Taehyung sabahın erken saatlerinde stüdyoya vardığında Yoongi'yi etrafta görememişti. Kendini stüdyodaki büyük pofuduk koltuğun üstüne bıraktı. Kış neredeyse kapıdaydı ve havalar soğumaya başlamıştı. Ellerini havaya kaldırdı ve bir süre onları inceledi. Hafif kurumaya başlamış olan ellerinin parmak boğumları hafifçe kızarmıştı soğuk nedeniyle. Yanında taşıdığı minik çantadan nemlendiriciyi alıp ellerini bir nebze olsun yumuşatmak için yedirdi.
Daha sonra tekrar kendini koltuğa bıraktı. Uzanır şekilde stüdyonun tavanını incelemeye başladı. Stüdyonun içerisi o kadar sessizdi ki nefes sesleri yankılanıyordu.
Yoongi ile aralarındaki bu şeyin ne olduğunu çözemiyordu. Aralarında sadece iş ilişkisi olmadığı bir gerçekti. Peki ya neydi? Arkadaşlık olamazdı. Çünkü Taehyung arkadaşlarına karşı Yoongi'ye beslediği gibi hisler beslemediğinin gayet farkındaydı.
Yoongi'nin onun için düşündüklerini o kadar merak ediyordu ki bu merak içten içe yiyordu sanki Taehyung'u. Ya yanılıyorsa, ya gerçekten Yoongi onu sadece iş arkadaşı ya da arkadaş olarak görüyorsa diye düşünmeden edemiyordu. Bu düşünceler karnına sızılar girmesine sebep oluyordu.
Karar vermişti.
Yoongi ile bugün konuşup her şeyi açıklığa kavuşturacaktı. Tamamen hazır hissetmiyordu elbette. İçinde kötü düşünceler kol geziyordu ama onları halının altına süpürmeyi tercih etmişti.
Taehyung'un nefret ettiği şey belirsizlikti. Hayatta her şeyin net olmasını isterdi. En başında ona neden yalan söylediğini çözemiyordu. Şimdi ona Bogum'un aslında sevgilisi olmadığını söylediğinde ne tepki verecekti Yoongi? Boynuna atlayacağını düşünmüyordu ama her türlü ters tepki verecek olması Taehyung'u korkutuyordu.
Aptal, dedi içinden neden çocukça bir yalan söyledin ki?
Düşüncelerinden ayrılma sebebi kulaklarına dolan adım sesleriydi. Kafasını stüdyonun kapısının olduğu yöne doğru çevirdi. Adım sesleri daha da yaklaştı ve sonunda stüdyosunun kapısının aralandığını gördü.
İçeriye giren bedeni gördüğünde minik bir gülümseme dudaklarına yayılmıştı bile.
Yoongi her zamanki gibi siyah sweatshirt ve siyah dar pantolonlu kombiniyle görünmüştü stüdyonun kapısında. Taehyung'un yüzüne yayılan minik gülümseme Yoongi'nin yüzünü gördükten sonra solmuştu.
Göz göze geldiklerinde Taehyung bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Gözleri adeta tüm gece uyanık kaldığını haykırıyordu. Taehyung'un bedenine aniden yayılan korku hissi yutkunmasını bile zorlaştırdı.
Yoongi'nin bakışlarında daha önce hiç görmediği bir duygu barınıyordu ve bu duygunun ne olduğu bilmiyordu Taehyung.
Tek bildiği hoş hissettirmediğiydi.
Yoongi stüdyonun kapısından ayrılıp içeriye girdiğinde, koca demirden kapı büyük bir gürültüyle kapandı. Taehyung uzandığı yerden doğruldu. Yoongi yavaş adımlarla Taehyung'un önüne kadar geldi. Tam önünde durup bomboş gözlerle Taehyung'a baktı.
"Beni daha ne kadar aptal yerine koymayı düşünüyordun?" Taehyung, Yoongi'nin çatlamış sesine karşılık endişeyle titredi.
"Ne?" dudaklarının arasından aniden dökülen kelimeler sonrasında devam etti "Neler oluyo-"
"Cevap ver!" Yoongi'nin sesi tüm stüdyoda yankılanıp Taehyung'un kulak zarını zorlarken, Taehyung oturduğu yerde korkuyla zıpladı.
"Ne aptal yerine koymasından bahsediyorsun hyung?"
"Yalanlar sıralayıp sana aptal gibi inandığımı görmek hoşuna gitti mi bari?" Yoongi'nin ses tonu Taehyung'un kalbini buza çeviriyordu. O kadar soğuk ve duygusuzdu ki Taehyung ne yapacağını bilemez hale gelmişti.
"Hyung önce otur, konuşalım her şeyi." Taehyung ayağı kalkıp Yoongi'nin koluna uzandı fakat Yoongi kolunu daha o yakalayamadan geri çekmişti.
"Neyi konuşacağız? Bana Bogum hakkında yalan söyleyip bunca zaman beni kandırmanı mı yoksa bana yeniden yalanlar söyleyip ajanslarla görüşmeye gitmeni mi?"
"Hyung-"
"Adamlar benden seni ikna etmem için yardım istedi." Yoongi pantolonunun cebinden altın rengindeki kartviziti çıkarıp Taehyung'un eline tutuşturdu. "Ben ısrar edersem belki fikrin değişirmiş."
Yoongi'nın dudaklarının arasından en az ses tonu kadar soğuk bir kıkırdama döküldü.
"Ne kadar saçma değil mi?" Taehyung donmuş bir şekilde Yoongi'yi dinlemeye devam ediyordu. Dudaklarını aralayıp bir şey söyleyemiyordu bile. "Senin için hiçbir şey ifade etmediğimi, aslında beni kandıracak kadar değer vermediğini bilseler böyle düşündükleri için onlar da kendilerine gülerlerdi."
Taehyung tamamen çaresiz hissediyordu. Ne diyebilirdi bilmiyordu. Yoongi haklıydı. Ona defalarca yalan söylemişti. Bogum hakkında yalan söyleyip Yoongi'nin verdiği tepkilerinden zevk almıştı, eğlenmişti. Yoongi'nin ters bir tepki vermesini zaten bekliyordu ama böyle olmasını değil. Yoongi bu kadar kırgın görünürken ne yapabilirdi bilmiyordu. Yoongi nefesini verip Taehyung'a arkasını döndü ve kapıya doğru ilerlemeye başladı.
Taehyung gitmesine izin vermek istemedi. Daha kendini savunacak ya da özür dileyecek tek bir şey bile söyleyememişti ki. Yoongi'nin peşinden gidip elini tuttu.
"Hyung açıklamama izin ver." Sesinin titremesine engel olamadı. Kalbi bu denli titrerken sesine nasıl engel olabilirdi ki zaten. Yoongi elini Taehyung'un elinden yavaşça çekti.
"Bitti Taehyung." Olduğu yerden bir süre kıpırdamadı Yoongi. "Şu an ne seni görmek ne de sesini duymak istiyorum."
Kapıya doğru yürümeye devam etmeden hemen önce kafasını çevirip Taehyung'a son kez baktı."Artık yalan söylemek zorunda kalacağın bir şey yok, gidip istediğini yapabilirsin."
Yoongi stüdyonun kapısına doğru ilerlerken Taehyung tek bir adım bile atamadı. Olduğu yere çivilenmişti sanki. "Hyung!" Kapı gürültü ile kapandığında tek yapabildiği bağırmak olmuştu.
Taehyung, Yoongi kapıdan ilk girdiğinde onun gözlerinin derinliklerinde gördüğü duyguyu şimdi kavramıştı.
Gözlerinde gördüğü tek şey hayal kırıklığıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
masterpiece ❆ taegi ✓
FanfictionMin Yoongi'nin profili, Kim Taehyung'un fotoğrafları ile dolup taşar. Bxb