'Yazar Ağzından'
Katsuki'nin gözleri kapanmış ve dudakları Izukunun alnında öylece bekliyordu. Izukuysa Katsukiden farklı olarak gözleri olabildiğince açılmıştı. Şu ansa aklında tek bir soru vardı. Bu bir evet demek miydi?
Bir kaç saniye sonra Katsuki elektrik çarpmışçasına Izukudan uzaklaştı. Biraz önce ne yaptığını anladığında ise baştan aşağı kırmızı kesilmişti.
'Canım gerizekalı kendim, sana şu anda hiçbir şey demek istemiyorum. Çünkü aptallığını kelimeye dökecek bir kelime bulamıyorum.'
Katsuki hiçbir şey demeden utançtan duvara sinerken Izuku ise elini alnına koymuş öylece duruyordu. Yıllardır tek başınaydı. Bu bilerek kendi oluşturduğu bir şey değildi. İnsanlar onu sevmezdi çünkü soğuk bir yüzü vardı. Kimsenin onu seveceğinide düşünmüyordu çünkü yüzü başlı başına bir insan savardı. Ancak bir canavarın kendisini sevip etrafında durabileceğini düşünüyordu. Kafasında böyle düşünürken aklına ilk gelen şeyi söyledi bir anda.
"Bakugou-san, siz insan mısınız?"
Utançtan zaten beyni durmuş olan Katsuki bu soruyla daha çok afallamıştı. Ne demek o insan mıydı? Böyle bir zamanda sorulacak soru muydu bu şimdi?
"Efendim?"
"Ah üzgünüm boşverin."
Hayatın kendilerine karşı zorluklarının üzerinden hiç yıkılmadan durmuş iki adam, şu anda tek bir öpücükle darma duman olmuşlardı. İkiside ofisin içinde sessizce durmaya karar verdiler çünkü biri konuşursa daha çok utanmaktan diğeriyse daha çok saçmalamaktan korkuyordu.
Dakikalar böyle geçerken Izuku konuşmaya karar vermişti.
"Acaba siz Bakugou-san, benden hoşlanıyor olabilir misiniz?"
Katsuki her ne kadar planına bağlı kalamasada artık yapacağı bir şey yoktu. Derin bir nefes aldı ve bir süredir içinde tuttuğu kelimeleri ağzından çıkardı.
"Sanırım evet Midoriya-san."
Izuku, Katsukinin bu kadar net cevap vereceğini tahmin etmediğinden dolayı biraz durdu. Ona şimdi ne demeliydi? Reddederse acaba buraya bir daha gelmez miydi? Onunla birlikte olursa üzülür müydü? Neden bunları düşünüyordu ki? Sonuçta o sadece bir iş vereniydi. Bu kadar düşünmeye gerek yoktu. Yani sanırım...
Izukunun bu kararsızlığını sezen Katsuki gülümsedi. Onunda insansı bi yanını gördüğü için mutlu olmuştu.
'O her ne kadar zeki dursada biraz aptal değil mi?'
"Midoriya-sa.. hayır, Midoriya. Şu anda bir cevap vermene gerek yok. Bana karşı duyguların olmadığını biliyorum. Bana şu anda ne diyeceğini düşünmene gerek yok."
Izuku bir anda Katsukinin kendine sesleniş şeklini değiştirmesiyle şaşırmıştı. Ama yine ifadesiz yüzünü korumuştu. Onun kendisiyle daha yakın olmak istediğini anlıyordu.
"Anlıyorum Bakugou-s.. Bakugou."
Izukununda kendisine daha samimi seslendiğini duyunca, Katsukinin gözleri umutla parladı. Yüzünü büyük bir gülümseme sararken kendini çığırmamak için zor tutuyordu.
Kendini biraz kontrol altına aldıktan sonra sevinçle kapıya doğru yöneldi Katsuki.
"Ben seni daha fazla rahatsız etmeyeyim Midoriya. Başka bir zaman yeniden gelirim. O sırada belki bir yemek yeriz ne dersin?"
Izukunun yüzü kulaklarına doğru gerilince Katsuki onu çözmeye bir adım daha yaklaşmış gibi hissediyordu. Sanki onun bu gördüğü, belkide anlaşılmayacak kadar küçük olan yüz hareketleri onun duygularını ifade etme yöntemidir diye düşünmüştü.
"Olur. Ama lütfen bir dahaki sefer resepsiyona haber vermeyi unutmayın... yani unutma Bakugou."
Pot kırdığını yine hatırlayan Bakugou ensesini tuttu ve mahcup bir şekilde gülümsedi.
"Ehehehe merak etme unutmam. O zaman görüşürüz Midoriya."
"Görüşürüz Bakugou."
Katsuki binadan çıktığı gibi telefonunu açtı ve birini aramaya başladı.
"ALO KİRİSHİMA, NELER OLDUĞUNA İNANAMICAKSIN OĞLUM."
'2 Hafta Sonra'
Bu iki hafta içinde Katsuki bir çok defa Izukuyu ziyaret etmişti. Her ne kadar Katsuki resepsiyona haber veririm demesine rağmen hâlâ o kimsenin olmadığı zamanda Izukunun odasına sızıyordu. Izukuda buna artık alışmıştı. Bu ikisinin anlaşma biçimi gibi bir şeydi.
Izuku yemekten döndüğünde bir yandan kağıtlarla uğraşıyor bir yandanda Katsukiyi dinleyip sorularına yanıt veriyordu. Ona alışmaya başladığını hissediyordu fakat bunun doğru olup olmadığına dair içinde bir huzursuzluk vardı. Sanki bir şeyleri unutuyor gibi hissediyordu. Fakat takmamayı tercih etmişti. Çünkü Katsukiyle konuşurken birazda olsun stres atabiliyordu.
Fakat şu anda önündeki iki iri yarı adamı gördükten sonra neyi unuttuğunu, onu neyin huzurusuz ettiğini hatırlamıştı.
"Sonunda yine geldiniz demek ha?"
'Katsuki Bakugou Ağzından'
"Uwaahh üç gündür biricik Midoriyacığımı göremedim. Sonunda büyük gün geldi. Beni bekle yeşil atlı prensiim."
Aslında bugün bu kadar sevinçli olmamın bir nedenide geçen gün dışarıda dolaşırken Midoriyaya çok yakışacağını düşündüğüm bir hediye bulmuş olmamdı aslında.
"Ehehhe onun hediyeyi gördüğü anda ne tepki vereceğini merak ediyorum."
Aslında yüksek ihtimalle tepki vermeyecekti=-= Herneyse moralimizi bozmayalım Katsuki.
Yolun ortasında bana moral vermesi için kendimi tokatladığımda resmen insanlardan deli damgası yemiştim. Ne bakıyosunuz be hiçmi kendini tokatlayan bir manyak görmediniz? Tch tch tch.
Sonunda Midoriyanın ofisinin olduğu binayi gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Onu bir an önce görüp hediyemi vermek istiyordum.
Binaya yaklaştığım anda dışarıda Midoriyayı görmemle yanına doğru gitmeye başladım. Fakat duyduğum tehditkar bir ses beni durdurmuştu.
"Midoriya Izuku, bu patrondan sana gelen son uyarı. Eğer onu biraz daha ciddiye almamaya devam edersen emin ol hayatındaki en değerli şeyleri teker teker yok edecektir."
Tam o sıradaysa Midoriyanın yüzüne baktığımda daha önce onda hiç görmediğim bir suratla karşılaşmıştım. Bu kindar yüzün, kesinlikle bir şakası yoktu.
WUHUUU OLAYLAR BAŞLIYORR.
KAOS SEVERİZZZZ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lawyer - bakudeku
FanfictionKatsuki koşuşturmaktan yorulmuştu. Nefes nefese kalmışken bir kaç metre ötesindeki banka yöneldi. Banka oturup soluklanırken gözleri bankın üzerinde duran bir karta ilişti. Kartı eline alıp baktığında yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. "Haha! Demekki...