Bölüm 2

8 5 86
                                    

Kulağıma ilişen bağırtılar yine beni yatağımdan sinirle kalkmaya itmişti. Bir kere de kendi kendime uyansaydım. Sahi öyle bir şey mümkün mü acaba?

Ayağıma dolanan çarşafı sinirle yatağa geri fırlatıp penceremi araladım. Sinir bozucu veletler yine iş başındaydı. "Tansu gidin bölgenin diğer tarafında hayvanileşin!"

Sabah sabah sinirimden mi yoksa korkutucu olduğunu kabul etmeden geçemeyeceğim yeni uyanmış halimden sebep midir bilinmez çocuklar ilk uyarımda topuklamışlardı.

Üzerimi değiştirip aşağı indiğimde kokular beni kendine çekmek istercesine somut bir yol çizmiş gibiydi. Davete hızlı bir biçimde icabet ettim ben de. Masaya her sabah olduğu gibi özene bezene hazırlamıştı annem. Her kahvaltı sanki ailesini nasıl da önemsediğini bir arada tutmak istediğini anlatırdı onun gözünde.

"Nereye gidiyorsun sabah sabah?" Dedi eli belinde botlarımı giyinişimi izlerken.

"Baysal abim çağırdı dün, ona bir gideceğim."

"Baysal dün seni gündüz arıyordu sen nasıl bu vakte kaldın."

"Kaldım işte " Annemin bir şey söylemesine fırsat vermeden kapıdan çıktım. Arkadaşlarıyla laflayan Birce'nin yanağından bir makas aldım. "Günaydın güzelim." Göz devirip beni kendinden uzaklaştırdı.

"Nereye"
"Baysal abime"

"Yalnız Altay abim de onun yanında."

"Aa desene kafam gerçekten kopacak."

"Yine neye bulaştın?"

"Benim gibi tatlı bir kız ne gibi bir işe bulaşabilir ki." Kibirle gülümseyip alelacele ondan da uzaklaştım. Karşımda dört nala koşan devasa hayvanın birden önüne atlayıp başını sevdim. "Çok mu tatlıymış bu kuçu kuçu?" Sinirle kafası çekip üzerime saldırdı ve yüzüme yakınlaşıp hırladı.

"Gerçekten ağzın efsane derecede kokuyor Sungur." Deyip arka bacaklarına bir tekme savurduğumda üzerimden kalkmak zorunda kaldı. "Bu boğuşmaya eğer yaşıyor olursam sonra devam edelim."

Anında tuhafça sesler çıkararak, ne kadar bu seslerle büyümüş olsam da alışamıyorum çünkü tuhaf, insan formuna dönüşüp bacaklarını birbirine bastırarak oturdu.

"Olay ne?"

"Dün gecenin sorgusu sanırım."

"Dikkat et de ağzından bir şeyler kaçırayım deme."

Dudaklarım kibirle yukarı kıvrıldı. "Senin gibi yarım akıllı değilim meraklanma."

Ayaklanıp tekrar yola düştüğümde mağaraya yaklaştıkça gerginliğim büyüyordu. Birer birer hesap versem daha rahat olabilirdim ama birlikteyken adeta iyi polis kötü polis oynuyor ve beni oyuna getirmeye çalışıyorlardı. Yer miyim ulan ben? Belki,birazcık her neyse konumuz bu değil.

Mağaraya girme amaçlı üst üste dizilen taşları tırmanarak bu günkü tarzanlık işini de halletmiş oluyordum. Hayır yani insan bir derki' Aa benim kurt olmayan kardeşim var onun için de bir merdiven yapayım hayrına.' Ama yok nerde benim hayvani abilerimde o naiflik?

Tırmanma çabamı fark edip elini uzatan Altay abim oldu haşlamaya ilk başlayan. "Ooo hanımefendi, lütuf ettiniz."

"Ay abi dur bir nefeslenmem gerekiyor ." Deyip karnımı tuttum.

"Çok kötü oldum çok." Elimi başıma yerleştirip duvara yaslandım.

Baysal abim kömür karası o gözlerini sabitçe bana dikmiş tiyatromu sona erdirmemi bekliyordu.

MEL'UNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin