3

319 27 1
                                    

Sabah alarmın sesiyle sıçrayarak uyanan Jisung bir süre kendine gelmeyi bekledi ve ardından banyoya girerek işlerini halletti. İçeriden ses gelmeyince arkadaşının uyanmadığını anladı ve Felix'in odasına gitti. Yatakla bütünleşmiş olan Felix'i gördüğünde onun bu sevimli haline gözlerinden kalpler çıkarak baktı ve yatağın başına gitti.  Bebekliğinden beri tanıdığı Felix normalde de çok şirin olsa da uyurken bir başka oluyordu. Sarı saçları yastığa dağılmış yan yattığından dolayı dudakları büzülmüştü. Onun bu görüntüsüne dayanamayıp ellerini dudaklarına attı ve hızla çekiştirdi. Bu ani hareketle Felix korkup gözlerini açmıştı. Karşısında Jisung'u görmesiyle gözlerini kıstı ve "Bu bir savaş ilanıdır." diyerek bağırdı. Bunu duyan Jisung kaçmaya fırsat bulamadan üstüne atlayan Felix'le kendini yerde buldu arkadaşı üstüne oturmuş ve onu gıdıklıyordu. Gülmekten karnına ağrı girdiği sırada bir anda sancısı gelmiş ve gülmeyi kesmişti. Felix arkadaşının duraksamasıyla gözlerini büyütmüş ve hemen üzerinden kalkıp özür kelimelerini sıralamaya başlamıştı. Jisung kendini toparlamaya çalışsa da giderek artan sancısı gözlerini doldurmuştu. Ayağa kalkan Felix onu yerden kaldırmış ve yatağına oturtmuştu. Jisung yere baktı ve gördüğü görüntüyle dondu. Onun baktığı yere bakan Felix küçük bir çığlık attı Jisung'un yattığı yer tamamen kanla kaplıydı. Ani bir hareketle Jisung'u kucağına aldı ve kapıya ilerledi askılıktan arabanın anahtarlarını ve bir tane montu aldığı gibi kapıdan çıktı. Hızlı adımlarla açık otoparka ilerlerken güvenliğe seslendi ve yanına gelmesini bekledi. Yanlarına gelen güvenlik anahtarı ve montu Felix'ten aldı kapıları açtı ve montu koltuğa serdi. Felix hemen Jisung'u koltuğa oturttu kemerini taktı ve şoför koltuğuna geçti. Süratli bir şekilde arabayı sürerken ağlıyor ve yanında donmuş şekilde olan arkadaşına bakıp duruyordu. Jisung ona ağlamamasını iyi olduğunu söylemek istese de gördüğü kan ve hissettiği sancı buna izin vermiyordu. Yarım saatlik yolu 15 dakikada gelen Felix arabayı acilin önüne çekmiş ve sedye için bağırmıştı. Onun bağırışıyla kendine gelen Jisung ona doğru koşan hemşirelere bakıp derin bir nefes aldı ve kendini kaldırmaları için onlara yer açtı. Hastaneye gelene kadar kendini çok kastığı için sadece bacaklarını düzgün bir pozisyona sokmak bile onu çok yormuştu. Sedyeye yattığı anda tuttuğu göz yaşlarını salmış ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Bu hareketi üzerine Felix de kendini salmış ve ağlamasını hızlandırmıştı. Koridordaki herkes bu görüntü karşısında çok korkmuş ve üzülmüşlerdi. Jisung acil odaya alınırken Felix bir sandalyeye çökmüş ve sarsılarak ağlamaya devam etmişti.

Bu olaylar yaşanırken baş doktor Young Hyun akşam aldığı mesajın üzerine haber verdiği Lee Minho'nun sabah erkenden hastaneye gelmesiyle birlikte müjdeli haberi ona veriyordu. Lee Minho bu habere sevinmişti çünkü Han Jisung tanınan ve güvenilen bir taşıyıcıydı. O da böylesine önemli bir konuda en iyisiyle çalışmak istiyordu. Her şey halloldu diye düşünürken doktorun "Bebeğin diğer genini kimden alacaksınız?" diye sorması bir anda onu afallatsa da hemen "Hastaneniz bu konuda nasıl bir yardım sağlıyor?" diye sormuştu. Bunun için iki cevap vardı; ya hastanenin bünyesinde bulunan ve gönüllü donörlerce bırakılan genlerden birini alacak ya da taşıyıcıyla anlaşıp onun genini alacaktı. Doktorun bu açıklamasından sonra iki seçeneğin de ona uygun olduğunu düşündü. Yani onu bağlayan bir durum yoktu. Tam bunu diyecekti ki bir anda düşündü 'tanımadığı, hakkında hiç bir şey bilmediği birinin genini almak mı yoksa aylarca araştırdığı ve güvenilir olduğuna inandığı birinin genini kullanmak mı?' Bunun üzerine doktora dönüp "Benim için ikisi de fark etmez ama eğer Jisung bey de kabul ederse önceliğim onun genlerini almak." dedi ve nedenini açıkladı. Bunu anladığını belirten doktor tam Jisung'u arayacaktı ki koridordan koşuşturma sesleri geldi. Bir anda ayaklanınca Minho'da onunla birlikte kalktı ve beraber kapıya ilerlediler.

Doktor kapıdan çıktı, bir hemşireyi çevirdi ve ne olduğunu sordu. Dolu gözleriyle ona bakan hemşire "Jisung geldi çok kanaması var. Hiç iyi gözükmüyor." dedi ve izin isteyip yanlarından ayrıldı. Bunu duyan Minho yerine çakılırken doktor koşarak acile gitti ve ağlayan Felix'i gördü. Felix'in yanına vardığında Minho da onu takip etmiş ve uzaktan konuşmalarını dinlemişti. Felix ona olanları anlatırken doktor dikkatle onu dinlemiş sonra da Jisung'u aldıkları odaya gitmişti. Onun endişeli suratını gören Felix daha fazla kendini tutamayıp yere yığılmak üzereyken kolundan tutulmasıyla kafasını hızlıca o tarafa çevirdi. Bu daha fazla başını döndürürken gözleri kapanmadan önce Lee Minho'nun endişeli yüzünü gördü.

Çılgınlar gibi yazıyorum... sıkılacakmış gibi de hissediyorum.. çok ağlamak..🤡

Okuduğunuz için teşekkürler♥️
-Mel

BABY  {minsung}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin