Bora;
Sakin,sessiz bir sabah, gün henüz yeni doğuyor,tiz bir alarm sesi ile gözlerimi açıyorum.Dünden kalma kıyafetlerimi çıkartıp yerine mavi kot bir pantolon üstüne ise biraz buruşmuş ancak hâlâ giyilebilir durumda olan siyah bir t-shirt geçiriyorum ve fazla geçe kalmadan evden çıkıyorum.Yağmur yağıyor dışarıda, yaz yağmuru. En sevdiğim ,gelir ve gider, kısa ve öz bunaltmaz kendinden ama bir rahatlık da verir,soğuk değildir ama asla sıcak da denemez. Tam ortasıdır her şeyin,olması gerektiği gibi.
Hayatım boyunca hep yaz yağmurunu örnek aldım,onun gibi olmalıydım ben,kimseye gereğinden fazla yakın olmamalı ama asla her şeyden kendini soyutlamamalı,yaşam felsefemdi bu benim.
Nedeni olmasa da bugün benim için önemli bir gündü,her zaman bulamazdım bu yağmuru,tadını çıkarmalıydım doya doya.
Arabayı hizasız bir şekilde kenara çektim,gözüme kestirdiğim yaşlı amcanın yanına doğru ilerledim güler yüzünü ve ağaran saçlarını uzaktan fark etmek çok zor olmadı,sevimli tontik bir simitçi amcaydı.
Simitin daha yeni çıktığı çok belliydi,mis gibi kokular geliyordu burnuma.Umduğunu bulmuş bir çocuk gibi sırıttım ve yağan yağmurun simiti soğutmasına izin vermeden kendime ve iş arkadaşlarıma birer tane aldım.Arabaya geri bindim, her zamankinden farklı olarak enerjisi yüksek bir müzik açtım ve hastaneye doğru yol aldım.
Hastaneye varmama bir buçuk saatten biraz daha fazla bir süre vardı ki aniden gelen çığlık sesleri ve bağırışlarla neye uğradığımı şaşırdım.Olan biteni anlamak için arabanın camından dışarıya doğru yavaş ve oldukça sakin olmaya çalışarak sarktım.Görünürde ne bir insan vardı ne de bir olay, merakımın yerini git gide korku almaya başlamıştı ki çığlıklar daha tiz bir tınıyla yeniden duyuldu.Bu sefer arabadan indim ve ardı arkası kesilmeyen seslerin olduğu yöne doğru yavaş ve tedbirli bir şekilde yürümeye başladım.ilerledikçe sesin şiddeti artıyor ancak hiçbir şey görünmüyordu, ortalıkta hâlâ bir durum yoktu.
Sonu uçurum olan yolun sonuna kadar ilerledim,gitgide insanların vücutları beliriyor ve kalbimin gümbürtüleri artıyordu.Adımlarımı hızlandırdım ve kısa bir süre sonunda kalabalığın arasına ulaştım ve hemen olan biteni anlamaya koyuldum.Kalabalığın arasında kaybolmamak elde değildi ancak doktor olduğumu söylememle işler daha kolay bir hâl aldı ,fazla vakit kaybetmeden aralarında birine neler olup bittiğini sordum,ağlamaklı seslerle anlatılanları tam olarak kavrayabildiğimi düşünmesem de olay yerine doğru hızla yol aldım.Gördüklerim karşısında tüylerim diken diken oldu ama ben bir doktordum ve bunlara dayanıklı olmalıydım. hastanın yanına ulaştım,hemen nabzını kontrol ettim,buz gibi olmuş, bembeyaz teni çok fazla zamanı olmadığını gösterse de yine de şansımı denemeliydim.Yarasını elimle örtmeye çalıştım ancak çabam boşunaydı basit bir yaradan çok daha fazlasiydı. Kan içinde kalan ellerime tiksintiyle baktım ancak yapacak bir şey yoktu,hastaneye gitmeden önce müdahale yapılmalıydı.
öncelikle kan akışını durdurmaya çalışsam da teçhizat eksikliğinden dolayı sadece yavaşlatmayı becerebilmiştim ama yetmezdi.Daha fazla kan kaybı ölüme sebep olabilirdi ve bu sadece onun ölümüyle değil benim lisans kaybımla da sonuçlanabilirdi.Her ne kadar kendimi sakinleştirmeye çalışsam da işin ucunun bana dokunacak olması ekstra gerginlik ve korku veriyordu.Kurtarmalıydim onu,elimden gelen her şeyi yapmalıydım en azından ambulansa diri bir şekilde binmeliydi.
Etraftakilere baktım öyle çok düşünmeden gözüme çarpan 2 kişiyi benim yokluğumda gerekli müdahaleleri yapmaları için çağırdım çok bir beklentim yoktu hastadan ama uğraşıyordum işte.
İkisinin arasına geçtim,önce onlarla daha kolay iletişime geçebilmek için isimlerini öğrenmek istedim,ikisi de çekingen bir tavırla yanıtladı beni.Ada'ydı birinin adı diğeri de orhan.Ada'ya doğru yöneldim önce ve yapması gerekenleri özet geçerek anlattım.
"Ben sana işaret verene kadar kalp masajı yapmaya devam et, her dakikada bir nabzını ölç ancak çok uzun sürmesin bu işlem ve eğer acil bir durum olursa bu numarayı ara."
hızlı ve kısa bir şekilde anlatmıştım işlem aşamalarını, çok fazla üzerinde durup hastanın durumunun daha kötü bir hal almasını istemedim ve hemen orhana yöneldim.Ondan da seri bir şekilde hastanın yarasına bastırmasını ve kan kaybını olabildiğince önlemesini istedim ardından kafasıyla beni onayladıktan sonra ayağa kalktım, yüksek bir sesle bağırmaya başladım.
"Şimdi beni dikkatlice dinleyin,burada bir torba var,yanınızdaki bütün tıbbi malzemeleri buraya koyun,hastanın durumu çok ağır ancak sizin yardımlarınızla hayata tutunabilir."
3-5 kişiden gelen ağrı kesici ilaçların pek işime yarayacağı söylenmese de onun yanında gazlı bez,iğne,iplik işime yarayabilecek eşyalardı.
Minnettar bir ses tonuyla "yardım eden herkese teşekkür ederim." dedikten sonra yaralının yanına doğru hızlıca koştum ve yanına ulaştığımda gördüklerime inanamadım ya da inanmak istemedim kim bilir.
Ölmüştü hasta hayır hayır öldürülmüştü,A-ada öldürmüştü onu ama neden yapmıştı ki bunu?
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Yağmuru
FanfictionYağmuru seviyorum diyorsun, Yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun... Güneşi seviyorum diyorsun, Güneş açınca gölgeye kaçıyorsun... Rüzgarı seviyorum diyorsun, Rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun... İşte bunun için korkuyorum; Beni de sevdiğini söylüy...