5//İtiraf

3K 459 222
                                    

Tünaydın👋🏻👋🏻

Bir süre epey bir meşgul olacağım için bölüm atabileceğimi düşünmüyorum😔
Bu yüzden sınırı yüksek koyacağım

Sınır, 120 yorum

İyi okumalar dilerim~~~

..............

       Jeon Jeongguk, buluşmanın gelip çattığı pazar sabahında, evinde, odasında, yatağındaydı. Kollarını iki yana doğru açmış ve üzerindeki pike beline kadar örtülmüşken öylece uzanıyordu. Yatağının hemen yan tarafında bulunan hoparlörden en sevdiği şarkının melodisi ve sanatçısın sözleri yükseliyor ve o beyaz tavanını seyrederken durduk yere hızlanan kalp atışlarına hakim olmaya çalışıyordu. 

Gerginlikten günlerdir hiçbir işini doğru düzgün yapamaz olmuştu. Taehyung tıpkı ona söylediği gibi kafeye uğramamıştı günlerdir. Sözünü tutuyordu ve bu işleri Jeongguk açısından daha da korkutucu kılıyordu. Küçük olan o olmadan hayatının ne kadar berbat olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmiş, önündeki tek seçeneğe her ne kadar kendisine çok zor gelse de sıcak bakmaya başlamıştı. 

Şarkının nakarat kısmı kulaklarına ulaştığında, kendi sesinin şarkıyı bölmesine izin verdi ve tavanını izlerken, "Tamam, benim olman için her yaz karahindiba tarlalarında saatler harcamış, tanrıya geceler boyunca dua etmiş olabilirim ama yine de..." demişti devamını getiremezken. İç çekip yattığı yerde yan döndü ve hava sıcak olduğu için gece açık bıraktığı pencereden içeri dolan kuş seslerini dinledi.

Evinin hemen yakının bir park olduğu için her sabah kuşların sesleri uyandırırdı onu. Bu sabah ise buna ihtiyacı kalmamıştı çünkü tüm gece uyuyamamıştı. Büyük ihtimalle gözlerinin altı mosmordu. Bu gerçek aklına gelince, "Harika, bir de karşısına mor gözlerle çıkacağım." diye söylendi kendi kendine ve ayaklarını örten pike onu boğmaya başlarken ince kumaşı tekmeledi. Pike, yatağından kayarak yere düştü ve o çarşafların arasında pijamalarıyla kaldı. 

Yan döndüğü yatakta güneş ışıklarının içeri sızdığı penceresini seyrederken iç çekti. Gözlerinin önüne Taehyung'un mutfakta ona bakarken gülümsemesi gelmiş, tüm bedeninin gerildiğini hissetmişti. Hala yaşadıklarına inanamıyordu. Gerçekten, inanamıyordu. Bu yüzden iki gün boyunca bulduğu her boşlukta ağlamasına rağmen bir şeyleri sindirememiş olması çok acınasıydı ona göre. Yine de bu gerçeği değiştirmesinin bir yolu yoktu. 

Gözlerini komodinin üzerine, hoparlörünün yanında duran elektronik saate çevirdi ve saatin on olduğunu görmesiyle dudaklarını ısırdı. Midesi geceden beri heyecandan bulandığı için bir şeyler yiyebileceğini sanmıyordu. Ayrıca, kıyafet seçmeye çalışırken de bir çeşit çıkmaza gireceğinin farkındaydı. Bu yüzden şu anda kalkıp hazırlanmaya başlasa harika olacaktı. Bunu başaramıyordu, orası ayrıydı. 

Büyük bir kendi kendine özgüven aşılama çabasından sonra yattığı yerde doğruldu ve bağdaş kurdu. Ellerini kucağında birleştirip yatağının tam karşısında bulunan gardırobuna bakmış, kapağındaki yine sevdiği adamın bulunduğu bir fotoğrafla karşı karşıya gelmişti. Bu fotoğrafı geçen yaz çekmişti Jeongguk. Kırk takla atmıştı çekerken fark ettirmemek için. Taehyung her zamanki masasında oturuyor ve kahvesini yudumluyordu. Elinde de Jeongguk'un da çok sevdiği bir kitap vardı. Saçları kahverengi ve dalgalıydı. Üzerindeyse yaz aylarında giymeyi çok sevdiği beyaz tişörtlerinden biri vardı ve o, günlük, sıradan haliyle bile çok güzeldi. Her an güzeldi. 

Jeongguk o fotoğrafı gardırobunun kapağına, uyandığında ilk gördüğü şey Taehyung olsun diye asmıştı. Yataktan doğrulduğunda ve gözlerini henüz yeni açmışken karşısına onun fotoğrafı çıksın istiyordu. Giyinmek için dolabının kapağını açarken onu görmek ve gülümsemek istiyordu. Üzgün veya canının sıkkın olduğu günlerde gözü o fotoğrafa değsin ve dudaklarına bir gülüş oluşup yoluna devam etsin istiyordu. Bu fotoğrafın kendisinde anlamı çok büyüktü. 

dandelionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin