BAĞIMLI

611 71 60
                                    

Ensesineki dudaklardan sızan sıcak nefesin sahibi hafif çakırkeyif haliyle yaptığı itirafla Jimin'i saç uçlarına kadar titretmeyi başarmıştı. Şuan ayakta durabilmesinin tek sebebi olan beline dolanmış kolların varlığına şükrederken buldu kendisini kısa olan. Dört nala koşan kalbinin sesinin duyulma ihtimaliydi onu yaslandığı kaya gibi sert göğüsten ve sıkı sıkı saran kollardan ayırıp odasına kaçıran.

Bacaklarındaki son gücü kullanarak içeri girmiş ve girer girmez kapattığı kapıya sırtını yaslayarak yere çökmüştü. Nefeslerini düzene koymaya,bulunduğu konumu beğenmemiş kalbinin göğüs kafesinden çıkmak istercesine atışının yavaşlaması için içten içe dualar etmeye çabalaması da boşunaydı.

Zihninin arsız Jimin'i ait olduğu yerin kaslı kolların arası ve güzel kokulu boyun girintisi olduğunu, geri dönüp alfanın sıcaklığıyla sarmalanmasının ona kendisini mükemmel hissettireceğini fısıldarken oyunbaz gülüşler bahşetmeyi ihmal etmiyordu.

Tırnaklarını geçirdiği baldırlarının sızısı şuan umrunda değildi. İnsan benliği bile her göz göze geldiğinde tutulmamak için ecel terleri döküyorken, kızgınlığı yaklaşmış olan kurdunun yakışıklı alfadan etkilenmemesi söz konusu olmayacak kadar barizdi.

Ayaklarını zorlukla sürüyerek girdiği banyoda amacı dondurucu soğukluktaki suyun tüm yaşadıklarını unutturabileceğine inanmasıydı. Teninde dolaşan ellerin verdiği hissiyat bir uçurumun kenarından aşağı sarkmak, dibi görünmeyen denize atlayıp sert bir kucaklaşma yaşamak gibiydi.

Sarmaşıklarla kaplı kayalıklardan aşağı atlamanın yaşattığı heyecanı ve korkuyu hissettiren uzun parmakların ince zarifliğiyle birleşen damarlı o büyük elleri, tenine çivi gibi inen soğuk suya rağmen unutamamıştı.


*

Karşılıklı duran siyah ve beyaz kapıların tezatlığı arasında, minik bedenin yangından kaçarcasına boş bıraktığı kollarını iki yanına düşürmüş öylece dikiliyordu Jeon Jungkook. Kafasının içinde ordan oraya koşan kelimelerin birbirlerine çarparak çıkardığı katliamda hayatta kalanlardan içini rahat ettirecek bir cümle kuramamıştı.

Beyaz kapının arkasındaki güzel varlığa ulaşması gerektiğini kulağına fısıldayan zihninin şeytanlarını susturup onlara karşı koymaya çalıştığı sırada, parmak boğumlarının beyazlamasına sebep olacak kadar sıktığı yumruklarını yine şeytana karşı kazandığı mücadele sonucu serbet bırakmış, içtiği içkinin yanında soluduğu çiçek kokusunun onu daha fazla sarhoş edip sonunu düşünmeksizin hareket etmesine izin vermeden malikaneden ayrılmıştı.


*

Bulutsuz gökyüzüne rağmen ay kendini göstermeye niyeti yokmuşcasına zayıf bir ışık yayıyordu. Karanlık gökyüzünün altındaki sessiz şehir ve asfalt yol siyah bugattinin tekerleklerinin attığı çığlığa şahitlik ediyordu.

Genç alfa varmak istediği yere ulaştığında aracından fevri bir şekilde çıkış yapıp çakıl taşlarıyla döşenmiş yolda hızla ilerleyerek kapıyı çaldı. Çok geçmeden açılan kapının ardındaki beden bu davetsiz misafirin gelişine şaşırmamış, aksine saat kaç olursa olsun bu gece kapısına geleceğinden eminmiş gibi görünüyordu.

Ev sahibi açtığı kapıyı aralık bırakarak salonda onu bekleyen buz dolu viski bardağına adımladı. Oturduğu deri koltukta dirseklerini dizlerinin üzerine koyarak öne doğru eğilmiş bir yandan sol elinde tuttuğu viskisinin buzlarını dairesel hareketler yaparak tıkırdatıyor, diğer yandan karşısındaki çift kişilik koltukta bacaklarını genişçe iki yana açmış başını koltuğun sırtına yatırmış tavanı izleyen alfaya sorgulayıcı bakışlar atıp konuşmaya girmesini bekliyordu.

SEDUCER | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin