dokuz

1.1K 73 93
                                    

Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin 🥺

Berk, ses kaydı olayından sonra derse girmemişti. Aybike'nin bana güvenemeyeceğini kanıtlamak için dediği ve tüm olayın başladığı yangın merdivenlerine gitmişti. Orada oturuyordu. Düşünüyor, kıza yaptıkları aklına geldikçe çıldıracak gibi oluyordu. Trip yapmaya hakkı olmadığını kendisine hatırlatıp dursa da kalbinin kırıldığını ilk defa bu kadar net hissetmişti.

Aybike kalbini kırmıştı ve onarabilecek tek kişi de oydu. 

İyi şeyler yapmamıştı kıza. Ne zaman sevgisini belli edecek olsa elinde bir koz olarak kullanıp intikam oyunları oynamıştı. Yakınlaştıkları fotoğrafı okula yaymış, güzelliğiyle dalga geçmişti. Oysa güzeldi Aybike, çok güzeldi. Duruydu, saftı. Tıpkı bir su misali berraktı. Adının Berk olduğu kadar biliyordu bunları, yine de kendisini engelleyememişti. 

Asiye'nin gelişiyle Doruk'u kaybetmişti. Birden iyilik meleği kesilen arkadaşının kendisinden gidişini üzüntüyle izlemiş, belli etmemişti. Tolga'ya yaklaşmıştı çünkü Doruk ile birlikte yaptıkları saçmalıkların günah keçisi olmaktan sıkılmıştı. Tolga, kendisinden de kötüydü. Potansiyel bir suçlu gibi davranıyordu ama Berk kendi kontrolünü asla Tolga'nın eline bırakmıyordu. Sevdiğine laf edince karşı geliyordu. 

İki kere karşı gelmişti Tolga'ya. 

İlki, kedisi Cango'ya mama almayı dile getirdiğinde Tolga'nın, kedi sevgisine laf etmesiydi. 

İkincisi ise Aybike. 

Geç kalmıştı. Düzelmek istemiyordu. İyi birisi olamazdı. İyilik denilen kalıba kendisini sokamazdı. Sevgi görmediği insanlardan sevgi görebilmek için diretemezdi. Üstlerine giderdi. Onları yener, bunun hazzını yaşardı. Hileye başvurmaktan da çekinmezdi. Berk, yaptığı yanlışlarıyla da kendisiydi. 

Birisi yaptıklarının nedenini sormadığında kendi kendine nedenini sorardı. O zaman da Berk'ti. Yaralarıyla, acılarıyla, hüzünleriyle... En çok Aybike'nin yanında Berk'ti. Kendisi olabildiği, huzur bulduğu kızın yanında. 

Şimdi ise hiçbir şey düzelmeyecekmiş gibiydi. Bir yandan kızla konuşmak istiyor, diğer yandan kırılan kalbi buna izin vermiyordu. Neredeyse altıncı derse gireceklerdi ve kimse merak etmemişti. Hiç kimse aramamış, nerede olduğunu sormamıştı. Uzun yıldır arkadaşı olan Doruk'ta, bir başkası da. En kıran tarafı, Aybike'de. 

Üzüntüyle başını önüne eğdi. Dolmasına izin vermediği gözlerini kapattı usulca. Nefesi düzensizleşirken, "Niye ağlayacaksın oğlum?" diyerek konuştu kendi kendine konuşurken. Kızgındı ses tonu. Kendisiyle konuşurken kızgındı. İçindeki küçük, uslanmaz çocuğu duyunca da şefkat dolu... 

"Bu zamana kadar kim seni sevdi?" Kapalı gözlerinin etkisiyle zihninde canlanan sahneye karşı dik durmaya çalıştı. İkinci plana atılmıştı. Babası tarafından bile istenmiyordu. Babası yurtdışına gitmeden önce yanağına inen tokadın acısını yeniden hissetmişti. Susmuyordu. Babasının sözleri, kulaklarında çınladıkça Berk'in nefesi daha da düzensizleşiyor, genç delikanlı sevilmeyeceğini acı tecrübelerle hatırlıyordu. 

"Kimsin sen? Resul Özkaya'nın oğlu olmaktan başka kimsin it herif!"

Yetmemişti. Birlikte yaşadıkları amcasının sesini duymuştu. 

"Resul Özkaya'nın oğlu; uslanmaz, ite sapa gelmez Berk Özkaya... Sen bu soyadı hak etmiyorsun!" 

"Baban olduğum için kendimden utanıyorum." 

Daha fazlası... 

"Bir kere oğlum, babanı dinlesen bi' kere... Üzme onu da, kendini de. Annen de çok üzülüyordur yukarıda."

istanbul'da sonbahar / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin