2. BÖLÜMM GELDİİİ

49 8 14
                                    

Nefes nefese kalmış bir vaziyette eve yetiştim. Zar zor anahtarımı yerleştirip açıvermiştim kapıyı. Ne yaptığımı bilmez adımlarla koştum odama. Kıyafetlerim yağmurdan sırılsıklam olmuş vaziyetteydi. O kadar afallamıştım ki kıyafetlerimi bile soymadan yatağa bırakıverdim kendimi kafamda deli sorularla. Sahi o kadın kimdi? Beni nereden tanıyordu? Evimizi nerden biliyordu? Bahsetttiği yerde ne vardı? Gerçekten de dedem bir şeyler saklıyor olabilir miydi? Oo hayır hayır. Tanımadığım bilmediğim bir kadının sözlerine neden inanayım ki. Ama...

Sahi gerçekten de dedem her gece 22.00 da mı çıkıyordu dışarıya. Neden hiç dikkat etmedim ki buna. Evet, her gece çıkardı dışarıya. Ama nedenini hiç sormadım ki. Çıktığı zaman da saate hiç bakmadım. Off...

Bu düşünceler kafamı esir almışken ben de ne yapacağımı bilmez halde dalmışım uykuya. Telefon sesiyle irkildim. Ama sadece gözlerimi açıp sonra tekrardan kapatabildim. Gözlerimi açabilecek mecalim yoktu. Çünkü. Her şeyi unutmak. Evet, her şeyi unutup uykuya dalmak istiyordum. Kaç saat uyudum bilmiyorm.

Uyandığımda tir tir titriyordum. Hemen doğrulup ayağa kalktım. Yavaş adımlarla gardrobuma doğru yürüdüm ve üstümü değiştirdim. Sonra hırkamı giyip tekrardan yatağıma oturacaktım ki oturmam ile kalkmam bir oldu. Çünkü yatağım da sırılsıklam olmuştu. Hızla yatağımın örtüsünü değiştirip aşağı indim. Mutfağa gidip kendime sıcacık bir kahve yaptım. Kahvemi yudumlarken dedem geldi yanıma ve yine o yaşlı boğuk sesiyle bana;

-Luna! Neyin var kızım? Sabahtandır sana sesleniyorum. Odandan çıktığın yok. Yemek de yemedim. Hasta mısın? dedi. Ama ben durmuş sadece dedeme bakıyordum. O benden cevap bekliyordu. Gerçi bende ondan bir çok şeyin cevabını bekliyordum. Ama cesaretim yoktu hiçbirini sormaya. Bir yanım o kadına neden güveneyim ki ? Diğer bir yandan da benle ilgili bu kadar şeyi nerden bilecek, ne çıkarı olabilir ki sanki? Diyor. Yine düşüncelerimin tesiri altındaydım. Dedeme gözlerim dalmış bir vaziyette bakıyordum. Anlamsızca...
Dedemin sesiyle irkilivermiştim

-Luna!

-Efendim dede, dedim afallamış bir şekilde. Dedem de;

-Soru sordum sana. Neyi var senin? Kafan nerede?dedi.

-Yok bir şey dede, yağmur vardı bugün. Gelirken ıslandım. Soğuk almışım sanırım, dedim.

-Nane limon kaynatalım sana. İyi gelir, dedi gülümseyerek.

Böyle tatlı bir adama karşı ne düşünebilirim ki. Tanımadığım birinin laflarına bakıp da hem de. Çok saçma. Dedem o benim. Nereye gidiyorsa gitsin benle ne ilgisi olabilir ki? Ne saklıyor olabilir sanki? Keşke gitseydim de baksaydım ne olduğuna en azından içim içimi yemezdi böyle.

Dedem annemin de babamın da yokluğunda bana sahip çıkan biriciğim. Tek ailem.

Dedem nane limon kaynatırken ben sadece onu seyrediyordum. Dedem ise bana yine nane limonun faydalarını anlatıp durdu. "Nane limoncu dede" dedemin ikinci adı.

-Ah! Kaynadı. Al bakayım Luna. Sıcak sıcak iç, dedi bardağı bana uzatarak. Bende usulca uzanıp bardağı aldım. Ben yavaş yavaş nane limonu içerken dedemin gözü saatteydi ve sonra;

-Hadi Luna! Git odana. Sıkıca giyin sıcak tut kendini, dinlen biraz, dedi. Bende boş gözlerle dedeme bakıp sadece;

-Tamam dede, diyebildim. Odama çıktım ardından. Ben odama çıkalı 10 dakika olmamıştı ki kapı sesi geldi. Hemen saate gitti gözüm. Saat tam 22.00...

AYIN GİZEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin