Sınanacağım büyük kayıplarla, uzun yaslarla.
Yine de sana arkamı dönmeyeceğim.
Unutacağım çirkin büyülerle, kısa acılarla.
Yine de bu yangında sönmeyeceğim.
(Alek)RİMA
Kaldığımız otelin, bugün Delfin için ayrılan odasında hepimiz oturmuş Necati'nin telefonu açmasını bekliyorduk. Telefon ısrarla çalıyordu. Sonuna kadar defalarca kez ses çıkarıyordu.
" Açmaz ki şerefsiz. Ne zaman ihtiyacımız olsa o telefonu sessizdedir. Delfin Ragıp'ı ara güzelim. Senin telefonunu açacaktır. Hadi birtanem. " derken sırtını sıvazladı Baler Delfin'in.
Delfin kafasını sallayıp telefonuna uzandı. Rehberden Ragıp'ı bulup aradı. Telefon ekranında kayıtlı olan isme baktım.
" Baba Saydığım " diye kaydetmişti Delfin Ragıp'ı. Bu iki kelime şu anda içimi acıtıyordu. İki kelime şu anda hiç bir şey yapamayacağımız bir kaybın etkilerini vuruyordu yüzümüze.
O kadar kimsesizdi ki. Baba saydığı herif itin önde gideniydi. İçinin karasını, çıkardığı günahları ile örterdi. Ama Delfin o kadar kimsesizdi ki. Ragıp'ı babası saymıştı. Koltuğumda sinirle bacak bacak üstüne atıp yüzümü güzel Anka'ya çevirdim.
Sahi... Neredeydi bu çocuğun annesi ve babası ? Kimden çalmıştık biz bu çocuğu ? Kimin evladı, bizim her seferinde sinirimizi boşalttığımız bir kişiye dönüşmüştü ?
Annesiz ve babasız, ona sürekli acı çektiren bir ailede büyümüştü. Tüm bu kire ve acıya rağmen hepimizi utandıran bir kalbe sahipti. Delfin altından bir ruhtu. Koca gözleri ile yüzümüze bakıp gülümsemeyi asla pas geçmezdi.
Senin ailen neredeydi güzel çocuk ? Senin o korkudan kemirdiğin tırnakların, dünyalara bedeldi.
Telefon ikinci çalışında açıldı. Açılırdı. Delfin, kırmızı çizgiydi. Delfin, yumuşak karındı. Delfin, biricik ve tek olandı.
" Söyle, güzel çocuğum. Bir gelişme mi öğrendiniz ? " dedi Ragıp açar açmaz.
" Amca... " dedi Delfin. Jerfi'nin kayıp haberi hayatımıza bomba gibi düştüğünden beri ağzını açıp tek bir kelime bile söylememişti. Saatler sonra ağzından çıkan ilk kelime buydu. Otele Derek ile önceden döndüklerinde, havanın sıcağına rağmen üstünde bir hırka vardı. Sürekli ağlayıp duruyordu. Derek belirli aralıklarla onu sakinleştirip Jerfi için telefon konuşmalarına dönüyordu.
" Dinliyorum ufaklık. Söyle hadi. Ne oldu ? Neden sana arattılar beni ? " dedi Ragıp yeniden. Bizim aramasını söylediğimizi anlamıştı.
" Amca. Çok kötü bir şey oldu. Ne olur izin verin dönelim eve. Burda olmak istemiyorum. " dedi Delfin. Ağlıyordu. Yine ve hala. Bu hayra alamet değildi. Delfin asla üzüntüsünü böyle ulu orta belli eden bir tip değildi. Ayrıca çok kötü bir şey zaten olmuştu. Bunu yeniden belirtmesine gerek yoktu. Acaba bizim bilmediğimiz bir çok kötü şey daha mı olmuştu ?
Ayrıca ona amca mı demişti ? Delfin sadece üzgün olduğunda ait hissetmek isterdi. Gözyaşları da bunu ispatlıyordu zaten.
" Ağlama. Tekin'e söylerim uçağı yollar oraya. Sakın uluslarası uçuşlar ile gelmeye kalkışmayın. Otele de biz araba yollayacağız. Kiralanan arabalara binmeyin. Anladınız mı beni ? Eminim bizi hepiniz duyuyorsunuz. İpar, ağlama canım çocuğum. En geç beş saat sonra yanımızda olacaksınız. Diğerlerine bir şey olmayacak. Korkmana gerek yok. Eğer başka bir gelişme olursa da biz oraya geleceğiz. Biz gelene kadar da otelden çıkmayın. Otel güvenli. " diye cevapladı onu Ragıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MODERN ZAMAN ÖLÜMSÜZLERİ
General FictionRagıp kanlar içinde kalan kadının bedenini uçurumdan aşağıya attıktan sonra yerde ağlayan bebeği kucağına aldı. Tekin, ürkekti. " Onu da atın uçurumdan. Kıyametimizi büyütmek istemiyorum. " diye söyleniyordu. Necati ayağa kalktı. " Biz büyütmeyece...