üç

1.4K 76 62
                                    

Güzel yorumlarınız beni çok mutlu etti ve bir bölüm daha attım, umarım seversiniz ♥️

Berk'in teklifini kabul etmiştim. Parasını istemiyordum, sevgisini de. Güvenmemesini istiyordum. Bana güvenmesin. Onu rezil edeyim ve yanıma yaklaşamasın... Tek istediğim buydu. Bazı şeyler kaldıramayacağım kadar ağır gelmeye başlamıştım.

Onu seviyordum, bunu inkar edemezdim.

İşte bu yüzden ondan nefret etmek istiyordum. Yaptığı onca şeye rağmen, Oğulcan'ın baskılarına karşı sevmeye devam ediyordum. Karşısında sert görünsem de iki güzel lafı geceleri salak salak sırıtmama sebebiyet veriyordu.

"Aybike, tek başına ne yapıyorsun burada?" Ömer'in yanıma oturuşuyla gülümsedim. Belki de beni anlayan, düşünen tek kişi Ömer'di. Aramızda kan bağı olmasına gerek yoktu. Suzan Hanım onun annesi olabilirdi. Yine de Ömer'in gösterdiği değer kendimi güzel hissettiriyordu.

Kararmakta olan havadan bakışlarımı ayırıp Ömer'e diktim. "Düşünüyordum." Anlamış gibi başını salladı. Kolunu omzuma atarak başımı ona yaslamama izin verdiğinde gülümsemiştim. "Ne düşünüyordun bakalım?" Oğulcan'dan, Asiye'den, Kadir abiden; hatta kendi annemden daha çok güveniyordum Ömer'e.

Ama Berk'le bir anlaşma yapmıştık. Her ne kadar onun gözünde güvenilmez birisi olmak istesem de konulan kuralları çiğneyerek olmayacaktı bu. Onu rezil edecektim. Tıpkı yakınlaşmamızı tüm okula yaydığı gibi ben de onu rezil edecektim ve bu çok daha ağır bir şekilde olacaktı.

"Şşt, duyuyor musun beni?" Ömer'in saçımı gülerek karıştırmasıyla kıkırdadım. "Duyuyorum Ömer, bozmasana saçımı ya!" Bana bakarak gülümsemesini genişletti Ömer.

"Allah Allah, saçınızı mı bozuyoruz hanımefendi? Kime özel bakalım bu saçlar, randevunuz falan mı var?" Dalgasına kurmuş olduğu cümlelerin altında yatan gerçeklik payını bilmese de ses tonundaki korumacı tavır gülümsetmişti. Oğulcan gibi değildi, beni dinliyordu ve keskin çizgili kurallar koymuyordu.

Tolga'nın attığı iftira olayında dahi Asiye'yi dinlemişti. Oğulcan ise açıklamamı tamamen dinlemeden bana, anasının kızı zaten, parayı görünce demeyi tercih etmişti. O günden beri kırgındım.

"Aslında var," demiştim anın getirdiği cesaretle. Ömer'in gülen yüzü yavaşça solduğunda çekingenlikle ona bakmıştım. "Ne demek var?" Omzuma attığı elini çektikten sonra oturduğu sandalyeyi tamamen bana çevirerek göz temasımızı sağlamıştı. Yüz ifadesine karşı gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırsam da o gayet ciddiydi.

Kaşlarını kaldırarak, "Berk mi?" diye sorduğunda başımı sallamıştım. Oğulcan gibi davranmayacağından emindim. Nitekim de öyle olmuştu. Başta sinirlense de bana karşı yumuşamıştı bakışları. Ömer hep şefkatli olan taraftı. "Bugün mü buluşacaksın?" Başımı salladım. Kendimi açıklama ihtiyacında hissediyordum.

"Ömer, kimseye söyleyemezdim bunu. Oğulcan'a kırgınım, biliyorsun nedenini. Berk çağırdı, gitmeyi kabul ettim çünkü böyle yapmak istiyorum." Bakışlarım derinleşirken devam etmiştim. "O iyi birisi olmaya çalışıyor, görmüyor musun?" Ömer'in gülümseyişine şahit olduğumda toplamıştım kendimi.

Berk'i savunmamam gerekiyordu.

Elini omzuma atıp sıkarak, "İdare ederim seni, gidebilirsin," demişti. Gülerek ona sarıldığımda o da aynı şekilde karşılık vermişti. "Bir şey olursa telefon ediyorsun, kendi ellerimle gebertiyorum o sosyopatı, anlaştık mı?" Ayrılırken göz kırpışıyla kurduğu cümleler gülümseme neden olmuştu.

"Teşekkür ederim Ömer, her şey için."

***

Ömer sayesinde evden kolaylıkla çıkabilmiştim. Oğulcan'ın aklına girmiş, bir sorun çıkarmasını engellemişti. Ona minnettardım. Berk'i tüm okula rezil ettiğim o gün, en çok onun sevineceğinden adım gibi emindim.

istanbul'da sonbahar / ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin