Hav Hav 4

235 50 65
                                    

Büyük bir evin önünde indirmişti taksi beni. Adres yanlış değilse burasıydı bu tatlı köpüşü bırakacağım yer...

-Ah Apollo... Seni bırakacağım için gerçekten çok üzgünüm oğlum, ama sen de haklısın. Sahibini çok özlemişsindir. Ama lütfen beni de unutma olur mu? Seni görmek için sürekli bulduğum yere geleceğim. Belki bir ihtimal... Sahibin yürüyüşe çıkarır falan.

-Hav Hav!

Sanırım beni sevmişti. Umarım nankör bir köpek değildir, harçlığımın hepsi ile ona mama almıştımㅋㅋㅋ

Başını sevdikten sonra bahçe kapısını açıp içeri girdim. Tasması olmadığı için kucağımda taşıyordum. Çok ağır değildi, ama hareketli bir köpekti.
Çok bekletmeden kapı ziline bastım.
Çok beklemeden de kapı açılmıştı.

Sanırım karşımda 2 metre bir adam duruyordu.

Bana yakınlaştığında yüzüne bakmak için kafamı 150 derece mi 180 derece mi kaldıracağımı hesaplarken köpeği direkt elimden aldı. Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi büzüldü dudaklarım. Bu kadar çabuk bitmesini istemiyordum minik köpekle hikayemin. Fakat karşımdaki adamın bakışlarına maruz kalmaktansa 2 saniyede kanatlanıp tam gaz eve gitmeyi tercih ederdim.

-Bundan sonra her gördüğün köpeği evine götürmezsin umarım.

-Ben gerçekten özür dilerim, sahipsiz olduğunu düşündüm ve-

-Tanrım sadece iki dakika ayrılmıştım oradan! Alt tarafı her zaman beni beklediği yerde bekleyecekti. Dün neler yaşadığımı tahmin edebiliyor musun?

Sesini yükseltmesiyle ağlamam bir olmuştu. Bakışlarından korkmam yetmiyormuş gibi kızmıştı bir de bana! Alt tarafı bir köpek sevmiştim ve eve götürmek istemiştim. Yüzüne bakılırsa yaşı benden o kadar da büyük değildi, ama bu büyüklük taslama hakkını kendinde nasıl buluyor anlamış değildim.

Korkup gözlerimden yaşlar geldiğinde sustuğunu farkettim. Sanırım o da farkına varmıştı gereksiz çıkışının.

-Öhöm, İçeri gel lütfen.

Gözümdeki yaşları sildikten sonra açık bıraktığı kapıdan peşine takıldım öylece. Korkumdan mı, etkilendiğimden mi bilmem ama ne derse anında yapacak durumdaydım.

Kocaman gösterişli evinde salona kadar götürüp karşına oturmamı işaret etmişti. Oturduktan sonra köpeği tekrar elime verdi yaklaşıp. Üzerime eğildiğinde gözlerimiz buluşmuştu. Korkutucu bakışların altındaki o etkileyici gözleri o an farketmiştim. Ne de güzel gözleri vardı öyle. Duruşuyla, bakışıyla manken gibiydi sanki.

Köpeği verdikten sonra karşıma oturmuştu tekrar. Fakat ben hala hayran hayran bakmaya devam ediyordum ona.

-Sesimi yükselttiğim için kusuruma bakma. Köpeğim benim için çok değerli. Onu kaybetme düşüncesi kötü hissettiriyor.

-Hiç, hiç problem değil istersen üzerime çık tepin.

-Efendim?

Ne? Ben az önce ne dedim? Tanrım! Dışımdan mı söylemiştim. Farketmemle yerimden sıçramam bir oldu.

-B-ben çok özür dilerim yanlışlıkla ağzımdan çıktı yemin ederim sadece kafam başka bir yerdeydi cidden özür dilerim.

-Anlıyorum, sorun değil.

Tepkisiz bakışlarını görünce tekrar sessizce yerime dönmüştüm. Yüzünü sağa çevirip hafif bir şekilde gülümsemişti. Ah, lanet Baek! Bir şeyi de yüzüne bulaştırma be çocuk...

-Bir şey içmek ister misin?

-Hayır, çok teşekkür ederim. Hatta ben kalkayım evde yapmam gereken işler var.

Kızaran yüzümü farketmemesini dileyerek bir an önce kaçmak istiyordum. Fakat bir yandan da Apollo'yu hiç bırakmak istemiyordum.

-Pekala, nasıl istersen. Seni geçireyim.

-Ş-şey, gitmeden önce bir şey istesem?

-Tabi?

-Apollo ile bir fotoğraf çekinmek istiyorum, iznin varsa tabi.. Bizi çekebilir misin?

-Apollo? Geçen bahsettiğin isim..

-Oh, dünden beri sürekli Apollo dediğim için. Dilim öyle alışmış.

-Tamam çekerim tabikide.

-Ş-şey... Telefonumu getirmedim de.

-Pekala ben çekeyim, sana atarım.

-Teşekkür ederim:)

İstediğimi kabul etmesine mutlu olup tekrar Apollo'nun yanına dönmüştüm.

2 dakikadır sürekli poz değiştirip duruyordum. Sanırım onun çekmesini beklerken Apollo'yu yüz kez kucaklayıp öpmüştüm. Kendi köpeğim gibi benimsemiştim, ayrılmak zor olacağa benziyordu benim için.
Ben defalarca poz verirken ondan hala bir ses çıkmamıştı. Acaba bir mesaja mı daldı diye merak ettim.

-Çektin mi?

Sesimi duyunca kendine gelmişti.

-Oh, kusura bakma dalmışım. Evet, bir kaç tane çektim. Akşam atarım mutlaka.

-Tamam:)

Beni kapıdan geçirdiğinde vedalaşacaktık. Belki de onu bir daha hiç görmeyecektim. Bu düşünce moralimi bozmaya yetiyordu. En azından numarasını almak ya da biraz daha sohbet etmek isterdim, ama çekiniyordum.

-Köpeğimi getirdiğin için teşekkür ederim. Ve ayrıca onunla ilgilendiğin için de. İyi bir kalbe sahipsin. Senden ona bir anı kalsın istiyorum, bu yüzden adı Apollo olsun.

-Oh, bir ismi yok muydu?

-Bilmem, oğlum demeye alışmıştım.

-Anlıyorum, ince davranış için de ben teşekkür ederim. Hoşçakalın.

-Sen de.

Onu arkamda bırakıp benim için çağırdığı taksiye bindim. Centilmenlik yapıp parasını ödemişti. Hoşuma gitmedi değil:) Fakat yapmış olduğu ilk ve son jest olacağını düşünüp üzülmüştüm. Neyse, bir tane de olsa yapmıştı öyle değil mi...

~

Puppy |Chanbaek| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin