Jeon Jungkook'un doğası güzel olan şeyleri sınırlarından içeri almaya meyilli değildi. Onun için güzel nesneler kullanılmak içindi. Eğer onları zarar görmeyecekleri yüksek bir rafa kaldırır ve sergilerseniz içinizi kırılacak endişesiyle doldurup sizi yavaş yavaş zehirlerlerdi.Bir de güzel insanlar vardı. Aslında jungkook bunu daha önce deneyimlememişti. Birkaç saat öncesine kadar...
Park Jimin kusursuz ve güzel tanımını jungkook'a ait sözlükte anlamlandırmayı başaran ilk kişiydi. Kısa sürede tecrübe ettiği şey güzel insanların sinsice, hatta kendilerinin bile fark etmediği bir sinsilik içinde karşısındakini bir mıknatıs misali kendine çektiği olmuştu.
Jeon bundan emindi. Güzel olan her şey sonu kestirilemeyen bir yol gibiydi,tehlikeliydi. Tüm bu tehlike durumuna rağmen keşfedilmek istenen sonu zararlarla dolu olan tek yoldu. Güzel olmak bir lanetti.
Terasta Jimin'in hazırlanmasını beklerken zaman zaman zihninde ağır ağır sürünerek dolanan yılanların zehirli dilleriyle Jungkook'a aşıladıkları düşünceler bugün yeniden baş göstermişti. Bildirim sesiyle titreyen telefonu onu kendisine getirdiğinde terastan çıkıp Jimin'in odasının bulunduğu koridora yöneldi. Yürürken yoongi hyungundan aldığı ne zaman geleceğine dair soruların bulunduğu mesajı cevaplandırdı o sırada koridor aynasının önünde durmuş gümüş yüzüklerini parmaklarına geçirmeye uğraşan Jimin'i gördü.
Günah rengi kırmızıyı kendisinden utandıracak pembe saçlar,başını eğdiğinden ötürü öne çıkmış dolgun dudaklar, fizik kelimesinin vücut bulmuş hali... incelediği omega ona sadece tek bir şeyi çağrıştırıyordu. Fazla güzeldi. Fazla Tehlikeli.
Yaptığı işe odaklanmış pembe saçlının dikkatini çekmek amacıyla ortama minik bir öksürük bıraktığında Jimin kafasını yaptığı işten kaldırıp gözleri hilal şekline gelinceye kadar gülümseyerek "ben hazırım" dedi ve Jungkook'a doğru yaklaştı. "Pekala O zaman çıkabiliriz" cevabını alan Jimin uzun olanın arkasından ilerleyerek merdivenleri indi.
Kapının önünde onları bekleyen Jungkook'a ait siyah bugatti enfes bir görüntüye sahipti. Jimin kendisi için açılan kapıya yaklaşarak arabaya bindi. Uzun olanın Jimin binerken kafasını çarpma ihitmalini engellemek için kapının tavan kısmına elini koyduğu an dikkatinden kaçmamış ve bu hareket jimini gülümsetmişti.
Şoför koltuğuna geçip altlarındaki şaheseri çalıştıran alfa, damarlı büyük elleriyle kavradığı direksyonu sola kırıp arabayı tüm gün yerlerinden kıpırdamamış olmalarına rağmen yüzlerinde ve duruşlarında herhangi bir yorgunluk belirtisi göstermeyen gece karası giyinimli korumaların arasından süratle sürdü ve jeon sarayından ayrılmalarını sağladı.
Asfalt yolda zahmetsizce ilerleyen aracın içi şehir ışıklarının ikilinin yüzlerine yaptığı saliselik temasları dışında zifiri karanlıktı. Sessiz geçen yolculuk şehrin gece görüntüsünü izleyebilmek için iyi bir fırsattı jungkook dikkatli bir şekilde arabayı sürerken jimin de bu fırsatı değerlendiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEDUCER | Jikook
FanfictionEnsesinde hareket eden dudaklardan çıkan isyan ve çaresizlik tınısındaki itiraf onu yerine çivilemişti. "Neden bu kadar, tüm doğrularımı bana sorgulatacak kadar güzelsin ki sanki" |Omegaverse |Bir jikook kitabıdır.