Şekerleme fabrikasında çalışan tek çocuk sahibi orta yaşlı adam, iş çıkışı evinin yolunu tutmak için taksilerin geçtiği yola kadar yürüdü.
Çok popüler olmayan bir markanın şekerlerini üreten bu fabrikada karısını ve çocuğunu geçindirebilicek kadar iyi bir maaş alıyor, ama yine de işini pek sevmiyordu. İşi bırakmayı her ne kadar düşünse de bu pek mümkün değildi. Eskiden çalıştığı 3 şirketen de kovulmuştu...
Fabrika evine uzak, düz bir arazi içerisine inşa edilmiş, yan yana 3 yerleşkeden oluşmaktaydı. Yapıtların eski oluşu ve her an yıkılabilir gibi duran çatıları, içerisinde çalışan işçileri bir nebze korkutsa da, yeni patron buna aldırmıyor ve onları sigortalarını iptal ettirmekle tehtid ediyordu. Çalışan işçilerin can güvenliği olmasa da orada çalışmaya devam ediyorlardı, tek dayanakları ise en azından sigortalarının olmasıydı.
İşçilerin yaş ortalaması 40-17 arasıydı ve her birinin kendine verilmiş görevi vardı. Fabrikanın bazı kurallarına uyarak çalışıp, ailelerini geçindirmeye çalışıyorlardı.
Çalışan en genç delikanlı, 1.75 boylarında, cesur, çevik ve biraz zeki bir gençti. Birçok işçiden daha aktif olduğundan yaşına rağmen fabrikada çalışmasına izin verilmişti.
En yaşlıları ise denetim yaparak çalışanları teftiş ediyor, gazete okuyarak masa başında uyukluyordu.
Fabrikanın bu bazı kuralları işçileri zorlamasa da, uyulmaması taktirinde, yeni patron onları işten kovucağını söylemişti.İlk kural; Çalışanların iş giriş/çıkış saatlerinde dolaşmaması, mola vakitlerinde topluca ambarda dinlenip, mola bitimi saatini kaçırmadan geri çalışmaya dönmeleri gerekmektedir.
(Ambar denilen bu yer fabrikanın dışında yer alan, arazi içindeki büyük, fabrikaya nazaran daha sağlam görünen ve içerisinde masa ve sandalyelerin bulunduğu, genelde işçilerin ara öğünlerini yedikleri yerleşkeydi)Kural 2; Çuval deposunun yanında bulunan demir kapıdan içeri girmek tüm çalışanlara yasaktır.
(Fabrika şekerleme üretiyordu. Yasak olan yer ise işçilerin çalıştığı yer haricindeki bölümde saklanan, un ve şeker çuvallarının bulunduğu, hafif genişlikteki bir deponun içerisindeydi. Çalışan işçiler içeride ne olduğunu doğal olarak merak etseler de, işten kovulma riskini göze almayıp çuvalları karıştırıcıya taşıyıp ordan ayrılıyorlardı. Her biri kısaca görevlerini yapıyordu.)Basit iki kuralın konulduğu bu şekerleme fabrikasında çalışan Yoshiko Nakajima, o gün işten dönmüş evine varmak için bir süre yürüyüp gördüğü ilk taksiye atlamıştı.
"Nereye efendim?"
"Sen ilerle. Dönmen gerekirse söylerim."
Taksici orta yaşlı, beyazlamış saç ve bıyıklara sahip, gözlerinde ince camlı retro bir gözlüğü olan bir adamdı. Yaşını ortalama 45-50 arası gösteren taksici, Yoshiko Nakajima'nın tavrını garipsese de onaylayıp sürmeye başladı.
Yoshiko Nakajima bir saatin ardından evine vardı, borcunu ödeyip taksinin kapısını çarptı. Ağır adımlarla geniş bahçelerindeki belli aralıklarla döşenmiş kare betonlardan yürümeye başladı. Kapının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı ve zile bastı. İş yine her zaman olduğu gibi yorucu geçmişti. Mola saatinde verilen ara öğünü ise tam bir rezaletti. Fabrikanın yeni patronu geldi geleli güzel yemekler mola saatlerinde midesinden geçmez olmuştu, ve tüm gününü aç geçirmek onu daha da bitkin düşürüyordu.
O günün menüsünde pirinçleri nerdeyse pişmemiş, körisi ise tuzlu olan bir yahni vardı. Yanında ise yine hiçbirşey verilmemiş, herzamanki gibi sadece su içmişti. Yemek gözünün önünde canlandığı sıra midesi bulandığından, bunu düşünmeyi bırakarak dkilmeye başladı.
Kapıyı açan genç oğlunun onu gördüğü sıra yüzü asılmış, kapıyı açtıktan sonra odasına geri dönmüştü. Aralarındaki bağ kopuk ve durgundu. Oğlu için ne yaparsa yapsın onu memnun edemiyordu.
Kapıyı ardından kapatıp kravatını çözdü. Karısının sorgulayıcı bakışlarının üzerine dikildiğini biraz geç fark etse de kaşlarını çatmış ve bugün ne yemek yaptığını sormuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müvekkil
FanficBir suçlu ve onun müvekkili. ~ 𖥸 Shin Soukoku ~ 𖥸 Bsd Roman|Uzun soluklu ~ 𖥸 Kapak çizimi bana aittir¡!