Kızıl prensesin hayatı

1.2K 29 55
                                    

Bir kırallığın prensesi , peşinde hizmetlilerin kendine ait dairen takıların var diye herkesin seni mutlu sanması hatta bencil ve kendini onlardan üstün görüp onların arasına katılmayacak kadar kibirli sanmaları ama aslında hiç bir şeyin böyle olmaması...
Bazı dedikodulara göreyse ben çok tan öldüm , o kadar sindirilmiş ve saklamışlardı ki beni ,sarayda benim olduğumu bile fark eden yoktu, bir tek ablam Hera benim farkımdaydı, arada o gelirdi yanıma gizli halde çünkü onunla görüşmem  ve aynı yerde durmamız yasaktı .
Böyle devam edemezdi artık çünkü ben de insanım sevilmek istiyorum, saray dışında gezmek ,arkadaşlarımın olmasını ,derdimi dinleyecek birisinin olmasını istiyorum . Çok mu şey bu biriyle konuşmak hislerini paylaşmak çok mu şey istiyorum, aslında herkes bunu istemiyormu bazılarımız yalnız kalmak için etraftan soyutlaşır ama onlar bile etrafında birilerini görür bazen birine güler konuşurlar ama ben insan yüzü doğru düzgün görmüyorum bile , sadece ayda yılda bir kıyafet ve erzak getirirler doldururlar dı etrafı ama onlarda konuşmaz gözlerime bile bakmazlardı,  sarayın en ücra köşesinde bir dairem vardı kapıdan çıktığımda dışarıda yeşillik gözükür ve uçurum onunda dibi deniz , etrafa bakındığımda yanları duvar ,çıkabildiğim göre bildiğim tek yer yeşillik o bile huzur veriyor bazen , buraya yer yapılmıştı beni o kadar görmek istemiyordu ki öz ailem burada sarayın bir parçasında ev oluşturulmuştu duvarların arasına,  yemeğimi kendim yapıyorum temizliği ben yapıyordum bunlar üzmüyordu, insan yüzü görmemek konuşacak kimsemin olmaması üzüyordu ablam bile kıyafet erzak getirenlerin yanında sıyrılıp geliyordu ancak o zaman açılıyordu çünkü buranın sarayın içine olan kapısı .
Uçuruma bakan kısma geçtim bu düşüncelerle en ucuna geldiğimde uçurumun çapraz kısmında bir orman var aşağıda , bazen o ormana bakarım kuş görme umuduyla insan göremiyorum bari hayvan bir canlı görmenin peşindeydim, hava estiği için kırmızı pelerini giymiştim kızıl saçlarıma örtmüştüm şapkasını etrafa bakınırken ağaçların orda bir karaltı dikkatimi çekti uzak olduğu için yüzünü göremesem de siyah pelerinli biriydi bu ama sadece pelerini görmüştüm çünkü ben onu fark edince hissetmiş gibi hemen arkasını dönüp uzaklaşmıştı yine insan yüzü görmemiştim

Bilinmeyen kişiden

Ormanda avlanmak için gezerken su seslerini duydum , denize yaklaşmıştım. Biraz daha yürüyüp deniz tarafın gelmiştim deniz gözlerimin önündeydi daha sonra dikkatimi sarayın parçası olan kısım çekti o raya bakmaya başladım ve kırmızı pelerinli birini görmemle kala kaldım ne yani efsaneler gerçek mi..

Efsaneye göre sarayın. Uzun zamandır prensesi ortalıkta yoktu   ve onun sarayın bir köşesine hapsedildiği söyleniliyordu herkes ona kızıl prenses diyordu çünkü saçları kızıl olan tek prensesti,  halkın arasında da kızıl saç pek yaygın değildi , kimi öldü diyor kimi ise öldürüldü en son çocuk Ken görülmüş daha sonra ise kimse görmemişti ve şuan sarayın ücra köşesinde kırmızı pelerinli biri vardı ve rüzgarda azda olsa uçuşan kızıl saçları...
Yüzünü görememiştim yan durduğu için benim tarafa , ama o bir anda bana dönünce hemen arkamı döndüm, o kız için belki de bizi görmek istemeyeceği kadar kibirli diyorlardı belki de beni görürse olay çıkartır dı yüzüne bakmak istesem de kendimi göstermemek için hemen oradan uzaklaştım.
....

2 gün sonra ... 
Lera'dan

ilk defa bir ümide tutulmuştum belki dışarıda bir yaşam belirtisi görmek beni kendime getirmişti, artık bende özgür olmak istiyordum bu gözüme her ne kadar korkunç gelse de , doğru korkuyordum hem de çok , dışarısının nasıl bir yer olduğunu bilmiyorum ve bu beni korkutuyor ama şuan ki halimden daha mı kötüdür hiç sanmıyorum , bu yüzden yapmalıydım  buradan kurtulmalıydım.

kıyafet ve erzak temini 2 gün önce yapılmıştı bu demek oluyor ki daha 20 den fazla günüm vardı ama yine de elimi çabuk tutmalıyım hemen evden içeri geçtim ve hazırlığımı yaptım , en basit kıyafetimi giydim ve bir kaç takı aldım onları bohçanın içine koydum bir kaç elbise ve ekmek yiyecek tarz da koyup sıkıca bağladım , çarşafların olduğu bölgeye gitti çarşaf şerit şeklinde uzunlamasına kesip bir birlerine bağladım ve ucunu da bohçaya bağladım elime alıp uçurumun kenarına gittim her ne kadartehlikeli de olsa , artık ya yaşam için savaşıcaktım ve bu uğurda ölücektim , yada yıllarım burada çürüyüp gidecekti ve ben bunu istemiyorum .

uçurumdan saldım bohçayı elimdeki çarşaf ip görevi yapıyordu suya değmiyecek ama aşağıdan alınacak kadar mesafe bıraktığım da çarşafı taşa bağladım ve bohça asılı kaldı orada , şimdi sıra bende işte korktuğum an geldi ama kendimi cesaretlendirdim önce , prensesler için olan en bilindik elbisemi ve tac ve kolyemi elime aldım daha sonra ayakkabılarımı aldım ve onları uçurumdan attım , onlar suyla buluştu  tamda istediğim gibi .

yatağımın altındaki halatı aldım evet bu vardı odam da ama hep yoktu bana yardım eden biri tarafından dün getirilmişti . halatı da alıp taşa bağladım ve korkmama rağmen halatı aşağı saldım ve işte en zor anı gelmişti halat suya yetişememişti o kadar uzun değildi ama oradan atlarsam yüzüp kurtulma şansım vardı bir ihtimal.

halatı biraz çekiştirip halata tutundum belki de son defa yıllarımı geçirdiğim yere baktım ve ipe tutunarak kendimi aşağı saldım kalbim deli gibi atıyor heyecan ve korkudan titriyorum ama bu şansı kaybedemem yavaş yavaş halattan  tutuna tutuna aşağı indim bir an savrulur gibi olduğumda o kadar korktum ki kalpten gideceğimi sandım ama direndim başaracağım ipin en ucuna korka korka ulaştığımda içimden şükürler sundum kurtuluyordum , derin bir nefes alıp ipten atladım saniyeler içinde suyun içindeydim bayağı bir zaman olmuştu yüzmeyeli hele ki böyle bir durumda o yüzden başta çırpındım ama sakinleşip kendimi bu sudan çıkarmalıyım , boğazıma suda kaçsa nefessizde kalsam pes etmedim ve suyun yüzeyindeydim artık az soluklanıp burada zaman kaybetmemen lazım olduğunu bildiğim için hemen bohçanın yanına gittim onu zorlukla da alsam almıştım bohça suya dayanıklı olması için kat kat şeklinde yapmıştım zorlanarakta olsa bohçanın yarısı ıslanmışta olsa sudan çıkmıştım ilk yaptığım ağaçların arasına girip hemen yere yatmak oldu , çünkü çok yoruldum her yerim ağrıyor kendimi çok zorladım bunu biliyorum kollarım, ayaklarım her yerim ağrılar içindeydi . bir kaç dakika kendime müsaade ettim daha sonra ayaklandım ve sarayın yarım saat önce olduğum kısmına baktım ve oradaki sarışınımı gördüm halatı ve çarşafı çekip kanıtları toplamıştı , o olmasaydı işim zordu gözleri ormana döndüğünde bir adım öne çıktım,  beni görmesiyle yüzünde gülümseme oluştu yaşadığıma emin olmuştu, ağladığını görebiliyordum endişelenmişti , el salladım ona oda bana son defa el sallayıp hızlıca içeri yöneldi çünkü olmaması gereken yerdeydi , sahi şuan kim saraya göre olması gereken yerdeydi ki ...

onun gitmesiyle ben de uzaklaştım bohçamı alıp ormanın derinliklerine daldım işte benim ikinci hikayem ve kararları benim aldığım hikayem şimdi başlıyordu .

onlar benden kurtulmak istediler ama öldürmediler kendi ailemdi onlar benim ama onlar beni bir yere kapatıp oraya mahsur etiler bana güzel bir hikaye yaratmadılar o yüzden şimdi benim başlattığım hikayenin güzel olması adil olması için elimden gelen her şeyi yapacağım , gerekirse bu uğurda öleceğim ama arkamda mahkum kimsesi olmayan aciz bir prenses hikayesi bırakmayacağım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kızıl PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin