Eliz okuduğu üniversitenin kütüphanesinde ders çalışırken Gülşen öğretmen koşarak yanına geldi. Nefes nefese kalmıştı. Endişesi yüzünden belli oluyordu.
"İyi misiniz hocam?"
"Eliz baban..."
"Ne olmuş babama? Söylesenize ne olmuş?
Gülşen öğretmen bir kaç dakika konuşamadı cesaretini toplayıp konuşmaya başladığında kütüphanedeki diğer öğrenciler de bir sıkıntı olduğunu sezmişti.
"İnşaatta çalışırken yere düşmüş ve hayatını kaybetmiş."
"Ne? BABA! "
Eliz yere çökmüştü hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Gülşen öğretmen ve birkaç arkadaşı onu sakinleşirmeyi denedi ama başarılı olamadılar.Elizin sevgilisi Furkan haberi alır almaz kütüphaneye gitti.
"Eliz!"
Furkan Elizin yanına eğilip onu yerden kaldırdı kütüphanedeki koltuğa oturttu.
"Babam gitti.O yok artık."
"Eliz güçlü olman gerekiyor. Perişan ettin kendini lütfen."
"BABAM ARTIK YOK."
"Eliz kendine gel hadi canım."
"Gelemem Furkan anlıyor musun?
Eliz yeniden ağlamaya başladı.Furkan ve arkadaşları onu sakinleştirmek için elinden geleni yapıyordu.Furkan sımsıkı sardı Elizi konuşmaya başladı.
"Sevgilim annen için güçlü durman gerekiyor o kanser hastası onun morale ihtiyacı var lütfen topla kendini.
Furkan bu dediklerinin işe yarayacağını biliyordu ki yaradı da.
"Çok haklısın annem biliyor mu ö-öldüğünü?
Gülşen hoca araya girdi konuşmaya başladı.
"Bilmiyor kimse söylemeye cesareti edememiş hastalığından dolayı sen söylersen..."
"Çok zor hocam benim için çok zor nasıl söylerim?Babam öldü diye."
"Biliyorum Elizcim ama senin söylemen en iyisi başkasından öğrenirse daha büyük tepkiler verebilir.
"Haklısınız hocam deneyeceğim."
Eliz günün geri kalanında derslerine girmedi okuldan izin alıp eve gitti Furkan gelmemişti okul çıkışı uğrayacağını söyledi. Eliz eve geldiğinde pijamalarını giydi yatağa uzandı canı çok acıyordu. Evi idare eden kişi babasıydı ama artık bu sorumluluk kendine kalmıştı. Sadece düşündü derin düşüncelere daldı. Gözlerinden akan yaşların bardağa düşmesini umursamadan yudumladı suyunu. Eli titrediğinden suyun büyük çoğunluğu üstüne dökülmüştü. Bardağı fırlatırcasına komidine bıraktı. Gözlerini kapattığında
vücudu yorgunluğa yenik düşmüştü kısa sürede uykuya daldı. Bir kaç saat geçmişti ki annesi arayınca yerinde zıpladı ağladığı belli olmasın diye sesini düzelttikten sonra açtı telefonu.
"Kızım nasılsın?"
"İyiyim Arzu Sultan sen nasılsın?"
"Ben iyiyim de senin sesinde bir gariplik var? Bir şey mi oldu?"
"Annecim ben şimdi senin yanına geliyorum anlatacağım her şeyi tamam mı?"
"Kızım korkutuyorsun beni."
"Anne lütfen şimdi kapatıyorum iyi bak kendine."
"Tamam görüşürüz."
Eliz evden çıkmadan önce saate baktı Furkanın şimdiye kadar gelmesi gerekirdi diye düşündü daha sonra bu düşüncelerden sıyrılıp taksiye bindi. Yolda giderken Furkanın kafede oturduğunu gördü yanına gitmek için indi taksiden.
"Furkan birini mi bekliyordun?"
"Y-yok öyle oturuyordum kafamı dinlemek için.Ben gelecektim aslında ama gelemedim okul çok yordu senin karşına bu halde çıkmak istemedim zaten kötü bir ruh halindesin istersen gidelim buradan birlikte bir şeyler yaparız."
Eliz baştaki teklemesinden ve konuşurken sesinin titremesinden bir sıkıntı olduğunu anladı.
"Oturalım bence güzel bir yermiş. Sen iyi misin gerildin sanki."
"İyiyim iyiyim. Peki nasıl istersen kahve söyleyeyim mi? "
"Olur."
Kahveleri söylediler. Karşılıklı hiç konuşmadan oturuyorlardı.
"Ben annemin yanına gidiyorum akşam görüşürüz olur mu?"
"Olur hayatım görüşürüz ben de kalkıyorum."
Eliz ve Furkan kalkmak için eşyalarını topluyordu ki masaya başka bir kız geldi. Gelen kız Elizin en yakın kız arkadaşı Gülceydi.
"Aşkım nasılsın geç kalmadım değil mi?"
Gülce gelip Furkana sarıldı ardından yanağından öptü.
"Gülce ne yapıyorsun? Çekil üzerimden.Eliz düşündüğün gibi değil.
"Gülce senden hiç beklemezdim. Furkan sana bir şey demiyorum bile bana destek olman gerekirken sırtımdan bıçakladın. Allah hepinizi kahretsin."
Eliz Furkanın yanağına tokadı yapıştırdı. Furkan kolundan tutunca çekti kolunu.
"Beni sakın arama"
"Eliz her şeyi açıklayacağım."
"Bana açıklama yapmak zorunda değilsin ben kimim zaten?"
İkisinin kavgasını izleyen Gülce sinsice sırıtıyordu.
Eliz hızlı adımlarla çıktı restorandan. ne berbat bir gündü böyle. Hayatında yaşadığı en berbat gün. Yalnızlığı iliklerine kadar tattı koca dünyada annesinden başka kimsesi kalmamıştı. Kimsenin olmadığı ıssız bir mahalleye geldi buraya nasıl geldiğini bile bilmiyordu.Boş banka oturdu bağırmak istedi olmuyordu ağlamak istedi ama artık ağlayamıyordu bile gözlerindeki tüm yaşları tüketmiş gibiydi öylece boş boş etrafa bakıyordu. Omzundan birinin dokunduğunu hissedince irkildi.
"Eliz?"
"Çağlar?"BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktaki Aydınlık
Teen Fiction2.bölümü okumazsan pişman olursun. Demedi deme. Bu hikaye şans vermeye değer.