Derin derin nefesler alarak aynadan yansımama baktım. İçimde garip bir sıkıntı vardı. Üzerimdeki gelinliğin uçlarından tutup konsola doğru yürüdüm. Aldığım telefonla Ali'yi aradım. Telefon yine çaldı uzunca ama açılmadı. Yirmi dakikaya ordayım demişti ama bir saat olmuştu. İçimdeki sıkıntı büyürken gelin odasından gelinliğimin eteklerini tutarak çıktım.
"Nerdesin Ali? Nerdesin? " buz gibi terliyordum.
İlk gözüme takılan Eylül Anne ile Buğra Abi olmuştu. Eylül Anne endişeyle,
"Bir saattir cevap vermiyor telefonuna! Ali iki eli kanda olsa cevap verir bana, Buğra kurban olurum oğlum kardeşini bul! İçimde bitmek bilmez bir sıkıntı var kesin bir şey oldu " dedi. Buğra Abi, Eylül Anne'yi sandalyeye oturtarak,
"Allah korusun annem! " dedi. "Takılmıştır bir yere. Yine bir sürpriz yapmanın derdine düşmüştür o. Bak tansiyonun çıkacak sakin ol sen ben şimdi o eşşeği bulacağım " onlara doğru yürürken bacaklarım titriyordu. Elimi göğsüme bastırarak nefes aldım. Eylül Anne beni görmesiyle ayaklandı.
"Kızım Ali aradı mı seni? " diye sordu. Başımı iki yana sallayarak,
"Hayır açmıyor telefonu " dedim.
"Balım " bana seslenen anneme döndüm. "Nerde kaldı kızım bu çocuk? Nikah memuru gidiyor " dedi. Güğsümde bir ağırlık vardı.
"Bilmiyorum anne " diye fısıldadım nefes alamazken. Titreyen bacaklarımla olağanca hızlı yürüyerek bahçeye çıktım. Güğsümdeki ağrı, acı, endişe, sıkıntı her saniye artıyordu. Nefes aldıkça boğuluyordum.
"Kızım " döndüğümde babam arkamda duruyordu. Babama sarıldım. Kendimi iyileştirdiğim yerdi onun kolları arası.
"Baba Ali gelmedi... telefonunu açmıyor... " diyebildim zoraki aldığım kesik kesik nefesler arasında. Babam duvağımın üzerinden saçlarımı öperek,
"Seni ne kadar çok sevdiğini gördüm, ne olursa olsun gelecek " dedi. Bahçenin dışında duran Ali'nin arabasıyla başımı babamın göğsünden kaldırdım.
"Geldi! Şükürler olsun geldi " diyerek gülümsedim. Arabanın kapısı açıldı Ali zoraki bir şekilde indi arabadan. Beyaz gömleğinin üzerindeki neydi öyle? Arabaya tutundu. Yürüyemedi. İçimde bir dünya ters düz oldu. Bana bakarak gülümsedi. Elleri kanlıydı.
"Ali... " diye fısıldadım. Koştum. O iki adımlık yol bitmek bilmedi. Yığıldı dizleri üzerine.
"Aliiii!!! " diye bağırdım tüm benliğimle. Yetişmemle kollarıma düşmesi bir oldu. Terlemişti alnı, yüzü. Beyaz gömleği kan içindeydi.
"Ali... Ali... Ali'm! Ali'm aç gözlerini! Aç gözlerini yalvarırım aç gözlerini! " feryatlarım yeri göğü inletirken gülümseyerek araladı çam yeşili gözlerini.
"Sen beklerken ben gelmez miyim sevgilim?" dedi. Tuttuğu elimi sıktı. "Özür dilerim " diye fısıldadı. Kaydı gözleri.
"Ali? Ali? Ali uyan! Ali uyan! Ali'm aç gözlerini, uyan! " cevap yoktu. Neden bana cevap vermiyordu? Neden gözlerini açmıyordu? Neden bana bakmıyordu? Ali'm neden özür diliyordu? Beni bırakmazdı değil mi? Hayır... hayır... hayır...
"Ali... Aliiiiiii!!! "

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ AŞKIM...
Novela JuvenilAşkın ömrü kaç ömürdür, ben sayamayacağım ömür sevebilirim onu.