3

196 19 5
                                    

Eve girdiğimde anneme seslenmiştim ancak karşılık alamadığımdan yalnız olduğum sonucunu çıkarmıştım. Yapacağım ilk şey güzel bir kahvaltı etmek olacaktı. Dolaptan iki dilim ekmek çıkarıp tost makinesine koydum. Onlar kızarırlarken ben de yumurtamı pişirecektim. Bir kaseye bir yumurta kırdıktan sonra üzerine tuz ve karabiberini atıp sütle çırptım. Bu sırada da ocakta tavamı ısıtmıştım. Tavanın her yerine eşit dağılacak şekilde yumurtamı döktükten sonra bir cezveye su koyarak kaynamaya bıraktım. Sabah yaşadığım deneyimden sonra lezzetli bir bitki çayına ihtiyacım vardı. Çekmecede bulduğum bitkilerden biraz biraz suya attıktan sonra ekmekleri tost makinesinden aldım. Yeterince kızarmışlardı. Sırada yumurta vardı. Ekmekleri tabağıma koyarken gözümün ucuyla da tavayı kontrol ediyordum. Pişmiş gözüküyordu.

Yumurtayı da tabağıma koyduktan sonra dolaptan portakal reçelini çıkarıp birkaç kaşığı ekmeklerimin üzerine dağıttım. Ben bunları yaparken bitki çayım da kaynamıştı. Küçük bir süzgeç yardımıyla bitkilerini süzerek çayı bir bardağa boşalttım. Artık yiyebilirdim. Masaya otururken yanıma scriptimi de almayı unutmamıştım. Kontrol etmem gereken şeyler vardı. Kahvaltı yaptıktan sonra da meditasyon yapmayı planlıyordum.

Ağır yaralanmıyorum.
Ölmüyorum.
Paniklemiyorum.
Geçtiğim ilk an sakinim.
İnsanlar beni garipsemiyor.
Aynı dili konuşuyoruz.
Aksan farklılığım yok.
Güçlü bir askerim.

Tamam, scriptimde değiştirmem gereken bir noktaya rastlamamıştım. Çayımın soğumasını beklerken kahvaltıma ekmeklerimle başlayacaktım. Kahvaltıdan sonra biraz meditasyon yapıp direkt gerçeklik değiştirmeyi planlıyordum. Zaman algısının nasıl işlediğini anlayamadığım için zamanla ilgili bir şey yazmamıştım bu yüzden aradan çok süre geçmemesi gerekiyordu.

Bir yandan yumurtamı yemeye başlamışken öbür yandan da telefonumu kontrol edecektim. Bugün başvurumun olacağını bilen bazı arkadaşlarım başarılar dilediklerini söyleyen birkaç mesaj atmışlardı sadece. Onun dışında bildirim kutum bomboştu.

Kahvaltıdan sonra direkt olarak salona geçtim. Daha önceden yere serdiğim matım dururken yanındaki tütsülüğüm boştu. Odamdaki çekmeceden yeni bir tütsü alarak salona geri döndüm. Matıma oturup tütsümü yaktım ve lavanta kokusu salona yayılırken sırtımı yere düşürdüm. Yatarak meditasyon yapmak daha çok hoşuma gidiyordu. Nefesime odaklanmaya başladım.

O sırada Paradis;

"Eren!"

"Sana söyledim Mikasa, ne yaparsan yap orduya katılacağım." Bunu yapmak istiyordu, hayır, bunu yapmalıydı. Babasının da dediği gibi, annesinin intikamını almak zorundaydı. Sahi, babası nereye kaybolmuştu?

"O zaman ben de katılacağım."

Bunun peşini bırakacağını düşünmüştü ancak Mikasa'nın bu kadar ileri gidebileceği aklının ucundan bile geçmemişti.

"Ha?"

"Ben de katılacağım."

Bu daha da şaşırtmıştı onu.

"Armin?"

Eren gözleri büyümüş bir şekilde çocukluk arkadaşlarına bakıyordu. Mikasa kararlı gözükürken Armin'in endişesini yüzünden okuyabiliyordu. Armin korkuyordu, orduya katılmak istemiyordu ve neden böyle söylediğini de bilmiyordu. Sadece ağzından çıkıvermişti.

Eren sinirlenerek hızlı bir şekilde ayağa kalktı. Bu Armin'in irkilmesine yol açarken Mikasa'da tık yoktu.

"Siz delirdiniz mi? Nasıl böyle bir şey söylersin Armin? Peki sen Mikasa? Keşif birliğine kadar peşimden mi geleceksin?"

Mikasa kafasıyla buna onay verirken Armin şoka girmiş gibiydi. Sadece izliyordu.

"Senin korumana ihtiyacım yok benim!"

Sesini yükseltmesine karşı Mikasa Eren'in yakasından tutarak onu arkasındaki duvara yasladı.

"Sen nereye gidersen peşinden geleceğim. Garnizon'a gidersen Garnizon'a, askeri birliğe gidersen askeri birliğe, keşif birliğine gidersen de keşif birliğine kadar seninle geleceğim."

Mikasa'nın bu kararlılığı Eren'in içine kadar işlemişti. Daha fazla tartışmayacaktı, hem belki ileride fikrini değiştirebilirdi. Armin sonunda şoktan çıkarak ağzını konuşmak için açmıştı ancak hiçbir şey söyleyememişti. Eren haklıydı. Bu yaptıkları delilikti.

Bulundukları yerden çıkarak tekrar ortadaki açık alana döndüler. Mikasa'nın kafasında sabah konuştuğu kız kalmıştı. Onu daha önce hiç Shiganshina'da görmemişti. Tekrar aynı merdivenlere oturduklarında konusunu açtı.

"Sabahki kızı tanıyor musunuz?"

Eren hatırlamıştı siyah saçlı kızı. "Hayır."

Armin ise Mikasa'nın sorusunun üzerine düşüncelere dalmıştı. Sabah konuştukları kız Shiganshina'da çok soğuk kanlıydı. Karşısına dev çıkınca nasıl panik yapmadan köşeyi döndüğünü kendi gözleriyle görmüştü Armin. Bu da aslında kızı en ilginç kılan şeydi. Ve direkt Armin'e koşuşu... Hayır, Armin de kızı tanımıyordu ama kız onu tanıyor gibiydi.

"Armin?"

Eren'in ona seslenmesiyle kafasındaki düşüncelerden sıyrıldı ve cevap verdi.

"Hayır, ben de tanımıyorum. Ama size dediğim gibi, bana adımla seslenmişti."

"Garip olan da bu ya." Mikasa kız hakkındaki şüphelerini dile getirmeye devam ediyordu. "Bizi nereden tanıyor peki? Bizim yerimizi sorduğunu söylemiştin."

"Evet, sadece sizi sordu. Biraz da delirmiş gibiydi. Kapıya yakın olduğunuzu söylememe rağmen size doğru koştu."

"Yardım etmeye çalışıyordu." Eren de konuşmalarına katılmıştı ancak söylediği diğer ikisini de şaşırtmıştı. "Nasıl yani?" diye sordu Armin. Eren kafasını ayakkabılarından kaldırdı ve olanları gözünün önüne getirmemeye çalışarak aklındakileri dile getirdi.

"Son ana kadar bizimle birlikte o kolonu kaldırmaya çalıştı, kendi canını umursamadan. Gelen devi gördüğü hâlde kendini zorlamaya devam etti. Bi tanıyor olsun olmasın, o iyi biri."

Eren'in başka bir kız hakkında, hatta tanımadığı bir kız hakkında bu kadar kesin bir şekilde olumlu konuşması Mikasa'nın sinirlerine dokunmuştu. O hâlâ kızı düşünürken Eren'in aklına şey gözlerinin büyümesine sebep olmuştu.

"H-Hannes-san!"

"Ne?" Armin olanları merak ediyordu. Eren şaşkınlığını üzerinden atarak sözüne devam etti. "Hannes-sanın gelip bize yardım edeceğini mırıldanmıştı." Gözlerini Mikasa'nın yüzüne çıkardı. "Hannes-sana o haber vermiş olabilir mi?"

Armin Eren'in dediğini mantıklı bulmuştu. Ama hâlâ kafasına yatmayan bir şey vardı. Tanımadıkları bir kız neden canı pahasına onlara yardım etsindi ki?

"Hannes-san onun tanıdığı olabilir. Sonuçta sürekli bizi arkadaşlarına anlatıyor. Belki o kıza da anlatmıştır? Kız da bu yüzden bizi biliyordur."

Eren her ne kadar Armin'in dediğini onaylasa da Mikasa'nın içindeki şüphe dinmemişti. "Hannes-san ile konuşalım."

shifted; eren yeagerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin