5

195 13 7
                                    

"1...2...3...4..."

"O çocuk benim değil."

"Seni seviyorum."

"Seni seviyorum."

"Seni seviyorum..."

Boğazımı yakacak kadar hızlı ve ciğerlerimi acıtacak kadar derin bir nefes alarak doğruldum. Sırtım. Yattığım sert ve pütürlü yataktan doğrulurken sırtımın dayanılmaz acısı inlememe sebep olmuştu. Nerede olduğumu inceledim. Yan yana dizilmiş beş yatak, her birinin karşısındaki beş yatağı selamlıyordu. Oda çok büyük olmasa da ferahtı ve yataklar dışında içeride hiçbir şey yoktu. Burası da neresiydi böyle?

Bu sefer sırtıma dikkat ederek ayaklarımı rahatsız olan yataktan sarkıttım ve yavaşça ayağa kalktım. Çıplak ayaklarım taş zeminde ilerlerken uzun beyaz düz elbisem de bacaklarıma dolanıyordu. Kapının önüne geldiğimde de nerede olduğumu anlayamamıştım ancak kapıyı açtıktan sonra gördüğüm arma her şeyi yerli yerine oturtmuştu. Özgürlüğün kanatlarına bakarak odadan dışarıya adımladım. Kapıyı kapatmamla bana bağıran bir sesi duymam bir oldu.

"Hey sen!"

Sesin geldiği tarafa baktığımda keşif birliği askerlerinden birinin bana doğru koştuğunu gördüm ve bana yaklaşmasını bekledim. Neler olmuştu?

Yanıma gelene kadar bekledim.

"Nereye gittiğini sanıyorsun?"

"Neresi burası?"

Derin bir nefes verdi. Tam ağzını açacaktı ki başka bir ses daha duydum.

"Sakin ol Timo!"

Jean...

Hâlâ ne olduğunu anlayamamıştım ancak Jean'ı görmek bütün fiziksel ve duygusal acılarımı dindirmişti. Yine de hâlâ nasıl kurtulduğumu bilmiyordum ve bu merakımın dindirilmeye ihtiyacı vardı.

Jean'ın yüzüne kilitlenmişken beni kollarımdan tutarak çıktığım odaya geri soktuğunu fark etmemiştim. Yatağa geri döndüğümüzü idrak etmem biraz geç olmuştu.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Ne?" Nasıl bakıyordum? Endişeli bakışlarından iyi bakmadığımı anlamıştım. Girdiğim dalgınlıktan çıkarak cümlelerimi toparlamaya çalıştım.

"Ha, şey, burası neresi?"

"Burası mı neresi?"

Durdum. Yüz ifademin de duraklaştığına emindim. Biraz mantıklı cevaplar alsam şaşardım zaten.

"Jean-"

"Adımı nereden biliyorsun?" Büyümüş olan gözleriyle bana baktığında büyük bir pot kırdığımı anladım. Sakin ol Clair, sen toparlarsın.

"Duydum." Başka diyecek bir şey mi kalmamıştı? Şu an gerçekten mantıklı düşünemiyordum ama bulunduğum koşullar altında, konuştuğum kişiyi de göz önüne alırsak mantıklı düşünmem gerekmiyordu.

"Burası şifahane."

Ortama giren yeni sesi duyunca bakışlarımı hızlıca kapıya yönlendirdim. Gördüğüm kişiden sonra dürtülerimi kontrol edemeyerek yataktan fırladım ve ona sarıldım. Bunu yapmak sırtımın ağrısını bana hatırlatmıştı.

"Armin."

"Onun adını nereden biliyorsun?" Jean'ın meraklı sorusunu Armin cevaplamıştı.

"Buraya ilk geldiğimizde tanışmıştık." Hatırlıyordu, beni hatırlıyordu. Sırtımı çok da acıtmayacak bir hızla geri çekildim. Şaşkınlığımın yüzüme yansıdığına emindim.

shifted; eren yeagerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin