Acı ne demekti?
Öncesi için çocukluğumdu. Ama şu an kesinlikle bulunduğum durum acının gerçek tanımıydı. Ayak bileklerimi bağladıkları ip bir süre sonra kemiklerimi kıracak cinstendi.
Kaç gündür buradayım bilmiyordum. Yokluğumun şu an çoktan fark edildiğine emindim. Bir süre daha kimse beni bulamazsa ciddi anlamda ölebilirdim. Nefes almak göğüsüm de kesin bir acıya neden oluyordu. Ben artık bulunmak istiyordum.
Sandalye üstünde oturmak artık acı veriyordu. Gerçekten acılı bir şekilde ölmeyi hak etmiyordum. Şu an bir kurşun yesem daha acısız olurdu. Cızırtılı eski kapının sesini duymamla hemen gözlerimi kapattım.
Savaşacak gücüm kalmamıştı. En ufak sese kafam patlıyor gibi hissediyordum. "Uyumadığını biliyorum" duyduğum sesle herhangi bir tepki vermedim. Gözlerimi açmaya bile halim yoktu. "Küçükken de böyle yapardın" hafifçe gülüp devam etti. "Bir şeyden kaçmak için uyuma numarası yapardın" gözlerimin önüne dolan anılarla yüzümü buruşturdum.
"Sen doğduğundan beri hiçbir şey iyi gitmiyor" bu sefer gülen ben olmuştum. "Evlat katili olacak bir potansiyele sahipsin" kısık çıkan sesim ben yoruldum diye çığlık atıyordu adeta.
"Bilemezsin" Başımda feci bir ağrı vardı. Tam olarak hiçbir şeyi algılayamıyordum. "Gençlik hatası oldun. Gelecek hayatıma da tıpkı bir gece gibi çöktün" acımasızca konuşmaya devam ederken hiçbir şey hissetmiyordum. "Sen beni doğurarak benim hayatımı mahvettin" konuşmakta zorlanıyordum. "Ben ise doğarak senin hayatını mahvettim"
Güzel bir kadındı. Ama kalbi o kadar çirkindi ki kalbinin çirkinliği yüzüne yansımıştı. Karşımda oturmuş eserini izliyordu. Beni ne hale getirdiğini... Bu halimin ona zevk verdiğini biliyordum.
"Ne zaman öldüreceksiniz beni?" komik bir şey varmış gibi gülmeye başladı. "İnsanın sonunu bilmesi çok güzel bir şeydir. Takdir ettim" boş boş ona bakmaya devam ettim. "Son saatlerin Lalisa"
Eski kapının çıkardığı sesi tekrar duyunca neredeyse duyduğum sesten ağlayacaktım. "Ah kadim dostun Kim Jennie gelmiş" gördüğüm kişiyle duraksadım. Geldiğim günden beridir yüzleşmemiştik. "Eh bana müsade o zaman" son kez durup devam etti. "Konuşacak çok şeyiniz var"
Jennie öyle ki yüzüme bile bakmıyordu ya da bakamıyordu. "Neden?" eli yumruk halini alınca gülümsedim. "Sana ne yaptım Jennie?" o sessiz kalmaya devam ederken ben konuşmaya devam ettim. "Kemiğin çok geldi belli ki" hiçbir zaman dile getirmediğim şeyleri bugün konuşmaya kararlıydım.
"Ailenin durumunu sadece ben biliyordum" gülerek devam ettim. "Ama biliyor musun şu an bile gidip kimseye söylemem. Karakter meselesi tabii"
"Okul paranı babamın ödediğini öğrendiğimde sana bile bunu yansıtmamıştım" gözleri irice açılırken boğazım yanmaya başlamıştı. "İnsan yemek yediği kaba pislemez Kim Jennie..."
"Buradan çıkarım ya da çıkmam sonunda yanan sen olacaksın" gözleri gözlerime sabit bir şekilde durmuş beni dinliyordu. Yavaşça eski kırık sandalyeye oturup kafasını yere eğdi. Muhtemelen bu yola çıktığında sonunu düşünmemişti. Taehyung aptal biri değildi. Ben öldükten sonra işin peşini bırakmazdı. Eninde sonunda öğrenecekti.
"Senin sürekli kazanmana dayanamıyorum" kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. "Bu hayata yenilgiyle başlamış bir insanı mı kıskanıyorsun?" şaka gibiydi. Ben hayata kaybederek başlamışken nasıl böyle konuşuyordu. Nasıl böyle bir insan olmuştu? Ya da hep böyle bir insan mıydı?
Düşüncelerimde boğulurken bu sefer o konuşmaya başladı. "Taehyung sana çok değer veriyordu" elleriyle oynarken konuşmaya devam etti. "Hep sadece sen varmış gibi davranıyordu beni görmüyordu" bu sefer söze giren ben oldum "Sen de ben ölürsem Taehyung gelip sana sığınacak öyle düşündün değil mi?" kahkaha atmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ineffable 𝄞 Liskook
Teen FictionYalnızca şu kadar önünde durabilecek cesaretim olsaydı Her şey daha farklı olur muydu? liskook #1 290621 lizkook #1 270521 Taehyung #1 310521 Lalisa #1 310521 Lisgguk #1 020621 fanfiction #1 150621 lisa #1 280621 Ineffable | Liskook Texting Tüm hakl...