YIRTIK BİR PALTO VE BÖCEKLİ KAYMAK BİRASI

37 2 2
                                    

 Herkese selamlar! Bölüm nedense çok içime sindi, umarım siz de beğenirsiniz. Ancak bir sonraki bölümü toplam 15 oy ve 30 yorum olmadan paylaşamayacağım maalesef. Çünkü bu şekilde hayaletler okuyormuş gibi hissediyorum. İyi okumalar herkese!

 

Remus Dumbledore'un evden ayrılmasından sonra uyuyamamış, sabaha kadar düşünüp durmuştu. Eğer yine bir savaş çıkarsa ajanlık yapması söz konusu bile değildi. Bütün kurtadamlar kendi türüne ihanet eden adamı tanıyordu. Yoldaşlığa girmesi de söz konusu değildi. Kendini büyüde geliştirmişti, pek çok ölümyiyeni haklayabilirdi ama bir kurtadamı aralarında isteyeceklerini zannetmiyordu. Düşüne düşüne sabahı zor buldu. Çarşambaları izin günü olduğu için dışarıya kitap almaya çıktı. Tomes and Scrolls'a yeni kitaplar geldiğini duymuştu, arta kalan ve öğrencilerin dönüp bakmadığı basımlardan ucuza aldıkları olurdu belki.

  Sirius güzel bir uyku çektikten sonra kıyafetlerini asarken siyah paltosunun kolunun yırtıldığını fark etti. En sevdiği paltosuydu, yenisini almak yerine tamir ettirmeye karar verdi. Gladrags Wizardwear'ın yolunu tuttu.

  Şansı yaver gitmiş, iade edilen ve dükkan sahibinin geri götürmeyi planladığı kitaplardan dört tane almıştı. Parasının arttığını fark edince Üç Süpürgeye gidip kaymak birası sipariş etti. İçecekken içinde simsiyah bir böcek olduğunu fark etmesiyle yerinden fırladı ve birayı yanlışlıkla yere döktü. Özürler dileyip kalkmaya hazırlanıyordu ki masasına birisi oturdu. Bardaki siyah saçlı adam elinde iki kaymak birasıyla sırıtarak kendisine bakıyordu.

 Sirius kadere pek fazla inanmazdı ama Kumral'la Üç Süpürge'de karşılaşmasında kesinlikle yukarıdakilerin bir parmağı olduğuna yemin edebilirdi. Paltosunu götürmüştü ve terzi bir saatten önce teslim edemeyeceğini söylemiş, Sirius da bunun üzerine Kumral'ı tekrar görebilmek; başarabilirse ona bir içki ısmarlayabilmek için Domuz Kafası'na gitmişti. Kapalı olduğunu öğrenince hüsrana uğramış bir şekilde Üç Süpürge'nin yolunu tutmuştu. Kumral'ı burada bulması gerçekten mucizeydi.

"Hatırlayacağını zannetmiyorum ama bir keresinde senin barmenlik yaptığın yere gelmiştim. Kafanı saçma sapan dertlerimle doldurmuştum. İçkin dökülünce teşekkür etmek amaçlı aldım bunu, kabul edersen çok memnun olurum." Lütfen kabul et, seninle başka türlü nasıl oturup konuşacağımı bilmiyorum.

 Remus'u kaymak birasını almaya ikna eden şey belki adamın kibarlığı ve samimiyetiydi, belki de görüp görebileceği en güzel kişi olmasıydı. Simsiyah omzunda biten saçları, düzgün yüz hatları ve güzel gri gözleri vardı. Adam etraftayken vücudunda gelişen karıncalanma hissi de yeniydi.  Öte yandan adamı gözü bir yerden ısırıyordu barda tam fark edemese de daha önce görmüş gibiydi. Sonuç olarak şuanda adını bile bilmediği bir adamla oturup bira içiyordu. Mantıklı olup olmaması tartışmaya açıktı. 

 " Aslında çalıştığın yere gitmiştim ama orası kapalıydı, Merlin beni gerçekten seviyor olmalı . Arkadaş olabiliriz diye umuyorum, iyi anlaşacakmışız gibi geliyor. Bir önceki sefer ismimi bile söylemeyi unutmuştum. Sirius ben, Sirius Black. Okuldayken Gryffindor'dum, sen başka binadaydın sanırım, çünkü benim binamda olsan kesin fark ederdim seni. 22 yaşındayım ama Kasım'da 23 olacağım, tek başıma yaşıyorum. Şu sıralar seherbazlık eğitimi için sınavlara hazırlanmam gerekiyor aslında ama düğün meselesi yüzünden aksadı, kitap başında oturup bir şeyler ezberlemeyi sevmeme olayım da var tabii. Bu arada tavsiyen için teşekkür ederim, gerçekten işe yaradı. Neyse, şimdi kendinden bahsetme sırası sende."

Okulla ilgili olan kısmı es geçmeye karar verdi, gelecek olan soruları cevaplamaya hazır değildi. " Remus Lupin. Yirmi üç yaşındayım. Bildiğin üzere barda çalışıyorum. Bir şeyler okumayı senin aksine severim. Ayrıca rica ederim, insanlar arasındaki sorunlar genellikle iletişimsizlikten kaynaklanır.Bir saniye, Yoldaşlıktaki Black sensin değil mi?" Cümlesini bitirince çok büyük bir pot kırdığını anladı. Sirius'un gözle görülür bir şekilde gerildiğini, elinin asasına gittiğini gördü.

 " Yoldaşlığı nereden biliyorsun?" diye sorduktan sonra dinleyen birisi var mı diye etrafına bakındı, daha sonra da gözlerini Remus'a dikti.

 " Sakin ol, söyleyeceğim ama burada olmaz; çok fazla insan var dışarı çıkalım." demesiyle ikisi de ayaklanıp Üç Süpürge'den çıktılar. Sirius kolundan tuttuğu gibi Remus'u bir ara sokağa sürükledi, asasını yüzüne doğrulttu.

 " Mazeretin mantıklı olsa iyi olur yoksa başına geleceklerden ben sorumlu olmam."

 " Size kurtadamlardan bilgi getireni hatırlıyor musun?"

" O sen miydin?"  Sirius'un yüzü biraz daha gevşemişti ancak soracağı sorular bitmemiş gibi gözüküyordu. " Öyleyse Yoldaşlığın merkezini de biliyorsundur değil mi?"

 " Yoldaşlığın hiçbir zaman bir merkezi olmadı, riskli olduğu için bir kere toplantıların yapıldığı yerlere ikinci defa gidilmiyordu. Sorgun bitti mi?"  

 " Ortalık yerde dümdüz Yoldaşlıktan bahsedersen kim olsa bu tepkiyi verir, üste çıkmaya çalışma." Diyip etrafta başkaları var mı diye kontrol ettikten sonra hızla oradan uzaklaştı . Zaten yaşananlardan sonra oturup sakin sakin içkilerini yudumlamaları saçmalığın daniskası olurdu. Remus bara geri dönüp kitaplarını aldıktan sonra evinin yolunu tuttu. Morali bozulmuştu, karşısındaki adamla arkadaş olabilirdi belki. Az önceki konuşmalarını göz önünde bulunduracak olursa da bu ihtimalin çoktan sıfıra indiğinin farkındaydı.

 Sirius Black sinirden ve pişmanlıktan oluşan bir girdapla mücadele etmeye çalışıyordu. Özür dilemesi gerektiğinin farkındaydı, sonuçta karşısındaki adamı tam olarak yüzüne söylemese de ölümyiyen olmakla suçlamıştı, Yoldaşlığı sadece ölümyiyenler ve üyeler biliyordu. Savaş dönemiyle ilgili konularda fevri davrandığının farkındaydı ama elinde değildi işte. Bir kere ihanete uğrayınca herkese karşı tetikte olması gerekiyormuş gibi hissediyordu. Kardeşi bildiği Peter'ın neredeyse Yoldaşlığın düşmesine yol açması pastanın bir yarısı, öz kardeşinin de ölümyiyen olması diğer yarısıydı.

 Regulus'u bir yere kadar anlayabilirdi, takdir görmeyi istiyor; Sirius'un maruz kaldığı psikolojik şiddet onu korkutuyordu. Ancak mahkemelerde her şeyi imperio laneti altında yaptığını söyleyip paçayı yırtması, sonrasında Sirius'un kendisiyle konuşma çabalarını görmezden gelmesi son nokta olmuştu. En azından pişmanlık duyduğunun abisine söyleyebilirdi, evden kaçmasından dolayı Regulus'un hâlâ ona kızgın olduğunun farkındaydı, bunu değiştirmek için elinden geleni yapmıştı ama nafile, Regulus annesinin istediği hâle gelmiş, boş bakışlı bir Black olmuştu. Büyük ihtimalle bir süre sonra Walburga'nın uygun gördüğü bir safkanla evlenecekti. Bakanlıkta torpille yükselecek, kendine ait fikirleri olmayan birisi haline gelecekti. Oysaki resim üzerine çok büyük bir yeteneği vardı, büyücülük dünyasındaki en iyi ressamlar arasına girebilirdi. Kendine yazık etmişti.

 Peter'ın yaptıklarının üzerinden yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen hâlâ atlatamıyordu. İhaneti iliklerine kadar hissetmişti, Dorcas'ın cesedini bulduktan sonra yaşadığı suçluluk duygusu biraz olsun azalmamıştı. Marlene'in yüzüne bakamıyordu, onu en son cenazede görmüştü. Kızın kendisine bağırıp çağırmasını, her şeyin onun hatası olduğunu söylemesini beklemiş, Marlene ise sadece Sirius'a sarılıp içli içli ağlamıştı. "N'olur suçlama kendini, hiçbirimiz anlamamıştık Peter'ın hain olduğunu." Demişti sonra da. Ama ben Yoldaşlıkta köstebek olduğunu anlamıştım, salak beynim parçaları geç birleştirdi. Peter şuan Azkaban'da çürüyordu, herkes onu içeriye tıkmak için elinden geleni yapmıştı.

 Evine geldiğinde masasında iki tane mektup buldu. Birisi James ve Lily'den gelmişti; balayının güzel geçtiğini söylüyorlardı bir de fotoğraf yollamışlardı. Gülümseyerek baktı fotoğrafa, arkadaşlarının mutluluğunu görünce kafasındaki Remus'tan özür dilemesini söyleyen ses daha da şiddetlendi. Adama nedenini anlayamadığı bir şekilde kendini yakın hissediyordu, belki de onun da mutlu olma zamanı gelmişti. Diğer mektup ise kısaydı, ama zihninde tehlike alarmları çaldırmaya  yetmişti.

Sevgili Sirius,

Umarım bu mektubu zamanında görürsün. Çok mühim bir mesele ortaya çıktı. Akşam saat yedide Lovegoodların evinde olmanı rica ediyorum. Yalnız gel ve takip edilmediğinden emin ol.

                                                                                                                                                   Albus Dumbledore

The Most Beautiful CoincidenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin