Selamlar! Taslakta üç tane daha ayber kurgum varken bunu salmak istedim. Biraz klişe bulabilirsiniz ama okumayı bırakmayın lütfen, beğeneceğinize eminim. İyi okumalar!
Kızıl saçlarının arasına daldırdı elini. Parmaklarını yavaşça gezdirmeye başladığında gülümsemekle yetindim. O, kusursuzdu. Tek kelimeyle kusursuz... Tanrı'nın yarattığı bir mucizeydi sanki. Hafif çillerle dolu yüzü, ışık saçan gözleri, kızılın en aşk dolu tonunu yansıtan saçları, geniş omuzları... Berk Özkaya kelimelerle tarif edemeyeceğim kadar güzeldi.
Bakışları, elinde sıkıntıyla salladığı telefonundan bana çevrildiğinde yutkunma ihtiyacı hissettim. Gergin yüz hatları gevşemişti. Ona karşı sert olmam gerektiğini biliyordum, yine de yapamıyordum. Berk'i izlerken dahi tüm olumsuz duygular terk ediyordu ruhumu.
Üniformamın ceketini düzelttim. Boğazımı temizleyip yavaş tuttuğum adımlarımı hızlandırdığımda onun yanına ulaşmıştım. Okulun arka tarafındaki yangın merdivenlerinde oturuyordu her zamanki gibi. Doruk'un yanında olmayışına şaşırmamıştım. Beni beklediğini biliyordum çünkü.
Oturmam için yana kayıp küçük alanı işaret ettiğinde tepkisiz ifademi koruyarak yanına oturdum. Merdivenler dardı. Onun vücudu neredeyse tüm alanı kaplarken yanında küçücük görünüyordum. Bacaklarımız birbiriyle temas halindeydi. Zorunlu bir temas olsa da heyecanlanmamı engelleyemiyordum.
Elinde sallamaya devam ettiği telefona bakarak, "Geleceğini düşünmemiştim," dedi. Attığı mesajdan bahsediyordu. Sebebini belirtmeden beni yangın merdivenlerine çağırmıştı. Amacının başta dalga geçmek olduğunu düşünsem de mantığımla davranınca farklı bir şeyler olduğunu sezinlemiştim.
Hafifçe gülümseyerek, "Her zaman düşündüğünün tam aksini yapan birisi olmadım mı zaten Berk?" diyerek sordum. Onun da gülümsediğini görünce tamamladım sözlerimi. "Tüm ihtimaller düşünüldüğünde tahmin edilemeyecek bir durum değil bence." Kafasıyla beni onayladığında göz temasımızı sağladı.
Yüzü yüzüme oldukça yakındı. Bedenlerimiz de öyle... Bana döndüğünde, dizi tamamıyla bacağıma temas ediyordu. Kalbimin atışlarını duymaması için bildiğim tüm duaları sıralamaya çoktan başlamışken konuşmak için dudaklarını araladı.
"Babanın ameliyatı için paraya ihtiyacın olduğunu duydum." Tepkimi ölçmek istercesine yüzümü incelemeye başladı. Olumlu anlamda başımı sallamakla yetinirken söyleyeceklerini tartıyor gibiydi. Bu durumuna karşılık olarak kıkırdamadan edememiştim.
Sorarcasına bakışları bana döndüğünde, "İnsanları kıracak cümleleri ağzında bu kadar bekletmiyorsun Berk," dedim. Yüzünden anlamlandıramadığım bir ifade geçmesi kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Sinsi, çıkarcı ya da alaycı ifadesi değildi bu. Başkaydı. Berk'ten bekleyemeyeceğim kadar başka...
Duygularımı belli etmeden, "Burada saatlerce Berk paşanın konuşmasını bekleyemem!" diyerek yükselttim sesimi. Ayağa kalkıp gitmeye yelteneceğim sırada bileğimi nazikçe kavrayan biçimli parmakları buna engel olmuştu. "
"Aybike, otur lütfen." Benimle konuşurken ilk defa kibar konuşuyor olması içime işlediğinde aptalca sırıtmaktan çok korkuyordum. Bileğimi parmaklarının arasından çekerek, "Süren başladı Berk," demiştim açık vermemek adına.
Onu seviyordum ve bu çok saçmaydı.
"Babanın ameliyat masraflarını karşılayabilirim." Berk'ten duyduğum sözlerle büyük çaplı bir şok geçirdiğimde yumuşak bakışlarla beni izliyordu. Onca kalp kırıklığımı böyle mi toparlayacaktı gerçekten?
Okula ilk geldiğim günden beri benimle dalga geçmiş, varlığımı yok saymıştı. Çok gözyaşı dökmüştüm. Hâlâ da döküyordum. Para mıydı vicdan azabını kapatabileceği şey?
Sinirle ayağa kalkarak, "Ne zannediyorsun sen kendini geri zekalı!" diyerek bağırdım. Böyle bir tepki vereceğimi beklemiyor olacak ki şaşkınlıkla aralandı gözleri. "Paşama bak, para verecekmiş!"
"Aybike..." diyerek ayağa kalktığında konuşmasına izin vermediğimden bastırdım sesini. "Oradan bakıldığında senin gibi pislik bir heriften sadaka alacağa mı benziyorum!" Arkamı dönüp gideceğim sırada bileğimi yeniden kavramıştı.
Öncekine göre daha sert bir tutuştu bu. Sinirle ona döndüğümde yalvarırcasına bakıyordu gözleri. Hızla kendisine doğru çekerek merdivenlerin korkuluk kısmıyla arasında kaldığımda olanları yeni kavrıyor gibiydim. Nefesi dudaklarımı okşuyordu ve bu hiç normal değildi.
Gözlerine bakmamaya çalışarak ellerimi göğsüne yaslayarak ittirmeye çalıştım. "Berk, elimde kalırsın geri çekil!"
Çekilmeyecekti.
Pes edercesine ellerimi indirdiğimde, "Ne istiyorsun?" diyerek sormuştum. "Beni neden rahat bırakmıyorsun Berk?" Titreyen dudaklarıma kaydı gözleri. Sanki bir şeyleri söylemeye cesareti yokmuşçasına yutkundu. Adem elmasının titrediğine şahit olmuştum.
"Aybike," dedi güçlükle. Derin nefesler aldı. Birisi bizi bu halde görse nasıl açıklayacağımı bilemiyordum. Burslu olarak okuyordum ve Berk gibi okuldan atılma durumunda kendimi kurtaramazdım. Alacağım herhangi bir ceza eğitim hayatımı olumsuz yönde etkileyebilirdi.
O da bunu anlıyormuşçasına kendisi toparladı. Söyleyeceği ne varsa birden topladı sanki zihninde. Ardından, hayrete düşmeme neden olacak soruyu sordu.
"Birkaç aylığına sevgilimmiş gibi davranır mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
istanbul'da sonbahar / ayber
Fanfictionberk, kendisini büyük bir yanlışa sürüklüyordu ve bundan korksa da delicesine zevk alıyordu.