İlk Buluşma

22 0 0
                                    

Reklamlardaki yada televizyon dizelerindeki erkeklere benzemeyen sıradan bir tarzı vardı. Oldukça kısa saçlarına takılmış ne yaptığını anlamaya çalışırken bir çırpıda belimdeki ceketi kollarından bağlamış,karşımageçmişti. Sadece“geçmiş olsun” dedi ve gitti. Biz üç arkadaş etraftaki uzaklaşan bakışlarla birlikte sessizce oradan ayrıldık. Evde filmin kötü izlerinden çok, benim halime gülüşmeler ve yaz günü ceketle gezen beyaz atlı prensten konuştuk. Daha önce onu görmüş olmamız imkânsızdı ve buralardan olmadığı kesindi. Küçük bir ilçe, daha küçük bir üniversite ve son üç yılda aldığımız sayısız çıkma teklifi; kesinlikle buralardan değildi. Çünkü öyle olsa diğerleri gibi sadece gülmekle ve manzarayı seyretmekle yetinirdi. Gece sonunda yataklarımıza uzanan kadar gizemli delikanlı ‘benimki’ olmuştu. Sanki aynı durumda Figen olsa bu centilmenlik yapılmayacakmış gibi. Yine de hoşuma gidiyordu bu durum. Biranda çıkagelen ve beni küçük çaplı bir rezaletten kurtaran, adını bile bilmediğim birine âşık olmuştum. Daha kötüsü sadece kısa saçları vardı aklımda, ne göz nede bir kaş.

Aradan geçen birkaç haftada mevcut konu gündemde kalmaya devam ediyor, gözlerimiz gizemli delikanlıyı arıyordu. Üstelik yolda görürsem geri veririm diye ceketini yıkamış ve yanımda tutuyordum. Yine bir perşembe günü film seçimi ardından salona girmeye hazırlanıyorduk. Bu kez önlem almış ve kot pantolon giymiştim. Kapıdan içeriye adım attığım sırada arkama bakma isteği uyanmıştı içimde. İkinci kez yine aynı yerde görmüştüm onu. Arkası dönük afişlere göz gezdiriyordu. Koşarak yanına kadar sokuldum, elimde onun ceketi parmağımı göreceği yüksekliğe kaldırarak en solda duran afişi işaret ettim. “Bence bu daha komik en azından benden iyidir” dedim. Başını çevirdi ve ceketine baktı önce, sonra da bana. “Merhaba” dedi. Adının Ali olduğunu söyledi ve kibarca duvar dibinde duran iki kişilik küçük masaya davet etti. Gözlerimi onun uzun kirpiklerinden ve boncuk mavisi gözlerinden alamadım. Ne arkadaşlarım vardı aklımda nede film. Oturduk beraber  bir saat kadar sohbet ettik o gün. Benim yırtılan elbisemden ve onun yaz günü ceketle dolaşıyor olmasına bahsettik. O konuştukça beni içine çekiyor, her cümlesinde sanki minik bir kuş tutuyor gibi temkinli davranıyordu. Bense daha da samimi olup aradaki duvarları biran önce yıkmak ona ulaşmak istiyordum. Ta ki film ara verip Neslihan ve Figen gelene kadar masalın içinde kalmış gibiydim. Dostlarımın şaşkın bakışları altında tanışma faslı geçilirken o kibar sesi ile müsaade istedi. Çaresiz kabul etmek zorundaydım. Ellerini ikinci kez sıkıp “hoşça kal” dedim. Bir adım geriye usulca giderken hala gözlerimiz içiçeydi ve nasıl oldu bilmiyorum “gitme” dedim. Sadece düşünüyorum sanırken herkesin duyduğu o cümleyi tekrar kullandım bu kez bilerek ve isteyerek yüksek sesle; “Ali gitme” dedim. “Biraz daha kal” Dinledi beni ve o gece geç saatlere kadar sahilde dolaştık. Belki de beni değil de kalbini dinlemişti tıpkı benim gibi.

ToPRaKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin