There Is No Me Without You

31 2 2
                                    

FİNAL

"Tae, ben iyi hissetmiyorum. Sanırım biri..." Öğürtü sesi duyuluyordu. Birinin istifra ettiği belliydi. Ya da çabaladığı. Alçak adım sesleri yolu takip ediyordu. Tık, tık, tık ve devrilme sesi. Bir şeyler çarpmanın verdiği o sarsıntıyla gümbürdüyerek yere düşüyordu. En azından kameranın takip ettiği yönün tam tersi bir yerde olduğunu var sayılabilecekler arasında bu fikirler en olası olanlardı, asla açıdan nasibini alamamış, baygınlık geçirmek üzere olduğu sesinin tınısından belli olan kişinin yaşadığı olayların akışı bu yöndeydi. Görüntüde yatak, ışığın özellikle karaltıldığı yatağın başlığı dikkat çekiyordu. Yatay pozisyonda iki kişi olduğu belliydi. Biri, hiç kımıldamıyor, diğeri seslerle keyif çatarcasına orada bekliyordu. Ya da hareketleri değerlendirilirse, saklanacak bir yer arıyordu. Arada sırada, oraya yerleştirdiği kamerayı ısrarla izliyor, bekliyor ve kameraya yüzü değdiği anlarda gittikçe şiddetlenen beden sarsıntıları geçiriyordu. Kıza, ne oluyorsa o aralıkta gittikçe şiddetlenen tepkileri artıyordu. İzleyenlerin, anlam veremeyeceği türden düşüncelerle kafa karışıklığına sebebiyet veriyordu.

"Bunları polisin yok ettiğini düşünmüştüm." Bilgisayarın ekranını yoklayan Seungli ensesini kaşıyıp odada onlarla beraber gördüklerini mantıklı bir forma oturtmaya çalışan Jungkook'a cesaretini takdir edercesine mahcup bir tavır takınarak bakındı. İçten içe düşündüklerinden utanıyordu, oysa utanmalarından önce yaşadıklarının öfkesini iliklerine dek hissedeceğini düşünmüştü lakin tüm bunları yaşayan bizzat o olsa halk içine çıkmak için bir süre kendisini toparlaması gerekeceğini, bu gördüklerine katlanamayacağını düşünüyordu. Sağlıklı olan da bir süre kişinin kendine hissettiklerini anlamak için beklemek olduğunu düşünüyordu. Ancak işlemler için hızlı olunmalı, bazı deliller ortadan kalkmadan önce savaşa başlanmalıydı bu devirde. İşleyiş bu şekildeydi. Üstelik, yaptıkları cesaret miydi, yoksa haklarını aramak için çabalamak mıydı kestiremiyordu. Hangisine daha çok uyardı? İkisi birden miydi? Onun rolü, burada yalnızca işini bitirdiği sürede dahi temkinli olamadığı için paçasını kurtarmaya çalışmaktı biraz olsun. Diğer tüm hevesini ve adapte olma zorunluluğunu yaşanan kötü hadise için hakkını bulmasını istediği arkadaşını düşünerek kazanıyordu. Belki, düşündükleri, gerçekten utanılacak cinstendi. Yine de içten içe bunu yaşayanın kendi olmadığına seviniyor; yaşayanlar için derin üzüntü duyuyordu.

Şu durumda, işin içinde olsa da, onları anlayamayacağının farkındaydı ne yazık ki.

Ellerini dizlerinde toplamış, olan bitene anlam vermek üzere dışarıda kalan Taehyung'un aklını toparlamasına fırsat vermeye çalışıyordu. Ancak hemen şimdi hem Jungkook'un, hemde onun kendisinin dışarıdaki adamın yanına koşup ona teselli verme isteğinin arttığının farkındaydı. Sabah, Taehyung eline geçen bu hafıza kartının içinde gördüğü saniyelik olayın şahitliğini yaptığı anda derhal onu ve avukatını şirkete, en güvenli ortama çağırmıştı. Buraya giriş kolay değildi, sürekli takip edilen güvenlik kameraları vardı ve kimse ilk olarak yaralı ve travma sahibi adamların işleri başında olduklarını düşünmezlerdi. Kore devlet sınırları içerisinde bu yalnızca istifa işleriyle uğraşmak üstüne düşünülürse mümkündü ki öyle anlarda dahi etrafı kasıtlı habercilerle doldururdu şirketler. Reklamın kötüsü, dedikodunun da iyisi ön plana atılana vururdu nihayetinde. Para çift tarafla giriş yolunu bulurdu.

"Bunu yaymalarına izin veremeyiz." Taehyung onu aradıktan on, on beş dakika sonra yola koyulmuş, bir saatin sonunda tam kadro toplandıklarında işler zaten iğrenç bir şeyin gizli varlığını tehdit altına girdiğin habercisiydi. Ama, bu kadarı kimsenin beklediği bir şey değildi. Jungkook adamın durdurduğu kayda baktı. Kendi görüntüleri ortaya çıkana kadar orada olan biteni sindirmeye çalışan Tae hakimiyetini korumuştu, ta ki Jungkook'un sesi duyulmadan çok öncesinde başlayan o kayda ve konuşmalara dek.

Number 5 |tk|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin