9//"Bir karahindiba tarlasının ortasındaydım. Her birinde benim olmanı diledim."

3K 399 114
                                    

Günaydın👋🏻👋🏻

Bu final bölümü😊

Biliyorum on bölüm olacak dedim ama yazarken dokuzuncu bölümün çok gereksiz olduğunu fark ettim, bu yüzden o bölümü çıkarttım.

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar dilerim~~~

..........

   Yaz aylarının sonlarına doğru gelinirken etrafta sabah soğuğunu hissettirecek hafif bir rüzgar esiyor, günün geri kalanının sıcaklığına alıştırmak ister gibi binaların arasında kol geziyordu. Yalnızca şehir merkezi değildi bu rüzgarın hüküm alanı. Şehrin dışındaki ormanlık piknik alanları da yaz sonlarını çekilir hale getiren bu rüzgardan nasibini alıyordu. 

Jeongguk saat sabahın henüz çok erken bir saatiyken yanındaki iki aylık sevgilisi ve hayatının aşkı Kim Taehyung ile geldikleri tesisin önünde taksiden inerken derin bir nefes almış, temiz havayı ciğerlerine çekmişti. Burayı seviyordu, canı gönülden de bağlıydı. Şehrin dışında bir yerde ve ormanın ortasına kurulmuş doğayla iç içe bu piknik alanı, yaz boyunca pek çok insana hizmet veriyordu. O da bu insanlardan biriydi. 

Burayı geçen yaz keşfetmişti. Hatta sırf her hafta bu alana gelebilmek ve kendisiyle baş başa kalıp hayal kurabilmek için tüm yaz maaşından arta kalan parayı taksi ücretlerine baydığı bile olmuştu. İnsanların öbek öbek konumlandığı kalabalık ve boğucu alanlardan biraz daha uzakta bir yer bulmuştu kendisine. Teknik olarak çitle çevrilmiş tesisin dışında kalıyordu ve bu yüzden orada hiç kimsecikler olmuyordu. 

Taksiden indikten sonra bagaja yönelip büyük bir sepete doldurdukları yiyecek ve içecekleri eline alırken o anda Jeongguk'tan mutlusu yoktu. Geçen yaz buraya her gelişinde Taehyung'un yanındaki varlığını hayal etmişti ister istemez ve şimdi onun hemen yanında olması çocuklar gibi mutlu olmasına yol açıyordu. O sepeti alırken Taehyung da yere sermek için getirdikleri piknik örtüsünü eline almış ve onlar bagajı kapattıklarında ikisine de buraya kadar eşlik eden taksi uzaklaşmaya başlamıştı. 

Jeongguk taksinin geride bıraktığı benzin ve egzoz kokusunun gitmesini bekledikten sonra bir başka derin nefes daha aldı ve elindeki sepeti tek eline aktarıp Taehyung'un eline uzandı. Sessizce yaptığı bu hareket o büyük olanın eline ufak bir dokunuş yaptığında fark edilmiş, Taehyung etrafı incelemeyi bırakıp Jeongguk'a kocaman gülümserken ellerini birleştirmişti. 

"Burası çok güzel gözüküyor! Biraz kalabalıkmış ama." Taehyung gözleri önünde bırakıldıkları tesisin büyük giriş kapısından geçen onlarca insana değinirken söylediğinde, Jeongguk tüm o insanlar kendisini ilgilendirmediği için onu ilgilendiren tek kişiye, sevgilisine yumuşak bakışlarla baktı ve, "Sorun değil. Seni götüreceğim yerde kimse olmayacak." dedi sevecen bir tonda. Böylece Taehyung ona doğru dönmüş, gülümseyerek başını sallamıştı. 

Aralarında geçen bu ufak konuşmadan sonra tüm günü geçirecekleri ve gün içerisinde ihtiyaçları olacağı için içinde oturmayacak olsalar bile tesise kişi başı gereken parayı verdiler ve tüm o insan kalabalığının arasında içeriye girdiler. Önce otoparkın yanından geçmiş, pazar günü erken saatlerde bu kadar kalabalık olmasına içten içe şaşırsalar bile bir şey söylememişlerdi. 

Jeongguk Taehyung'un elini bir an olsun bırakmazken arada bazı insanların garip bakışlarına maruz kaldıklarının farkındaydı ancak umursamıyordu. Yumuşak başlı biri olabilirdi, konu Taehyung olduğunda çok çabuk kırılıp dökülebilirdi ama yönelimini keşfettiği günden beri insanları umursamamayı öğreniyordu. Yirmi birinci yüzyılda yaşarlarken onun utanması gereken bir şey yoktu. Onlar birine dik dik baktıkları için utansalar iyi ederlerdi. 

dandelionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin