Love Medicine - YOONMİN

10. Bölüm - Öpücük

   Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın ✨
  

   Yorucu bir gün geçirmiştim. Kendi öğrencilerime ders verirken yaklaşan yarışma için Hoseok'un sınıfına da yardım etmiştim. Eve geldiğimde çok bitap düşmüş bir haldeydim. Duş al, etrafı topla, yemek yap ve ye derken saat geç olmuştu.

   Kanepeye gidip oturacakken telefonum çaldı. Arayan Seokjin Hyungtu. Onlara gitmemi sıcak bir kahvenin bedenimi gevşeteceğini ve kahveyi en iyi o yapabileceğine dair birşeyler zırvaladı. Bende bedenimdeki ağrılar yüzünden ağrı kesici içip gitmeye karar verdim. Zira ağrılar yüzünden bir adım daha atamayacak haldeydim. Birkaç gündür aklımdan çıkmayan Yoongi ile ilgili düşüncelerimi başımdan savmaya çalışarak ve hyunglarda biraz kafa dağıtmayı umarak evden çıktım.

  Seokjin Hyunglara gittiğimde Taehyung'ta oradaydı. Yoongi, Hoseok, Jungkook ve Namjoon dışarı çıktıkları için evde yoklardı. Gezeceklerini ve Hoseok'un onların başında olduğu için herhangi kötü bir olay yaşamayacaklarına dair garanti vermişlerdi. Bizde öyle olmasını umarak izin vermiştik.

    "Minnie nasıl olmuş kahvem? Beğendin mi?" diye sordu. "Her zamanki gibi muazzam hyungie~." diyerek cevap verdim. "Dans yarışması yaklaşıyor. Ne hissediyorsun Jiminie? Heyecanlı mısın?" diye sordu Tae. "Çok heyecanlıyım Taetae. Kendimde dans edeceğim için biraz gerginim açıkcası. Bu zamana kadarki gösterilerimde sorun çıkmasa da yine de insan endişeleniyor." diye cevap verdim. "Her zaman en mükemmelini başarıyorsun Jiminie. Bana inanmıyorsan jürilere inan. Girdiğin her yarışmada ödül alıyorsun. Ben bu işlerden anlamıyorsam da onlar anlıyor. Sen bize güven." diyerek kıkırdadı. "Gergin olmanı anlıyorum. Bu biliyorsunki gayet normal birşey. Büyük ihtimalle sahneye çıkana kadar gergin olmaya devam edersin. Sahnede gerginliğin heyecana bırakır." dedi ve güven verircesine gülümsedi. Açıkcası Tae'nin bu sözleri beni yeterince rahatlatmıştı. Bunları bilsem bile başkasından duymak insanı rahatlatıyordu.

  "Bir de düşünceli gibisin. Sorun ne?" diyerek sordu Seokjin Hyung. "Kafamı kurcalayan bazı şeyler var hyung." dedim. "Ne gibi?" diye karşılık verdi. "Yoongi'yle alakalı. Ne olduğu hakkında tahminlerim var ama kabullenmekten korkuyorum galiba." dedim zorlukla. "Bizimle herşeyini paylaşabilirsin bebeğim." diyerek önüme gelen saç tutamlarımı arkaya doğru attı Tae. "Biliyorum, biliyorum. Ama bu benim için de zor. Yaptığı her harekette, söylediği her sözde bir mana çıkarmaya çalışıyorum. O beni bir abi, bir baba gibi görürken ben sanki beni farklı görsün istiyorum. Kendi kendime belki bazı şeyleri yanlış yorumladığımı düşünüyorum ama yine de bu ihtimallden vazgeçemiyorum. O daha küçük biliyorum ama hızla büyüyor. Bu da benim ümidimi arttırıyor. "diyerek derin bir nefes aldım.

  " Jiminie~. Aşık mı oldun yoksa? Jimin kalp Yoongi diye pankart hazırlatmalı, ikinizin olduğu fanart yapmalıyım. Ayy çok heyecanlıyım. Küçük Jiminie aşık. Küçük Jiminie aşık. "dedi ve zıplayarak içeri gitti.
  
   " Yani kalp bu ota da konuyor boka da. Anlayamıyorum nasıl ona karşı hisler beslemeye başladığımı. "dediğimde büyük bir kahka patlattı Seokjin hyung.

  " Peki Yoongi ot mu bok mu?"dedi bıyık altından gülerek.

  "O bir çiçek." dediğimde tekrardan büyük bir kahkaha patlattı. "Bebeğim. Sen kesinlikle aşık olmuşsun. Daha fazla kafanı yormaya gerek yok. Artık tescillendi. Büyümesini bekle. Büyüyünce sevişirsiniz." dedi gülerek. Son kelimesiyle yüzümün kızardığına eminim. Yastığı yüzüne fırlatıp konuştum. "Sakın bizi öyle şeylerine alet etme! Benim çiçeğim çok masum."

   Tam o sırada kapı çaldı. Taehyung kapıyı açtı ve büyük bir çığlık kopardı. Aklımdan türlü türlü senaryolar geçti. Anın şokuyla oturduğum yerde kafamda farklı farklı senaryolar kuruyorken kalkıp ne oldu diye bakmayı bile unutmuştum.

   Aklımı toparlayıp kapıya koştuğumda Yoongi, Hoseok, Namjoon ve Jungkook'u görmüştüm. Onları görmemde sorun yoktu. Sorun onları nasıl gördüğümdeydi. Mideme kramplar girmiş, ağzıma acı bir tat gelmişti. Başım dönmeye, gözüm kararmaya başlamıştı. Asla böyle birşey olacağını düşünmemiştim.

   Yoongi'nin dudağı patlamış ellerinden kanlar damlıyorken, Jungkook'un yanağı ezilmiş ve morarmıştı. Namjoon aşırı sarhoş bir haldeyken Hoseok'un ise kaşı patlamış ve ellerindeki eziklerle birlikte hepsi feci bir şekilde alkol kokarken  bize mahçup bakışlar atıyorlardı.

  "Ne oldu lan size?!" diyerek günün bomba sorusunu ortaya koydu Taehyung. "Ehehe biwimkileri döfmüğşler ne olcsğk." dedi sarhoş ağızıyla Namjoon. "Asıl biz onları dövdük! Bir de onları görseydin Tae! Ağızlarının payını verdik! Sen ne anlarsın be Namjooooon." dedi elini sallayarak Jungkook. Tae onun ensesine elini şaplatarak kolundan tuttu ve içeri soktu. "Gel bakim sen benle, gel." diyerek içeri gittiler. Ben ise hâlâ şoka girmiş bedenimle tüm umursamazlığıyla karşımda dikilen ve yüzüme bakmayan Yoongi'ye bakıyordum. Seokjin hyungta Namjoon'u içeri soktuğunda sadece kapıda biz kalmıştık.

   "N-ne oldu bebeğim sana?" diyerek titrekçe çenesine dokundum. Gözlerimiz ilk defa birbirine dokunuyordu. Gözleri sert bakıyorken yavaşça kırılgan harelerle bana bakmaya başladı. Minicik kaşları çatıldı ve dudakları büzüldü. Yanıma yaklaştı ve kafasını boynuma soktu ufak bir çocukmuşcasına. Ellerini boynuma yerleştirdi ve hiçbirşey demedi. Kapının önünde bir süre sarıldıktan sonra onu alıp odamıza geçtim. Yatağıma otutturup üstünü değiştirdim. Her hareketinde ufak ufak inlemeler çıkarıyordu. Üstünü çıkardığımda kaburgalarında ve sol bacağının diz kapağının biraz altında morluklar olduğunu gördüm. Bu manzarayı kim görse ne olduğunu az çok anlardı insan zaten. Sadece Hoseok gibi birine emanet etmemize rağmen nasıl bu hâle geldiklerini anlamıyordum. Demekki neymiş Hoseok'a genç emanet edilmezmiş.

    Üstünü değiştirdikten sonra banyodan ilk yardım malzemelerini getirdim. Yoongi'nin elini temizledikten sonra kaburgasına ve diz kapağının alt tarafındaki yaraya ilaç sürdüm. Nazik ve dikkatli olmaya çalışırken Yoongi her an tetikte bir şekilde yorganı sıkıyordu. İlaç sürme işlemi bittikten sonra üstünü giydirdim. Sıra dudağını temizlemeye geldiğinde çok gerilmiştim. Yavaşça dudağına pamuğu bastırmaya başladığımda Yoongi gözlerini kapatmış ve teslim olmuş gibiydi. Acıdan ellerini kollarıma koyup tişörtümü sıktığı için şimdi normalden daha yakındık. Yavaşça gözlerini açtı Yoongi. Gözlerimin içine odaklıyken hareleri yavaşça aşağıya doğru kaymaya başladı. Bende zaten var olan gerginlik zirveye ulaşıp uçurumdan aşağıya atlamaya itiyordu. Sanki cambazlar gibi ipin iki ucundayız ve ortada buluşamazsak yüksekten yere çakılıcakmış gibi hissediyordum. Heyecanlı ama gergindim.

    Gözleri tam dudaklarıma kaydığında bir anda kollarımı tutmayı bırakıp ensemi tutarak kendine çekti ve o ince gül kurusu dudaklarını benim kiraz dolgun dudaklarıma bastırdı. Şoke olmuştum. Bırakın karşılık vermeyi nefes bile alamıyordum. Yoongi'de tüm cesaretini beni öperek harcadığı için hareket ettiremiyor alt dudağımı dudakları arasına almış bekliyordu. Sanki beynimde havai fişekler patlıyor, sarhoş gibi hissediyordum. Daha fazla uzamasına müsade etmeden şapırtıyla dudaklarımızı ayırdım.

   "B-ben, b-ben... Fırında yemeğim var." diyerek Yoongi'yi şokta bırakıp hemen banyoya koştum. İçeri girip hemen kapıyı kilitledim. Aklımın biraz yerine geldiğini düşündüğüm şu kısacık zaman diliminde aynaya bakıp sırıtmam normal mi? Aklım yerine gelmeyi geç çoktan uzak diyarlara uçmuştu bile. Zira şu anda ellerimle dudaklarıma dokunmamın bir açıklaması olamaz. İnanamıyorum. Biz az önce resmen öpüşmüştük! Minik çığlıklar atıp yerimde tepinirken Seokjin hyunie bizi yemeye çağırdı. Sakin olmayı deneyerek ve onun yüzüne nasıl bakacağımı düşünerek yüzümü yıkadım. Mutfağa giderken de tekrar tekrar sakin olmam gerektiğini kendime hatırlatıp, yanağımdaki kızarıklıkların geçmesini ummaktan başka çarem yoktu.

Merhaba! Nasılsınız?

Bölüm hakkında ve hikayenin gidişatı hakkındaki yorumlarınızı lütfen buraya bırakmayı unutmayın. Bunlar benim için önemli.

Okuduğunuz için teşekkür ederim ✨🤍

Sınav haftanızda başarılar~