"Biz Türk'üz. Ne sandın, kapiçinolarımızla oturup dedikodu etmememizi mi ?"
"Onun adı kapiçino değil, kapuçino"
"Beni deli ediyorsun. Hızlı yürü."
Yol boyunca neredeyse hiç konuşmadık. Kestirme sokaklar diye karışık ve ıssız sokaklara sokuyordu. Gay olmasa korkardım be. Sonunda ana caddeye çıktık. O kadar hızlı yürüyorduk ki nefes alamıyordum. En son nefessiz kalıp, durdum. Fark etmedi. Yerden taş alıp ona doğru attım. Tam isabet !
"N'apıyorsun ?"
"Dursana, hayvan gibi adımlarla yürüyorsun. Bi' adımın kaç metre ya ? Nefesim kesildi."
"Beste, geç kaldık."
"Ya bu kadar abartılacak ne var ? Kızar geçerler. Nefessiz kaldım, ölüyorum."
"İşlerim var."
"Sanki benim yok."
"Senden daha ciddi işlerim var."
"Ay tamam, yürü tamam."
"Allah'ım sen sabır ver. Yürü diyorsun yürümüyorsun. Yürüsene kızım." Gözlerimi devirdim ve daha sonra yürümeye başladım. Bu sefer aynı hizada yürüyorduk. Ne işin vardı be senin ? Benim hayatımı yaşasan ölürsün. O değil, bir de sıkıcı ya. Nasıl arkadaş olacağım ben bununla ? Tamam, numaradan ama iğrenç ya. Ben konuşmadan konuşmuyor, espiriden anlamıyor... Onunla neden numaradan arkadaş olmayı istediğimi de bilmiyorum. Onu sevemem ama seviyorum, gibi. Gibi lafını vurgulamak istiyorum. Gibi !
"Anahtarını ver."
"Ne ?"
"Tövbe, tövbe. Sen beni deli etmeye mi çalışıyorsun ? Eve geldik, eve. Sabah anahtarımı unuttum. Sen aç kapıyı ya da anahtarı ver ben açayım."
"Dalmışım ya ne kızıyorsun ? Açarım ben, geç kenara." Her insan dalabilir ne var bunda ? Hayvan gibi kızmak neyine senin ? Allah'ım ya. Beni sinirlendirmesinden nefret ediyorum.
"Oyalan ya, daha çok oyalan."
"Açtım, al, gir." Sırt çantasını bana çarpıp apartmana girdi. Asansörün düğmesine bastı. Asansör mü ? Merdiveni tercih ediyorum. O asansöre hayatım boyunca hiç binmeyeceğim. Merdivenlerden çıkmaya başlarken, o da asansörü bekliyordu. Telefonunu çıkarıp bir şeylere baktı. Merdivenden çıkarken mal gibi ona bakıyordum. Gay olman imkansız ya. Neyse, beni takmadı zaten. Gittiğimi fark etti ama bir şey demedi. Yavaş yavaş merdivenlerden çıktım. Bacaklarım kopacak gibiydi. Sonunda sonuncu katıda çıktım ve anahtarı bile çevirecek gücüm kalmadığından zili çaldım. Bu zilden nefret ediyorum. Sanki kediler çığlık atmış ve onuda kaydettirip bizim zile koymuşlar. Annem kapıyı açmayınca bir daha bastım. Hala açmıyordu, ardı ardına daha çok bastım. En son çare anahtarı çıkardım ve deliğe soktum. Eğer modern bir yerde yaşıyor olsaydım, parmak izimle açabilirdim. Sonunda anahtarı çevirdim ve içeriye girdim.
"Anne ?"
"Anneee ?"
"Aaaaaannnnnnneeee ?" Anlaşılan evde yoktu veya bir katil tarafından öldürülmüştü.-Kesmeli, parçamalı filmler izlemeyi bırakmalıyım.- Anahtarı kapıdan çıkarıp anahtarlığa astım. Tam mutfağa doğru gidecektim ki annemin anahtarlığa astığı notu gördüm. Çıkarmak için bantları tırnaklarımla kazıdım ve çıkarmayı başardım. Benim mavi kalemimle yazdığı kağıdı okumaya başladım: "Beste umarım eve erken gelmişsindir. Ben teyzenlere gidiyorum. Herkesi altın gününü yarına yapalım diye aradım. Yinede gelen olursa söylersin. Ben evde yokken fazla bir şey yeme. Sonra kiloluyum diye kendini hırpalıyorsun yoksa ben senin yediğine ne karışayım ? Neyse akşama doğru gelirim." Sonlara doğru mavi kalemim bitmiş ve yazılar silik silik çıkmış. Ne şimdi, bacaklarımın kopmasına yetti mi bu ? Of mal Eren. Notu bırakıp mutfağa doğru ilerledim. Tam kapıdan girecektim telefon çaldı. Yemek yememi neden istemiyorsunuz ?! Sinirli sinirli telefonu açtım.