Erwin Smith sırtını, yasladığı yosunlu duvardan ayırarak dikleştirdi. Yönetime, bulduğu kadın hakkında bilgilendirici bir mektup yazmıştı, onun için gelmiş olmalıydılar.
"Onlara da birer tabure getirin, sorguyu dinleyecekler."
İçeriye dalan asker selamını tekrarlayarak telaşlı bir şekilde zindandan geri çıktı. Rosaline endişeli bakışlarını Erwin'e çevirince ona güven verici bir şekilde baktığını gördü. Erwin kadının gerçekten korktuğunu görebiliyordu, biraz olsun güvenini kazanırsa sakinleşeceğini ve hafızasını daha kolay zorlayabileceğini düşünüyordu.
Rosaline, komutanı bu şekilde görünce biraz olsun içi rahatlamış gibi yapmıştı. Askeri inzibatın ne olduğunu biliyordu, Reiner söylemişti. Bilmezlikten gelse bile şu an sormamalıydı. Korkan bir kadını oynuyordu sonuçta.
Levi ve Hange, Erwin ve Rosaline arasındaki bakışmaya odaklanmışlardı. İkisi de Erwin'deki fazla ılımlılığın farkına varmışlardı ancak sorgu bitene kadar konuyu dağıtmayacaklardı. Hange çıkar çıkmaz bu konuyu açmayı aklına kazımışken Levi akşam yemeği vaktinde konuşacaktı.
Askeri inzibat komutanları içeriye girip onlar için getirilen taburelere oturunca Erwin sorusunu tekrarladı. Bu sırada yüzündeki tebessümü de silmişti.
"Neden nehrin kenarındaydın?"
Rosaline askeri inzibat komutanlarının olduğu taraftan biraz daha Erwin'in olduğu yere yaklaşmıştı. Korkan birini oynasa da oradaki güvendiği tek kişinin Erwin olduğunu herkese hissettirmesi gerekiyordu. Korku dolu bakışlarını askeri inzibat komutanlarından çekerek soruyu yönelten kişinin gözlerine çevirdi.
"Ben, karşıda duvarları gördüm. İçeride birilerinin olabileceğini düşündüm." Lafını öksürmesi kesmişti. Çok hasta olan biri değildi bu yüzden buna çok takılmadı. Saçlarının şu an ıslak olmasından kaynaklanmalıydı bu. "Yardım istemek için gelecektim."
Bu mantıklıydı.
"Nehri nasıl geçtin? Karşı tarafında mıydın? Değilsen neden ıslaktın?"
Bu sefer üç soru arka arkayaydı. Neyse ki Rosaline'in cevabı hazırdı.
"Kulübede bulduğum kılıcı yanıma almıştım ama nehire düşürdüm. Onu almak için girmiştim."
Kılıç sözcüğünü duyunca herkesin sırtı dikleşmişti. Levi refleks olarak kendini biraz daha ileriye çıkarmıştı. Tetikteydi.
"Seni bulduğumuzda üzerinde kılıç yoktu."
Rosaline ellerini saçlarından geçirerek devam etti. "Bulamadım."
Bir kere daha öksürdü. Rosaline'in, onu vuracak olan hastalığın yakın olduğunu anlaması birkaç saniyesini almıştı. Bu zindanda kalmamalıydı, kalırsa iyileşmesi ve orduya katılması uzun sürebilirdi.
"Sanırım bu kadar sorgu yeterli." Sarışın komutan yanındaki, aynı zamanda da arkadaşı olan yüzbaşını sakinleştirmek için sorgulamayı sonlandırmaya karar vermişti. Zindanın girişindeki askere seslendi. "Kadına bir havlu getirin ve kapısını kilitleyin." Rosaline, burada biraz daha kalması gerektiğini anlamıştı. Komutanın ona havlu istemesi bir açıdan içini rahatlatsa da hasta olmamaya dikkat etmeliydi.
"Bir bardak da sıcak çay."
"Ne?"
Levi, şaşkınca yukarısındaki komutana bakıyordu. "Bizim için tehdit unsuru olan birine misafirperverlik mi yapacaksın?"
Erwin'in bu kararı Hange'yi de şaşırtmıştı. Hiçbir mahkuma bu kadar kibar davranmamıştı. Rosaline ise şaşırmamıştı. Ona karşı iyi davranacağını açık mavi gözlerden okumuştu zaten. Yüzüne küçük bir tebessüm kondurarak sarışın komutana seslendi. Tabii ki de sesini kontrol altında tutarak yapmıştı bunu.
"Teşekkür ederim komutanım."
Kadının sesini duyan üçlü ona doğru çevirdi gözlerini. Sarışın adama komutanım diye seslenmesi herkesi düşündürse de Erwin yüzüne gülümsemesini tekrar yerleştirerek karşılık verdi kadına.
"Rica ederim."
Ardından arkasını dönerek zindandan dışarıya çıktı. Hange, son yaşananları da not aldıktan sonra ilerlemeye devam etti ve Levi bu sırada zaten dışarıya çıkmıştı.
"Çok beğendin sanırım kadını?"
Hange, üzerindeki ciddiyeti atarak kendisi gibi olmaya başladığında zindanların bulunduğu kattan yukarıya çıkmışlardı bile.
Askeri inzibat askerleri sorgunun hemen bitmesinden şikayet ederek karargâh dışına çıkarlarken Erwin Hange'ye yöneltti dikkatini.
"Çekici bir kadın."
Levi ve Hange, dışarıdan yeterince belli olan etkileşimi bir de sarışın komutanlarının ağzından duyunca akıllarına daha fazla soru düşmüştü.
"Kadının çekici tek bir tarafı bile yoktu. Son sefer seni körleştirdi herhalde."
Levi, yine Rosaline hakkında düşündüklerini hiçbir çekincesi olmadan dillendirmişti.
"Tabii bu senin düşüncen."
Üçü birden komutanın odasına girdikten sonra Erwin masanın arkasındaki sandalyeye otururken Levi ve Hange masanın önüne karşılıklı konumlandırılmış sandalyelere oturdular.
"Planın ne?"
Hangenin sorusu üzerine aklındaki her şeyi dudaklarının arasından dökmeye başladı sarışın komutan.
"Birkaç gün daha orada tutmayı planlıyorum." Gözlerini iki askerin üzerinde gezdirdi. "Kadının güvenini kazanın. Her an yakınımızda tutmaktan başka çaremiz yok. Ne yapacağı belirsiz." Geriye yaslanarak gözünü Hange'ye çevirdi. "Senin emrin altında orduya katılacak." Gözlüklü kadının yanakları heyecandan kızarırken Levi gözlerini devirmişti. Erwin konuşmasına devam etti. "Mahzende kaldığı sürece duvarların durumuyla alakalı ders alacak."
Heyecanını daha fazla geri plana atamayan Hange oturduğu koltuktan fırlayarak masanın üzerine ellerini koydu. "Ben mi yapacağım?"
"Böyle şeylerle uğraşacak vaktin mi var dört göz?"
"Levi." Erwin Levi'yı durdurduktan sonra anlatmaya devam etti.
"Hange, Levi haklı. Bireysel olarak ilgilenemezsin. Takımından birkaç askeri görevlendir."
Heyecanı hâlâ sönmeyen Hange fırlayarak Erwin'in odasından çıktı. Erwin çıkmasını söylememesine rağmen durdurmadı ve Levi'ya döndü. Dişi dev hakkında konuşmaları lazımdı.
"Kim olduğunu öğrendin mi?"
"Çok bariz değil mi?"
Onu onaylayan komutan başını aşağı yukarı salladı. "Evet." Biraz duraksadı, sonrasında tekrardan araladı dudaklarını. "Yine de hükümete karşı elimizde somut bir kanıt olmalı. Manevralarını kontrol edelim."
Levi kafasını salladı. Somut bir kanıtları olmadan bir askeri inzibat askerini suçlayamazlardı.
"Nehrin kenarındaki kadını çok beğendin herhalde."
"Az önce Hange'ye de söyledim. Kullanmasını bilmeyen kimse bu kadar bilinçsizce bir kılıç alıp sonra da öyle bir nehire dalmaz. Kadın işimize yarayabilir."
Levi sandalyede biraz rahatsızca kıpırdandıktan sonra sessizliğini bozdu. "Kadına çay ikram ettin."
"Hasta biri işimize yaramaz değil mi?"
Erwin bu sorgulamadan sıkılmaya başlamıştı. En son dayanamayarak sakinliğini bozdu.
"Ne bu sorgu sual. İstersen kadını Hange'nin değil senin yanında görevlendireyim de rahat rahat kontrol altında tut."
Bu sert çıkışın üzerine Levi, sarışın komutanın o kadından etkilendiğini net bir şekilde anlamıştı. Kendisi de inkar edemezdi zaten kadının çekiciliğini. Belki en güzel kadın değildi ama, kaptanın sinirlerini gerecek kadar etkileyiciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sır; levi ackerman
Fiksi PenggemarReiner, Berthold ve Annie üçlüsünden haber gelmeyince Marley, Paradis'e gizli ajan göndermeye karar vermişti. Rosaline Qwen, doğma büyüme bir Marley'li olarak titana dönüşme yeteneği olmasa bile ona sunulan görevi onurla kabul eden bir yüzbaşıydı. 2...