on iki

281 21 9
                                    

selam, uzun süre sonra ben geldim! kurguyu unutanlar varsa hemencecik birinci bölüme alalım ama uyarmalıyım ki yazım dilim aşırı acemiymiş slşkdfnmalşskf 💖

sizleri çok seviyorum can içleri! yıldıza basmayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın lütfen.

iyi okumalar perisi en güzel perilerime 🧚‍♀️

Okula geldiği günden itibaren kendime düşman etmeye pek vakit harcamadığım o kızı öpmüştüm. 

Ben, ters köşeye gelmemi sağlayan o kızı öpmüştüm. 

Aybike Eren'i öpmüştüm: Aşık olduğum Aybike Eren'i. 

Sadece biz vardık etrafta. Yağan yağmur, hiddetle esen rüzgâr, hoyratça kızıl saçlarıma vuran poyraz... Hiçbiri. Ben bir tek onun yanında güzeldim, bunu anlamıştım. Kendimin farkına vardığım günden itibaren uzaklaşmak istemiştim. Çevreyi duymamak, tek başıma yaşıyor gibi davranabilmek... 

Hepsi gerçekleşmişti; tek bir farkla. 

Ben, çevreyi duymuyordum. Uzaklaşmak istediğim dünyadan kilometrelerce ilerideydim ama tek başıma değildim: Aybike Eren benimleydi. 

O, yumuşak öpüşüme çekingen tavırlarıyla karşılık vererek benimle olmak istediğini söylemişti. Bu söyleyiş ise tüm kelimelerden daha güzeldi. Hangi yazar kaç sayfayla anlatabilirdi mesela çekingenliğini? Bir şairin kaç mısra yazması gerekti dudaklarının tadını tarif edebilmesi için?

Güzel yanaklarını aldım avuçlarımın arasına. Alnını, tatlı bir ikilemle yasladı alnıma ve kapattı gözlerini. O an anlamıştım. Yeşile çalan elalarıydı yaşamdaki nefesim. Sanki kapattığında ince, çok ince bir korku salıyordu içime. Açtığında ise, hele ki bakarsa gözlerime... 

Gülümsedim. Yağmurdan dolayı ıslanmış yanaklarını sevdim usul usul. Baş parmağım tenine her değdiğinde tadını çıkarmak istercesine iştahlı ama canını yakmamak için çırpınacak kadar da naif, ağırbaşlıydı. 

Nasıl oluyordu bu? İki uç noktayı nasıl dizginleyebiliyordu sadece durarak?

"İnanıyor musun artık?" diyerek sordum. Çekingen ama merak doluydu ses tonum. Vereceği cevaptan korkuyordum. 

Vereceği cevaptan umut ediyordum. 

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Kızarmış dudaklarının üstünden yeniden öpmek istiyordum onu. Cevabını vereceği an kelimelerini dudaklarımın arasına hapsetmekten daha güzel hissettiren ne olabilirdi şu hayatta?

Bakışları değdi gözlerime. "Yani..." dedi. Gülümseyişini saklamak istiyordu ama yapamıyordu. Gamzesi ele veriyordu onu. O güzel, güneş ışıklarını barındıran gamzesi... İnsanın içini ısıtan, kalbimi yumuşatan gamzesi. "Sanırım inanıyorum." 

Umutla gülümsedim. Dudaklarımı aralayacağım sırada, hayatımın iplerini elinde tutan avcunu yasladı konuşmamam için. Bu, dur deme şekliydi onun. Oysa daha güzel bir taktik gösterebilirdim... 

"İnanıyorum ama bana hissettirdiklerini unutamıyorum." Bakışları üzgün bir hal aldı. "Her güzel olduğumu ima ettiğinde mutlu olmak için ilerisini bekliyorum, benimle dalga geçtiğini düşünüyorum." Omuzlarını düşürdü mahcubiyetle. Oysa mahcup olması gereken o değildi; bendim. 

Sadece çoktan dile getirilmesi gereken iğrençliklerimi sıralıyordu.

"Ne zaman söylediklerine koşulsuz inanabilirim, bilmiyorum." Kırgınca tebessüm ettim. Haklıydı. Ona bunları yaşatmamam, hissettirmemem gerekiyordu. 

Ellerini tuttum, parmaklarımla avuç içlerini okşamaya başladım. "Farkındayım." Bir süre sessiz kaldım. Yağmur üstümüze yağıyordu; yine de ıslanmıyorduk. Bizi, bizden başka hiçbir şey ıslatamaz, üşütemezdi. "Zaman alacak, biliyorum. Ama seni dünyanın en güzel kızı gibi hissettireceğime söz verebilirim, Aybike." 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 29, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

istanbul'da sonbahar / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin