3

45 6 0
                                    

Rosaline uyandığında yumuşak bir zemine yatırıldığını fark etti. Çok uyuyan birisi değildi ancak bedenini fazlasıyla zorlaması sebebiyle sabaha kadar uyumuştu.

Pencereden doğan güneşi izlerken bu saatten sonra yapacağı şeyleri düşündü. Bir şekilde keşif birliğine katılmalı, ve içten bilgi almalıydı. Bunun için komutanla yakınlaşmayı planlıyordu. Belki dişiliğini kullanırdı. Komutanları erkekti sonuçta değil mi? Rosaline ise güzel bir kadındı. Siyah hafif dalgalı saçları ve kısa sayılmayacak bir boyu vardı. Zayıf değildi ancal şişman sayılacak kadar kilosu da yoktu, fiziği çok güzeldi. Simsiyah gözleri ve bembeyaz bir teni vardı. Bunu aklına yazdı; hafıza kaybı bir yana, komutanlarıyla samimileşecekti.

Yataktan kalkarak içerisinde başka hiçbir şey olmayan odadan dışarıya adımladı. Üzerindeki kıyafetler aynı şekilde duruyordu ve acilen kendini temizlemenin bir yolunu bulmalıydı. Bu hâlde istediği kadar güzel olsun, işe yaramazdı.

Sabahın çok erken saatleri olduğu için koridorlar çok dolu değildi ama onu gören herkesin suratına garip bir ifade yerleşiyordu. Kimse onu tanımıyordu.

Kimseden istediği cevabı ve hoşgörüyi alamayacağını fark edince kaybolmamak için gerisin geri uyandığı odaya geri döndü. Eninde sonunda birileri onunla ilgilenmeye gelirdi sonuçta. Göl kenarında buldukları gizemli kızı başı boş bırakmazlardı. En azından Rosaline'in düşünceleri bu yöndeydi. Haksız da sayılmazdı.

Çok geçmeden keşif birliği komutanı Erwin Smith kadının bulunduğu odaya geldi. Her ihtimali düşünerek kapıyı açmadan önce çalmayı tercih etti. Odasına girdiği kişi bir kadındı sonuçta.

Rosaline kapı çalmasını duyunca dışarıyu izlemeyi bırakarak kapıya ilerledi. Kapının kulbunu indirerek karşısındaki kişiye gözlerini çevirdi.

Erwin Smith, kadının kapıyı açmasıyla odaklandığı ilk şey kadının saçları oldu. Simsiyah saçlar tamamen birbirine girmiş, çamurla kaplanmışlardı. Rosaline, komutanın gözündeki acıma duygusunu seçebilmişti bu kısacık anda.

Sarışın komutan gözlerini kadının gözleriyle buluşturunca onun da bu durumdan rahatsızlık duyduğunu anladı. Rosaline, komutanın mavi gözlerine bakarken sessizliği bozmaya karar verdi.

"Sorgu için mi geldiniz?"

Erwin Smith, ona yöneltilen soruyu kafasıyla onaylayarak cevap verdi.

"Evet, ama önce temizlenmen gerektiğini düşünüyoruz." Bunu söyledikten sonra kadının gözündeki rahatlamayı görmüştü. "Birazdan askerler gelip seni toplu duşlara götürecek. Onlardan önce gelip kontrol etmek istedim." Erwin, yüzüne güven verici bir gülümseme yerleştirerek kadını incelemeye devam etti. Rosaline de incelendiğinin farkına vararak bakışlarını komutanın göğsüne indirdi.

"Bana ne olacak?"

Erwin, gözlerini tekrar kadının gözlerine çıkardı. Ancak bu sefer Rosaline'in gözlerine değil tam karşısına, yani göğsüne baktığını fark etti.

"Önce birkaç test yapacağız." Erwin'in cevabı üzerine Rosaline gözlerini korkuyla yularıya çıkardı. Testlerde Paradis'li olmadığı mutlaka ortaya çıkardı. Test yapılmamalıydı. Erwin kadının korktuğunu görünce açıklama yapma ihtiyacı hissetti.

"Seni bulduğumuzda adını bile hatırlayamamıştın ve çok perişan durumdaydın. Eğer tedaviye ihtiyacın varsa diye sağlık durumuna bakacağız."

Rosaline'in korkusu biraz olsun dinmişti. Bu insanların yalan söylediğini anlaması imkânsızdı. İstedikleri kadar sağlık kontrolü yapabilirlerdi. Önemli olan Paradis'li olmadığının ortaya çıkmamasıydı. Karşındaki komutan bu korkunun biraz olsun dindiğini görünce bu kadar konuşmanın yeterli olacağını düşündü.

"Adım Erwin Smith. Keşif birliği komutanıyım. Bir ihtiyacın olursa bir üst katta idari ofisleri bulabilirsin. İyi günler."

Bunları söyledikten sonra kadını kapının önünde bırakıp merdivenlere doğru ilerledi ve aşağı indi. Bahçeye çıkıp antrenmanları denetlemesi gerekiyordu. Her ne kadar büyük bir seferden dönerlerse dönsünler, antrenmanlar bir gün bile aksatılmamalıydı.

O kapının önünden ayrılınca Rosaline de onu duşlara götürecek olan askerleri beklemeye başladı. Bu sırada pencerenin önüne tekrar gelmişti. Bu sefer aşağıda komutan Erwin de vardı. Sarışın adamı izlemeye başladı. Onu etkilemenin bir yolu olmalıydı.

Dümdüz bir suratla küçük çocukların dövüşmelerini izliyordu sarışın komutan. Yüzünde keskin bir asler ifadesi vardı ve her hatalarında askerleri uyarıyordu. Bir süre sonra yanına kısa boylu bir askerin gelip durduğunu gördü. Üzerinde antrenman kıyafeti değil, beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolon vardı. Rosaline bu adamı da hemen tanımıştı. Bir önceki gün ona kılıçlarını çeken adamdı bu.

"Cüce." diye mırıldandı. Erwin'in yanında minicik kalmıştı siyah saçlı adam. Rosaline onu da incelemeye başladı. Gerçi incelenecek pek de bir şeyi yoktu adamın. Zaten küçücük bir şeydi.

Rosaline gözlerini tekrar sarışın komutana çevirdiğinde kapısı açıldı.

"Rosaline..."

Duyduğu sesle hemen kapıya doğru çevirdi keskin bakışlarını.

"Reiner."

Reiner, koşarak sevdiği kadına sarılmak istiyordu. Ancak şu an, burada bunu yapamazdı.

"Rosaline, planın ne?"

Reiner vakitlerinin az olduğunu biliyordu, bu yüzden selamlaşıp hasret gidermek yerine direkt olarak konuya geçmişti. Rosaline de bunun farkındaydı, hemen planını anlatmaya koyuldu.

"Sizden haber alınamayınca Marley bana buraya gelip ajanlık yapmamı teklif etti. Ben de kabul ettim."

Tabii edersin, diye içinden geçirdi Reiner. Karşısındaki kadını tanıyordu.

"Beni duvarların dışında bulmalarını sağladım. Hafızasını kaybetmiş biri gibi davranarak orduya katılacağım, keşif birliğine."

"Olmaz."

Reiner istemeden bu tepkiyi vermişti. Rosaline'in her zaman en doğru kararı vereceğine olan inancı tamdı. Rosaline ise şaşırmıştı bu tepkiye. Reiner ilk defa onunla kaşlarını çatarak konuşmuştu. Rosaline'in tepkisini fark eden Reiner kendini açıklama gereği hissetti.

"Eğer bir deve dönüşemeseydim kesinlikle hayatta kalamazdım. Her seferde binlerce kaybımız oluyor." Bir adım yaklaştı. "Seni kaybedemem Rosaline."

Rosaline, Reiner'ın ona karşı hisleri olduğunu biliyordu. Küçüklüklerinde de böyleydi. Rosaline sürekli Marley'den onlara mektup yolluyordu ancak hiçbir şekilde cevap alamıyordu. Buna rağmen Reiner'ın ona karşı olan hislerinin geçmediğine emindi. Bu konuşma da bunu kanıtlama yolunda ilerliyordu.

"Ben ölmem Reiner."

Genç adamın endişeli olduğunu görebiliyordu. Onun içini rahatlatma gibi bir görevi yoktu ancak küçüklüklerinin hatrına bunu yapacaktı. O da genç adıma bir adım attı.

"Ben artık yüzbaşıyım unuttun mu? Aklını bile kullanamayan bir varlığa hayatımı kaybedeceğimi nasıl düşünürsün sen?"

Reiner belki de hayatında ilk defa kadına hak veremiyordu. Hiç devlerle savaşmamıştı Rosaline daha önce. Bu sefer adımı atan taraf Reiner oldu.

"Anlamıyorsun."

Rosaline bu konuşmanın devam etmesini artık istemiyordu. "Emir komuta zincirini unutma savaşçı."

Reiner bu cümlenin üzerine söyleyeceği her şeyi içine atarak kafasını salladı ve kapının önünde kimsenin olmadığına emin olarak Rosaline'e karşı Marley'in asker selamını verdi.

"Haydi seni yıkayalım."

sır; levi ackermanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin