5

488 76 107
                                    

İyi okumalar dilerim!

***

"Dün geyik öpen bir aslan gördüm."
10 Haziran 2020

Havalar ısınmaya başlamıştı ancak hâlâ hafif bir serinlik vardı. Yaprakların hışırtısı ile birlikte Jeon'un söylediği kafeye doğru adımlıyordum.

Saat 11.40'tı, kafe bana 10 dakikalık mesafede olduğundan dolayı biraz geç çıkmıştım yola.

Şuan hissettiklerimi sorarsanız... İnanın ki ben bile ne hissettiğimi bilmiyordum. İçimdeki hisler karmakarışıktı, heyecan, mutluluk, korku, gerginlik ve diğer duygular birbirine karışmıştı. Heyecanımdan karnım kasılıyordu, neden bu kadar heyecanlıydım bilinmez ama...

Ayağımdaki kırmızı converseler ile yürüdüğüm sokağın sonuna gelmiştim, ve ileri caddedeki kamelya kafe ile göz göze gelmiştim. Gerçekten, gerçekten garip hissediyordum. Küçük denilemeyen ama büyükte olmayan orta büyüklükte, cidden güzel görünen kafeye girmek amacı ile karşı caddeye ilerlemeye hazır bir şekilde yola bakmıştım. Araba gelmediğinden emin olduğumda, adımlarımı seri bir şekilde karşı caddeye yöneltmiştim. Ve kısa bir süre sonra, Kamelya'nın önündeydim.

Kafenin kapısını hafifçe ittirdiğimde güzel melodiler kulağıma dolmuştu bile. Genelde sevişen çiftler görmeyi beklerdim ama sadece mutlu duran sevgililer vardı. Alkol alınıyordu, evet. Lâkin çoğu kişinin önünde bira veya şarap bardakları duruyordu.

Sahneye yakın olan bir deri koltuğa oturmuştum, saat 11:53'tü ve 12'de Jeon'un sahneye çıkacağını varsayar isek... bu gerçekten müthişti.

Siyah önlüklü oldukça tatlı bir kız garson yanıma yaklaşmıştı, "Bir isteğiniz var mıdır?" Kısa bir düşünme süresinden sonra kızı cevaplamıştım. "Kırmızı şarap alabilirim." Kız gülümseyerek yanımdan ayrılırken koltuğuma yayılmış şekilde insanları izlemeye koyuldum. Karşımda sahne vardı, sağımdaki masada yalnız bir adam oturuyordu. Adam efkarlıymış gibi yalnız başına içiyordu sadece. Solumdakiler ise tatlı birer çiftti, ikisininde gay olduğunu görünce gülümsemiştim. Demekki burası LGBT bireylerine dik dik bakılabilen kafelerden değildi, bilirsiniz ya. Bazı kafelere gidersiniz ve kafe sahibi de dahil dik dik bakarlar, bu rahatsız edici bir durumdu.

Garson kız yanıma gelip geniş ağızlı şarap bardağını önüme bırakması ile düşüncelerimden ayrılmıştım. Kız gitmeden önce hafifçe koluna dokunmuştum. "Pardon, Jeon isimli biri bugün sahneye çıkacaktı. Ne zaman çıkacak?"

"Ah, Jeon Jeongguk'tan mı bahsediyorsunuz? 3 dakika içinde çıkacak diye biliyorum." Teşekkürler anlamında bir şeyler gevelediğimde kız yanımdan ayrılmıştı. Jeon Jeongguk ha? Güzel isim.

Tam da kızın söylediği gibi, 3 dakika sonra kafenin içindeki tüm ışıklar söndü. Karanlık bir ortamın içinde kaldık der iken, tam karşımdaki sahnenin üzerine bir ışık yansıdı, ve ben onu gördüm.

O olduğuna adım gibi emindim, kahverengi gözlerine kadar inen uzun saçları, kahverengi parlak gözleri, kulağındaki demir küpeler şimdiden dikkatimi çekmişti bile. Eline sarı bir gitar almış ve yüksek sandalyelerden birine oturmuştu. Önünde bir mikrofon standı vardı. Kısa bir sessizlikten sonra güzel bir melodi duydum, ilk gitarını çalmaya başlamıştı. Ardından melek gibi sesi ortalığı kasıp kavurmuştu.

Lütfen beni sadece hayallere ve fantezilere kapılmış bir oğlan olarak görme.

Lütfen beni görmediği birine uzanan biri olarak gör.

1.24'TkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin