Beni yalnızca sen vurmadın elbet.
Geceler vardı bitmeyen,
Şaraplar vardı kırmızı,
Şiirler vardı jilet rengi..
Yine de bana mutlu oluruz gibi geldi.
Olamazdık.~
Jeongguk yine, her gün yaptığı gibi gencecik yirmi yaşında edindiği kalbindeki bu tarifsiz ağrıyla, onu bir sabah bırakıp giden sevgilisiyle beraber diktikleri çınarın dibindeki duvara yaslandı.Sevgilisi gideli çok olmuştu. Saniyeler, dakikalar, saatler, günler, yarınlar dünler, haftalar, aylar, yıl olmuştu... Ama gelmemişti.
Yine de buradaydı Jeongguk her zaman ki gibi.
Yanında minik çınar, karşısında bulunan minik çınar bahçesi.
Nefret ediyordu bazen bu bahçeden.
Çünkü evlerinin orta boylu bu bahçesinde önceden kimle fidan dikse terk edilmiş oluyordu.
Bahçe kapısının yakınlarındaki büyümüş çınarı mesela altı yaşında ilk arkadaşıyla, onun dibindekini babasının dediğine göre üç yaşında annesiyle, ondan sonraki çınarı ilkokuldaki biricik öğretmeniyle, ondan sonrakini de ortaokul sevgilisiyle ve ondan sonrakileri de lisedeki arkadaşları ve sevgilileriyle(iki tane olmuştu) dikmişti.
Onların karşısındaki duvarın gölgesinde kalan, sadece öğlen saatlerinde güneş alan bu minik çınarı geçen sene haziran ayında dikmişti sevgilisiyle.
Herkes şahitti ki mutlu bir ay geçirmişlerdi. Öyle sayılırdı mıydı pek emin değilim çünkü Jeongguk hemen minik bir tartışmada alttan almaya çalışmıştı sevgilisini. Almıştı da. Ondan dört yaş büyük olan sevgilisi ağzına sıçsa gülümseyerek onaylamıştı adeta!
İşte sonrasında ise beraber uyudukları gecenin sabahında bir not (seni terk ediyorum Jeongguk yazan bir not) bulmuştu.
Gitmişti.
İşte şimdi Jeongguk tamamen yalnızdı.
Fidanları ve o vardı artık.
Nefret ettiği o fidanlarla dolu minik bahçesi ve o.
Sevgilisi gitmeden birkaç ay öncesinde zaten ailesinden sonra beraber kaldığı dedesini de kaybetmişti.
Şimdi onun kimi vardı ki fidanlarından başka?
Bu minik bahçe ve o...
Bir de her ikindi vakti tüm işini bitirip klasik yerine oturduğunda bir buçuk senelik komşusu.
Komşusu on sekiz yaşındaki bir gençti. Esmer tenli güzel bir genç.
Evin ona biri satın aldığı bilinse de neşeli çoçuğun evinde ne aile tablosu, zengin, gereksiz eşyalar ne de bir tane mahalleden yabancı bir ziyaretçisi vardı.
Dedesi ölmeden taşınan o çoçukla pek yüz yüze gelmemişti. Ta ki şu son beş aydır.
Jeongguk sırtına kıymık batmasın diye minik kendi yaslandığı kısıma duvar yaptırmıştı sadece. Evin geri kalanının etrafı aslında çitlerle kaplıydı, diğer evdekiler gibi.
Esmer tenli, Taehyung, tepsiyi duvara koyup çitlerden atladı. Her zaman ki gibi.
Sonra tepsiyi alıp Jeongguk'un karşısında bağdaş kurdu son beş aydır yaptığı gibi.
Jeongguk bilmiyordu bunu neden her gün yaptığını, Taehyung'un taşındığından beri ona aşık olduğunu, artık üzüntüsüne dayanamadığını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
merdiven
FanfictionJeongguk minik çınar ağacının dibinde iki yıl boyunca bekledi. Ne en beklenen geldi ne de ondan kopup gelen bir kaç rüzgar esintisi.