Hatalarım varsa affola :))
"Ayşe Sultan! Sana bir kek yaptım, parmaklarını yiyeceksin." diyerek, salona girdim. Babaannem, pencereden dışarıyı izliyordu.
Yanına gittiğim de elimde ki keki, sehpa üzerine bıraktım. Bende merakla babaannemin yanına sıkışıp, sokağı izlemeye başladım. Sanırım karşımız da ki satılık daireye biri taşınıyordu. Eşyaları taşıyan adamların üzerinde ki kıyafetlere kaşlarımı çatarak bakıyordum. Takım elbise ne alaka?
"Kııız, Duru! Şu adamların üzerinde ki kıyafetleri görüyor musun? Görende eşya taşıyor değil başbakan gelmiş zanneder." dediğinde kısık sesle kahkahamı dışarı salıverdim.
"Ay Ayşe Sultan'ım! Alemsin valla."
"Hepsinin de maşAllahı var. Kız, aşağıya in de azıcık kendini göster. Ama dur, göster. Sana zengin koca lazım. Ama dur... Bunlar zengin. Markası buradan bile belli oluyor."
Babannemin sözlerinden sonra gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim. "Ayşe Sultan'ım! Oldu mu bu dediğin? Kaç kere konuştuk bu konuyu. Bana koca bakmaktan vazgeç artık."
"Ay, Duru! Evde kalacaksın, evde! Bir babannenin sözünü dinlesen. Geçen günki kuyumcuda ki efendi çocuğun neyini beğenmedin? Efendi, yakışıklı, zengin daha ne olsun."
"Babaanne! İstemiyorum işte."
Gözlerini kıstı. "Aman! Evde kal da gör gününü. Sonra babaannem derdi dersin."
Kendi kendine duygu sömürüsü yapan babaannemin yanaklarını sıktım. "Ya babaanne, somurtma. Hadi gel bizim şu yeni komşularımıza bakalım."
Gülümsedi. "Ay, kız ben eşyalara baktım bekar kişi taşınıyor. Çok az eşya vardı."
"Tamam Ayşe sultan dediğin gibi olsun hadi kalk bakakaldım, madem komşulara bu kadar merak saldın beraber gidelim hoş geldin ziyaretine."
"Deli kız...Bak yağmur yağıyor ya benim romatizmalar harekete geçti. Hem belkide gençtir. Malum gençleri yalnız bırakmak gerek.Belki de seni şu bekarlık kurumundan mezun eder!"
Ayşe sultanın dediklerine sadece gözlerimi devirdim.
"Yok Ayşe Sultan belki yaşlıdır hem de bekar sen git sonuçta gençleri yalnız bırakmak gerek değil mi?" diyerek ona imalı imalı baktım.
"Yokk yokk olmaz benim Esra Erol'daki Mustafa'm var ben onu alacağım kendime ama dur bi' ilk kendime aşık etmem lazım." Ayşe Sulta'nın söylediklerinden sonra ağzım açık ona bakmaya başladım ve ona;
"Senn...S-senn ciddisin. Bence şu evlenme programlarını kaldırsınlar.Sen kendini baya kaptırdın."
"Sen şimdi boş ver beni bak adamlar yorgunlar o kadar eşya taşıdılar, hem hava da karardı yemekleri de yoktur, hadi götür şu keki."
"Of, ya. Tamam."
"Babaanneye oflanmaz! Taş olursun vallahi."
*
Elimdeki kek ile kapıdan çıkıp koridorda yürümeye başladım. Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve zile bastım. Zile basmadan önce aldığım nefesi hâlâ bırakmamıştım, nefesimi verdim.Bu sırada yağmur bir insanı iki dakikada sırılsıklam yapacak kadar şiddetli yağıyordu.
Bu yağmur bana kötü anları hatırlatıyordu. Yaşadığım kötü anlar gözlerimin önünden geçerken kapının açılması ve gök gürültüsünün sesi aynı anda oldu tabii bu sırada kendimi yaşadığım olayın içerisinde gibi hissetmem ve çığlık atarak karşımdakı kişiye sarılmam aynı saniyeler içerisinde olmuştu.
O gece de böyle olmuştu yine gök gürültüsü,yine yağmur ve yine karanlık...
Bedenimin titrediğini hissedebiliyordum ama ne hareket edebiliyordum ne de bir kelime söyleyebiliyordum sadece hıçkırarak ağlıyordum ve bu anın bitmesini istiyordum.Sadece bu an bitsin... Sadece...
❢ Buğra'nın Ağzından ❢
"Abi, adamı depoya getirdik. Sen ne zaman geleceksin?"
"İlk önce adamın ellerini çivileyin. Geleceğim, yarım saat sonra."
"Tamam, ağabey."
Tam bir şey daha söyleyecekken, kapının çalması ile telefonu kapatmam bir olmuştu.
Hay ben o gelen kişiye...
Kapıyı sertçe açtığımda, yüksek sesle gök gürültüsünü duymamla, etraf karanlığa bürünürken, bedenime sarılan kollarla afalladım. Bu da neyin nesiydi böyle.
Ulan, şuan mafyanın düştüğü hâle bak.
Okuduğunuz için teşekkürler.Oylarınızı bekliyor ve düşüncelerinizi merak ediyorum.Sağlıcakla kalın!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşum Bir Mafya
RandomGecenin kör karanlığına düşmek üzereyken tanıdım onu. Bir şeylerden kaçmak istermişcesine sığınarak bir çift el ve bir de güvenebilecek bir yürek arıyor gibiydi. Issız bir koridorda kollarımın arasında ağlarken buldum onu. Gözyaşları isyan ediyordu...