"Seneler geçti, sevgili Manuel Valadares. Bugün kırk sekiz yaşındayım ve bazen kendimi hasrete öyle kaptırıyorum ki hala çocuk olduğumu zannediyorum. Her an ortaya çıkıp bana sinema yıldızı kartları ya da misketler getireceksin sanki. Hayatın şefkatli yanını bana sen öğrettin, sevgili Portuga. Bugün çocuklara misketler ve kartlar dağıtmaya çalışan benim, çünkü şefkat olmayınca hayatın pek değeri kalmıyor. Şefkat göstermek beni bazen mutlu ediyor, bazense yanıltıyor, ki bu ikincisi daha sık oluyor.
O günlerde, yani beraber geçirdiğimiz günlerde, henüz hiç duymamıştım, uzun yıllar önce bir Budala Prens'in gözlerinde yaşlarla bir sunağın önünde diz çöküp ikonlara sorduğu şu soruyu:
'KÜÇÜKCÜK ÇOCUKLARA HER ŞEYİ NEDEN ANLATMAK GEREK?'
Hakikate de sevgili Portuga, bana her şeyi çok erken anlattılar.
Hoşça kal!" Kitabın kapağını kapatıp karnımın üstüne koydum. "Bu kaçıncı okuyuşumuz?" Sesinde olan yorgunluk kendini belli ediyordu. "Üçüncü. Hayır, dördüncü." Kitabın üzerinde olan sağ elimin üstüne kendi elini koydu. Baş parmağı ile yüzük parmağımda olan kırmızı iple oynamaya başladı.
"Uykum geldi," diye mırıldandı. Duvarda olan saate baktım. Sabahın beşi olmuştu iki saat sonra okul için kalkmak zorundaydık zaten. "İki saatin var. Ben seni uyandırırım." Küçük bir onay mırıltısı vererek kendini uykuya bıraktı.
Yaslandığım göğüse biraz yan dönerek kendini hemen uykuya kaptırmış arkadaşıma sarıldım. Kulağım tam kalbinin üzerine gelirken aldığı düzenli nefes alışverişleri uyuduğunun işaretiydi. Bu saatten sonra uyuyamazdım ben. Sadece zamanın geçmesini bekleyecektim.
Beni öptükten sonra ne ben ne de o bir şey demedi. Kenara koyduğumuz kitabı tekrar alarak sanki hiçbir şey olmamış gibi kitabı okumaya başladık. Ben okudum Yoongi dinledi. Son sayfaya gelene kadar kitabı okudum. Bu kitabı Yoongi ile çok okumuştuk ama her defasında aynı hissi vermeyi beceriyordu. Ve Yoongi de sanki ilk defa dinliyormuş gibi her defasında aynı tepkileri veriyordu.
Gece boyunca konuyu bir daha açmadık. Yarın açar mıydık, okulda açar mıydık ya da bir daha açar mıydık orasını hiç bilemiyorum.
Dolaylı yoldan duygularımı açmıştım ve kabul ederek bir nevi 'evet' demişti ama onunda korktuğunu hissetmiştim. Eğer sevgili olur ve bir gün ayrılırsak bu ikimiz içinde büyük bir sorun olurdu. Özellikle Yoongi için daha büyük bir sorun olurdu. Yoongi'nin ailesi bendim. Eğer bir gün ayrılırsak hayatımız eskisinin yanından geçemezdi. Benim korktuğum gibi korkuyordu. Ya da benim bir kuruntumdu bu.
Kuruntum olmasını diledim çünkü Yoongi korkmazsa içimdeki korkuyu da alırdı.
---
yoongi yok
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's getting hot in here ➸ sope
Fanfictionher şey benim gördüğüm küçük bir rüya ile değişmişti. 16