BOZGUN ALİ ALAZOĞLU

6.7K 289 51
                                    


Karanlığın bir rengi olsaydı bu zifiri siyah, temsilcisi ise şeytan değil onun fısıltısı olurdu. şeytan cehennemi yönetiyor olabilirdi ama fısıltılar kötülüğün en şiddetini getirirdi.

ve bu fısıltıyı kullanan en günahkar varlıklar insanlardı. suçu ise hep şeytana bahşederlerdi.

karanlık bir plazada boydan boya camların olduğu ve şehir manzarasını gözler önüne seren odada dört tane uzun deri koltuk ve bir masa vardı. çalışma masası.

açıkçası korkuyordum. ruhum içinde bulunduğu durumdan endişesini bu kadar soğuk kanlılıkla karşıladığı için asıl benliğim buna şaşırıyordu.

arkamdaki kapının açılmasını işaret eden ışık kesik bir nefes almama sebep oldu. burada olmamalıydım.

korkuyordum. zemine bir mıh gibi saplanan ayak sesleri bana doğru yaklaştığını duyduğumda nefesim kesildi.

"benden ne istiyorsun "dedim başım eğik rugan ayakkabılarının hemen arkamda çok yakınımda görüyordum gölgesini.

"benimle konuşurken bana dön ve yüzüme bak "diyen sesini duydum. kesik bir nefes aldım. sakin olmalıydım. biraz sonra buradan gidecektim. yavaşça arkamı döndüğümde başımı kaldırdım ve o tanıdık keskin yüzü ile karşılaştım.

fakat asıl gözlerimin irileşmesine neden olan şey yüzünde kemikli yüz hatlarının yanaklarının altındaki yara iziydi.

onu davette gördüğümde o yara izi yoktu. ve bu yara izinin kısa süreli olduğu pek görünmüyor. bunu tıpa daha doğrusu adli tıpa merakımdan ve kazanmak istediğim bölüm üçün araştırırken rastlamıştım.

deri tabakasında bulunan çizilme ve izler zamanını ve ne kadar sürede oluştuğunu çevresindeki kırışıklıktan ele veriyordu. tabi bu izin sertleşmesi de bir etkendi.

"benden ne istiyorsun"dediğimde gözlerime bakan adamın keskin irisleri içime bir korku tohumu düşürmesini sağladı.

"senden ne mi istiyorum "dediğinde bana doğru bir adım attığında onunla eş zamanlı olarak bende geriye doğru bir adım attım.

"üstüme gelmeyin "dedim. fakat o beni dinlemedi. gözlerime bakıyordu ve üzerime geliyordu. şayet kafamın içindeki korkunç senaryolar canımı yakıyordu.

"annenin nerde olduğunu söyleyeceksin "dediğinde ona anlamayarak baktım.

"ne diyorsunuz annem-"sırtım cam duvara değdiğinde durmak zorunda kaldım aramızdaki mesafe yoktu.

"ne o numaramı yapacaksın "dediğinde gözlerime bakan adamın hiddetini ve öfkesi apaçık ortadaydı. annem ne yapmış olabilirdi.

"ben "dediğimde elini hiddetle cam duvara vurduğunda korktum. ona şaşkın gözler ile baktım.

"annenin bir ajan olduğunu bilmediğini söyleme bana çocuk şimdi o sahtekar masum rolünü kes ve bana annenin nerde olduğunu söyle "diyerek kolumu tutup sıktığında ona bakıyordum. canımı yakıyordu.

"bilmiyorum yemin ederim ben hiç bir şey anlamıyorum "dedim. bu onu daha fazla kızdırdı. kolumu sert bir şekilde bükerek beni kendisine çektiğinde sırtım onun göğüsüne yaslıydı. nefesi ensemdeydi. korku hücrelimi alt etmişti.  çok korkuyordum. gözlerimde biriken yaşları çok zor tutuyordum.

"bana bak küçük yalancı ben şimdi gidiyorum gece yarısına kadar zamanın var düşün geldiğimde bana annen olacak o kaltağın yerini söylemesen bu kadar sakin olmam"nefesim kulağımın altında hissediyor nabzımı kontrol edemiyordum.

"bakalım annenin hatasının bedelini sen mi ödeyeceksin "diyerek kolumu bıraktığında ondan uzaklaşarak acıyan kolumu tutum ve ona baktım.

gözlerime bakıyordu. "süren başladı küçük yalancı "dedi ve arkasını dönüp odadan çıktığında dizlerimin üzerine çöktüm. tutuğum gözyaşlarım yanaklarımdan firar ederken "anne nerdesin "diye fısıldadım.

*********************************************************************************

BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ. HİKAYEMİZE BİRAZ AKSİYON KATTIM BAKALIM NELER OLACAK. BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN. VE BENİ TAKİP ETMEYİ DE


BOZGUN-BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin