Yelkovan ve akrep günün orta vaktinde birbirini selamladığında henüz kurulamıştım yanaklarımdaki yaşları.
Uzun süren bir hüzün dalgası sonrasında, sessiz sedasız ağlayış ve yakarışlarımın mağrur hissiyatı kalmıştı gözlerimde. Kabullenmiştim zannediyorum ki. Kralın ve kraliçenin sözleri, Esmeralde Balosu'ndaki etkileyici yabancıyı zihnimin ücra köşelerinden dahi silmem gerektiğini göstermişti bana. Hala o tatlı dansın yaşanmasının yanlış olduğunu düşünmesem de... Beni böylesine etkilemesine izin vermem büyük bir yanlıştı. Olmuş ve bitmişti, abartmaya lüzum yoktu.
Böylece ayaklarım üzerinde doğruldum, kendime bir çekidüzen verdim. Kış bahçesinden odama olan yolu adımlarken kimseyle denk gelmemem belki de günün tek güzel yanıydı, şans yüzüme gülmüştü. Soluğu odamdaki banyoda almıştım. Kaslarımın gevşemesi, zihnimin durulması ve daha yeni yaşananların izlerinin çehremden silinmesi için sıcak suyun yeterli olduğunu düşünüyordum.
Yardımcılarımın yanımda bulunmamasını rica etmiş, bir başıma kısa süreli bir huzur tatmak istemiştim. Suyu hazırlamış, sonrasında kendime engel olamayarak uzun süredir kullanmadığım gül kokulu esansı suya karıştırmıştım. Üstümdeki kıyafetlerden kurtulup suyun içinde kaybolduğumda, bedenimdeki yorgunluğun yavaş yavaş kaybolduğunu hissedebiliyordum.
Gözlerimi yavaşça örttüğümde, karanlığın içinde sadece su sesi duyuluyordu. Bir an için kendimi, sağanağın orta yerinde dikilir halde düşlemiştim. Soğuk damlalarla sırıl sıklam dans ederken. Gülümsedim, hayallerin dünyasında kaybolmayı pek seviyordum. Aklıma eseni kurallar ve sınırlar olmaksızın gerçekleştirebilmek, dilediğimce yaşayabilmek isterdim. Belki bu düşlediğim hayatta, yağmurlar altında dans ederken mavi gözlü prens tutardı ellerimden.
Kaşlarım çatılırken kafamı iki yana sallamış, düşüncelerimi dağıtmaya çalışmıştım. Neden aklımı böylesine esir aldığını anlayamıyordum, onun çoktan unuttuğuna emindim. Düşündükçe daha da kayboluyordum olasılıklarda, kimse bilmese dahi kaçmam gerekiyordu ondan. Bu sebeple bir söz verdim kendime, kendi iyiliğim için bir daha aklıma konuk etmeyecektim onu.
İçinde bulunduğum mütevazı küçük göl, küvete böyle seslenmeyi seviyordum, soğuduğunda çıkma vaktimin geldiğini anlamıştım. Üstümü giyinirken yüzümün daha aydınlık göründüğünü fark etmiştim ya da görmek istediğimi görmüştüm. Kim bilirdi ki?
Sonunda hazır olduğuma kanaat getirdiğimde, vaktin çoktan gelip çattığını görmüştüm. Derin bir kaç nefes almam gerekmişti cesaretimi toplamak için. Büyük Usta Lee, namıdiğer sarayın baş rahibi, benim akıl hocamdı. Her türlü eğitimimden o sorumluydu.
Kimileri yüzlü yaşlarını gördüğünü söylerdi, kimileri iki yüzlü. Geçmişini, nerede gözlerini açtığını ve nerede olduğu kişiye evrildiğini bilen yoktu. Az konuşur, sarayın entrikalarına karışmazdı. Yaşına rağmen zihni berrak, omuzları dikti. Eli kılıç da tutardı kalem de. Akla gelebilecek her ölçüde bir idealdi, aşılması gereken bir zirveydi.
Büyük Usta Lee, büyükbabamın tahta çıkışında baş rahipliğe atanmıştı, en azından öyle yazardı tarih kitaplarında. Şimdiye kadar babam da dahil hiçbir varisi öğrencisi olarak kabul ettiği görülmemişti. Tek bir kişi vardı onun süzgecinden geçip de kraliyette kalabilen, sevgili annem.
Büyük Usta Lee beni olağanüstü yetenekli olduğum veyahut kralın oğlu olduğum için kabul etmemişti. Annemin son ricasıydı bu, kıramamıştı. Böylece, küçük yaşımdan beri onun yanında almıştım eğitimimi. Biliyordum ki onun öğretileri olmasa, saraydaki yerimi ve saygınlığımı hatta belki de kellemi çoktan kaybetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşlerde Buluşalım ● Taekook
FanficJeon Jeongguk, hiç sahip olmadığı bir arkadaşı kaybettiği hissinden kaçamaz. Dinlediği her şarkıda, okuduğu her şiirde, çizdiği her çizgide arar o arkadaşı. Beklediği kişiyle düşlerde buluşması ise ona tamamen yeni ama çokça tanıdık bir hayatın kapı...