Elimdeki telefonu sakince cebime sıkıştırıp meraklı gözlerle bana bakan Jungkook'a döndüm. "Bir sorun mu var?"mesajı atanın kim olduğunu biliyordum. "İndirim mesajı gelmiş" Jungkook kafasını inanmadığını belli edercesine sallamış daha sonra parmaklarını parmaklarıma geçirmiş yürümeye başlamıştı.
İkimizde konuşmuyor sessizce yürüyorduk. Kafamı omzuna koyup yürümeye devam ettim. İlerde gördüğüm çimleri gösterip heyecanla konuşmaya başladım. "Burada sürekli çiftler gelir bizde gidelim mi?" tatlı tatlı bakarken aniden burnumu ısırmıştı. " Ya Jungkook!" sitemle bağırınca bu sefer yanaklarımı sevmeye başlamıştı. "Bakmasana şöyle" sırıtıp çekiştirmeye başladı. Gözüne bir yeri kestirip oturdu. "Hadi gel" dizini pat patlayınca gözüm sonuna kadar açılmıştı. "Dizine mi oturayım?" Yeri inletecek derece de kahkaha atınca "Güzelim ben uzanman için söylemiştim" kıpkırmızı olunca ellerimle yüzümü saklamaya çalışmıştım. Bir anda Jungkook kucağına çekince daha çok yerin dibine girmiştim. "Ama tabii ki benim güzelimin istekleri benim için daha önemli"
Tıpkı bir bebek gibi kucağında otururken ellerimizi birleştirmişti. Gözleri sonu olmayan bir uçurum gibiydi. Bu uçurumdan defalarca düşüp kendimi çiçek bahçesinde bulmuştum. Kafamı boynuna yerleştirip kokusunu içime çektim. Fransa'da ki son günüydü. Vedalardan nefret ediyordum. Burada kalmasını istemek bencillik olurdu. Oradaki hayatını bırakıp buraya gelmesini isteyemezdim. Anısını kaybettikten sonra annesinin ondan fazla ayrı kalamadığını öğrenmiştim. Jungkook biraz daha kalmak istese de annesi ısrarla dönmesini isteyince bir şey diyememişti.
"Ne düşünüyorsun?" sorsuna cevap vermek için kafamı hafifçe kaldırıp "Seni" mırıldanmama karşılık kollarını daha sıkı sarmıştı belime. "Bazen rüyada olduğumuzu düşünüyorum" kedi gibi sesler çıkarmaya devam edince "Lalisa uyuma" ona daha çok sokulunca " Lalisa benimle daha farklı şeyler yapmak varken neden sürekli kucağımda uyuyorsun" demesiyle göz devirdim. "Seviştik ya Jungkook" ayıplar gibi bakıp gülümsedi "Bir daha yapalım o zaman" gözlerimi şaşkınlıkla açıp mal gibi bakmaya başladım. Bir yeni bilgi. 'Jungkook utanmaz bir adam'. "Hadi ama güzelim utanıp naz mı yapacağım?"
Tavşan dişlerini gözler önünde serince kıkırdamaya başladım. Kucağından kalkıp kendimi çimlerin üstüne atınca Jungkook aklına bir şey gelmiş gibi ayaklandı. "Ne oldu?" kafasını kaşıyıp bana bakmaya başladı. "Bugün burada benim bir işim vardı onu halletmem gerekiyor" sorgularca baktım. "Ne işi bu?" Elini belime atıp kendine çekti. Dudakları sol kulağıma temas edince bir garip olmuştum. "Ufak bir iş güzelim sen eve git ben geleceğim"
Yaptığı hareket sonucunda kendimi kaybetmiş gibiydim. Hareket edemiyor herhangi bir cevap veremiyordum. "Güzelim" Jungkook'un birkaç kere seslenmesine sonunda cevap vermiştim. "Ha" "Yani o zaman ben gideyim" kafasıyla onaylayıp hemen geleceğini söyledi.
Dudağıma kısa bir öpücük bırakıp gitmem için hafif ittirdi. Dudaklarımı büzüp tam gidecekken beni kendine çevirdi. Dudakları dudaklarımla buluşunca dili yuvasını özlemiş bir kaplan gibi dudağımı aralamam için zorluyordu. Dillerimiz sonunda kavuştuğunda. Ağzımdan kısık bir inleme kaçtı. Eli belimde bir noktayı okşarken bayılacak gibi olmuştum.
Son kez dudağıma minik bir öpücük koyup uzaklaşmaya başladı. Olduğum yere mıhlanmış gibiydim. Jungkook her şeyin ilkiydi. Hayat ne gösterecekti bilmiyordum ama her şeyin sonu olmasını istiyordum...
laliss
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ineffable 𝄞 Liskook
Teen FictionYalnızca şu kadar önünde durabilecek cesaretim olsaydı Her şey daha farklı olur muydu? liskook #1 290621 lizkook #1 270521 Taehyung #1 310521 Lalisa #1 310521 Lisgguk #1 020621 fanfiction #1 150621 lisa #1 280621 Ineffable | Liskook Texting Tüm hakl...