Chae:
Daracık sokaklarda gezinirken elimi cebime attım, tek bir kuruşum bile yoktu. Susuzluktan ölecek gibiydim. Bir anda bacaklarım kaldıramadı beni, bir duvarın dibine yöneldim ve eğildim. Başımı dizlerime kapadım ve ağlamaya başladım. O sırada yanıma bir kız geldi, bana neyim olduğunu sordu. Başımı kaldırıp baktığımda tepkisi "aman tanrım!" Oldu. Elimden tutup beni kaldırdı ve beni bir yere götürdü. Ben ne kadar hatırlamasamda bana yemek ısmarlamış. Yaklaşık 5 dakika sonra kızın yüzünü gördüm. Yani kendime gelmiştim. Bana tatlı bir gülümseme ile ismimi sordu. Chae dedim, "ismim Chaeyoung.". "Ne kadar güzel bir isim."dedi. Teşekkür ettim fakat onun ismini sormayı unuttum. Kız bir anda iskemlesinden kalktı ve benim şaşkın bakışlarımı görünce gülümseyip, bana gelmemi söyledi. Birlikte başımız önde, sessizce yürürken bir kedi geldi. Kız dayanamadı ve hemen kediyi okşamaya başladı. İkisinin ne kadar tatlı olduğunu düşünürken kızın telefonu çaldı. Telefonu açar açmaz bir bağırma sesi geldi "JEN NEREDESİN? HEMEN GELİYORSUN YOKSA SENİ ÖLDÜRÜRÜM!". Bu kadar bağırmaya rağmen kız sakinliğini korudu ve üzgün bir şekilde "Tamam, geliyorum." Dedi. Kıza öylece bakakaldım. O, her ne kadar sakin gözüksede ellerinin titrediği gözüküyordu yani korktuğu her halinden belliydi. Ona baktım ve başımı salladım, gitmemesini söyledim fakat kız gözleri dolmasına rağmen solumuzdaki saksılardan bir gül kopardı ve saçıma taktı. Sonrasında ingilizce bir şeyler fısıldadı ama anlamadım."You look great with rosés."
Bana hoşçakal dedi, elime biraz para sokuşturdu ve hızla yanımdan uzaklaştı. Peşinden gitmeye çalışsamda yetişemedim. Kıza teşşekür edememiştim. Daha ismini bile bilmiyordum. Sadece telefondaki sesin Jen dediğini duymuştum. Onun için çok korkuyordum, ya başına bir şey gelirse?