içindi. Arkasını döndü. Jonghyun oturmuş hayran hayran ona bakıyordu. Aslında tam olarak baktığı yer... "Lütfen sadece bir kere-" Minho elini kaldırdı. "Hayır, arkanı dön, eğil ve yatağa yaslan." Jonghyun göz kırpıp dudaklarını yaladı ve sevdiğinin istediğini yerine getirdi. Uzun süredir beklediği o an gerçekleşiyordu. Gözlerini kapatıp,ikisinin görüntüsünü hayal ederken bir anda doruğa ulaştı. Gözlerini vahşice açtı. "B-bu çok erkendi..." Minho biraz şaşırmıştı,henüz kendisi biraz bile zevk almamıştı. "15 saniye falan sürdü Jong." Jonghyun ise yatağa yüzüstü yığılmıştı. Yüzünü ondan yana çevirip sırıtırken fısıldadı "Bir daha Jong desene aşkım." Gözleri kısılmıştı. Minho onu umursamadan giyiniyordu,erken bittiği için içinden Tanrı'ya şükrediyordu. Jonghyun konuştu. "Ah tamam,peki. Bir kere öp,yoksa para işi olmaz." Minho,Jonghyun'un yanına oturdu,bunun üzerine Jonghyun doğruldu.Minho, Jonghyun'u öyle sert öptü ki Jonghyun'un dudağı kanadı. "Ah Minho, işte senin bu sertliğini seviyorum." Kendini yatağa geri atarken işaret parmağıyla dudağındaki kanı sildi ve sonra o parmağını yaladı. Minho öğürmemek için tuttu kendini, ikinci kez."Çabuk kendine gel de parayı ver,o paraya acil ihtiyacım var."

Jonghyun doğruldu " Sana parayı şu an vermem imkansız aşkım " dedi ve sırıttı. Minho yandığını hissetti " Ne demek o? " " Yani ancak yarın bankadan paramı alıp verebilirim, evimde 500.000.000 Won tutuyor olduğumu düşünmedin herhalde? " Minho yumruğunu sıktı " Gidiyorum o zaman ben " diyip kapıya yöneldi ama Jonghyun kolunu tutunca duraksadı " Çok geç oldu ya, burda kalsana ne olur " " Ölsem daha iyi " kolunu çekmeye çalıştı ama yapamadı " Dışarısı çok soğuk Minho, taksi falan da yoktur donarsın. Yanına yanaşmam istersen " Yıllardır peşinde koşan ve karşısında çıplak oturan adama güvenmekle güvenmemek arasında kaldı, burada kalması hiçbir şeyi değiştirmeyecekti sonuçta... Başını salladı, ne olursa olsun bu sapığın yanında kalmayacaktı " Yarın öğlen gelir parayı alırım, lütfen hazırlamış ol " kolunu çekti ve hızla merdivenlerden indi, ayakkabılarını giyip dışarı fırladı. Ertesi gün Minho oldukça geç bir saatte kalktı, Jonghyun ona binlerce mesaj atmıştı, hepsi de saçma sapan aşk kelimeleriyle doluydu. Mesajlara bakarken birden telefonu çalmaya başladı 'Özel Numara' kalbi hızla çarparken boğazını temizledi ve sakin bir ses tonuyla konuşmaya çalıştı " Alo? " " Parayı hazırlayabildin mi? " " Evet.. " Jonghyun'un sözünü tutmaması halinde olabilecekler aklına gelirken terlemeye başlamıştı " O zaman bu akşam kırmızı otoparkta görüşeceğiz, saat 20:00'da. Sakın gecikeyim deme. " Telefon yüzüne kapandı. Hangi kırmızı otoparka gidecekti? Üzerini değiştirdi ve bir yandan bunu düşünürken Jonghyun'a mesaj attı, saat 18:30'du, parayı alıp hangi otopark olduğunu çözmek için sadece 1 buçuk saati vardı... Jonghyun'un söylediği kafeye yürürken düşündü, eski evlerinin oralarda bir otopark bulunuyordu, renginin kırmızı olup olmadığından emin olamadı ama orası olması oldukça mantıklı gelmişti. Kafeye girdi, Jonghyun'a yürüdü yanında büyük bir çanta olduğunu görünce rahatladı ve gülümsedi " Teşekkür ederim " çantayı almak için uzandı ama Jonghyun izin vermedi " Hemen alıp gidecek misin yani? " Minho başıyla onayladı " Gitmeliyim " Taemin'i tekrar görmesine çok az kalmıştı, bir aksilik çıkmasına izin veremezdi. Gülümseyip eğildi ve Jonghyun'un çenesini tutup yüzünü kendisine çevirdi " Daha sonra bunu telafi edeceğim " diyerek burnuna bir öpücük kondurdu. Geri çekilmeden önce kulağına eğildi " Jong " diye fısıldamasıyla Jonghyun'un titreyerek çantayı bırakması bir oldu. Minho geri çekildi ve çantayı kapıp kafeden çıktı. Bir taksi çevirip gideceği otoparkı tarif ettikten sonra parayı kontrol etmek için çantayı açtı, emin olmak için para destelerini saymaya başladı, hepsi burada görünüyordu. Otopark'ın önüne geldiğinde saat 19:50 olmuştu, çantayı sımsıkı tuttu ve derin nefes aldı. Taemin, sandalyeye bağlı bir şekilde tam ortada duruyordu, gözleri kapalıydı ve ağzı bantlanmıştı. Ona doğru koşacakken ayak sesleri duydu ve duraksadı " Sabırlı ol Minho " telefonda konuştuğu sesin sahibi ve birkaç adam Taemin'in arkasına geçtiler, Minho da karşılarına geçti, tam olarak filmlerde gördüğünü yaptı, çantayı önlerine fırlattı ve " Bırakın onu " dedi sakince. Taemin Minho'nun sesini duyunca hareketlendi, konuşmaya çalışıyordu ama ağzındaki bant ona izin vermiyordu, adamlardan biri çantayı aldı ve biri Taemin'in gözündeki bandı çıkardı. Onunla konuşan adam sırıtarak ona baktı " Onca zaman yapmamız gereken tek şey bu veledi almakmış " Taemin'e eğildi, ağzındaki bandı sert bir şekilde çekti " Çocuğu çözün " dedi ve diğerleri Taemin'in kollarını ve ayaklarını çözerken geri çekildi. Minho sevdiğini öyle izlerken ağlamamak için zor durdu, onu koruyacağına söz vermişti ama başını belaya sokan da o olmuştu. Taemin ölü gibi gözüküyordu, ayağı kalktığında sendeledi, zorlanarak Minho'ya yürümeye başladı, sonra... Sonra Minho ne olduğunu anlayamadan otoparkı silah sesi doldurdu, Taemin öylece yere serilirken hareket edemedi, öyle ki karşısındaki adamlar kahkahalar atıp hızlıca arabalarına atlayıp giderlerken en ufak bir tepki bile veremedi. Yaklaşık 10 dakika sonra Taemin'e yürüdü, yanına çöktü ve cansız bedenini kucağına aldı, saatlerdir tuttuğu gözyaşları sel gibi akarken Taemin'i sarstı " Minnie? Taemin" kendini kaybedip bağırmaya başladı " CEVAP VER! CEVAP VER TAEMIN! ÖLEMEZSİN, ÖLMEDİN DEĞİL Mİ? TAEMIN!! " kucağındaki ölü bedeni defalarca sarstı fakat, en ufak bir tepki bile yoktu. Zaman durmuş gibiydi, ne olduğunu idrak edemeyecek duruma gelmişti, kucağındaki bedenle birlikte sallanmaya başladı " Minnie " başını Taemin'in saçlarına gömdü, kokusunu içine çekti " Özür dilerim Taemin, özür dilerim, özür dilerim "

Özür Dilerim Taemin. -2MIN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin