İçimdeki yakıcı öfkenin yarattığı en büyük yıkımın enkazı zihnimin kıvrımlarında yatıyordu.
Vücudumu esir almış memnuniyetsizlik ve yabancılık hissi beraberinde öfkeyi getirmişti. Yüzümde samimiyetsiz bir gülümseyle bana sorulan soruyu cevaplamamayı seçtim. Babamın uyarıcı bakışlarını neredeyse hissedebiliyordum tenimde ama bunu düşünecek durumda değildim o anda.
Büyük aile yemekleri, en kötüsüydü.
Yüzlerini görmek istemediğim, hayatlarına merak duymadığım bir grup kanımdan insanın yargılayıcı sözlerini, iğneleyici bakışlarını hissetmek beni sadece iğrendiriyordu. Hayatımda olan insanlarla yakınlık derecemi belirlemesi gereken kişi ben olmalıydım ve akrabalarımla yakın olma zorunluluğum bana göre saçmalıktan ibaretti. Pek ala sevdiklerim de vardı, mesela Jimin hem kanımdan hem de canımdandı. Büyük amcam benim için bir dede figürüydü, halama da bayılırdım. Ama istisnalar kaideyi bozmuyordu ne yazık ki.
Sıkıntıyla bir nefes vermiş, tabağımdaki yemeği didiklemeye devam etmiştim. İçimden bir ses, en nefret ettiğim yemeklerin aynı gecede yapılmasının tesadüf olmadığını söylüyordu. Bu durum çatalı daha sıkı kavramama neden olmuştu, babamın boğazını temizleyişini duydum. Gözlerimi devirmekten kendimi son anda alıkoyduğumda annemle göz göze gelmiştim. Hareketlerimin onları da etkilediğini biliyor olsam dahi yapabileceğim bir şey yoktu ki! Annemden dikkatimi çekmek için büyük bir yudum almıştım bardağımın içindeki meyve aromalı sıvıdan, ayaklandım yavaşça. "İzninizle, lavaboya gideceğim." Dedemin verdiği onay sonrasında uzaklaştım masadan, izin istemek değildi zaten bu yaptığım. Bir kaç dakika içinde merdivenleri aşmıştım, geniş lavaboya ulaştığımda sonunda derin bir nefes aldım.
Ellerim soğuk mermerin iki yanına yaslanınca, aynadaki donuk tersimle baş başa kalmıştım. Göz altlarımdaki morluklar göze çarpıyordu ilk bakışta, yorgun göz bebeklerim de. Tenim sanki beyazlamıştı, biraz da zayıfladığımı fark etmiştim. Bıkkınlıkla nefeslenip buz gibi bir suyla yüzümü yıkadığımda, cidden arınmayı umuyordum boş bir inançla. İşe yaramış sayılmasa da gerginliğimin bir nebze olsun bedenimi terk ettiğini hissetmiştim. Zihinsel olarak hazırlanmaya çalışıyordum kurtlar sofrasına geri döndüğümde yaşlanacaklara. Artık tahmin dahi edemiyordum ne tarz hadsiz sorular sorup, yersiz yorumlar yapacaklarını.
Ben de biliyordum çok büyük ve kabul edilemez derecede kötü bir durumda olmadığımı. Sadece... Son günlerde öylesine tahammülsüzleşmiştim ki her şeye ve herkese, hep yaptığım gibi bu saçmalıklara dayanma gücünü kendimde bulamıyordum. İçimdeki beni yiyip bitiren o boşluk, lanet olasıca kaybolmuşluk hissi gün geçtikçe kök salıyordu. Öyle ki yürüyen bir kabuktan farksızdım artık. Eskisi gibi hayat dolu olamayışım, tasasızca gülemeyişim yakıyordu canımın en içini. Keşke, diyordum, keşke beni anlayacak birisi olsa. Ben sahip olmadığım bir dostu kaybettim ve şimdi harabeden farksızım, dediğimde, beni gerçekten anlayacak birisi olsa.
Ama yoktu ve olmayacaktı.
Bu yüzden etrafımdaki her alaycıl bakışa, her iğneliyici söze garezim vardı artık. Bazı zamanlarda, söyleyenin amacı farklı olsa dahi yanlış anlayıp kendimi savunduğum oluyordu. Bilemiyordum... Aslında böylesine hassas birisi olmamıştım hiçbir zaman. Son günlerde öylesine karmaşıktı ki kafamın içi, artık kendimi tanıyamıyordum.
Dudağımı sertçe ısırmış, düşüncelerimin dağılmasını engellemeye çalışmıştım. Yaşadığım anda kalmakta zorlanıyordum, bambaşka evrenlerde geziniyordu bilincim. Ben kara kara aşağıya nasıl ineceğimi düşünürken yavaşça çalındı lavabonun beyaz kapısı, hafifçe irkilmiştim beklemediğim bu sesle. Kaşlarımı kaldırırken kendime biraz çeki düzen vermeye çalıştım, başarısız sonuçlanan bir çaba olarak kalmıştı. Verdiğim onayla aralanan kapının açıklığında babam göründü, yavaşça girmişti içeriye.
![](https://img.wattpad.com/cover/273833636-288-k831719.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşlerde Buluşalım ● Taekook
FanfictionJeon Jeongguk, hiç sahip olmadığı bir arkadaşı kaybettiği hissinden kaçamaz. Dinlediği her şarkıda, okuduğu her şiirde, çizdiği her çizgide arar o arkadaşı. Beklediği kişiyle düşlerde buluşması ise ona tamamen yeni ama çokça tanıdık bir hayatın kapı...