"İki hafta kaldı" dedi babam "Sonra evleniyorum". Artık neredeyse her gün bunu hatırlatıyordu bana ve tabiki sürekli onunla tanışmam gerektiğinde ısrar ediyordu. Ama ben son güne kadar o kadınla tanışmak istemiyordum. "Bu gün bizim sınıf sahile gidecekler ve beni de çağırdılar. Sence gidiyim mi?" Diye sordum. Babam cep telefonunu birkaç saniyeliğine indirdi ve bana baktı "Tabi git" dedi "Gençsin biraz git arkadaş bul"
Akşam üstü üstüme bir eşortman geçirerek babamdan beni bırakmasını rica ettim. Olivia, Robin, Violet ve Joe sahilde kayalıkların üzerine oturmuş beni bekliyorlardı. Babam arabayı yavaşlattı ve beni köşe de indirdi. Yürüyerek yanlarına gittim"Sue nerede?" Diye sordum, Violet "Çok fena hasta olmuş, gelmek istemedi" diye cevap verdi. Robin ile Olivia birbirlerine sıkı sıkı sarılmış, konuşuyorlardı. Gülümsedim, şu ana kadar kimseyle çıkmamaıştım. Birkaç hoşlandığım çocuk olmuştu eskiden ama onlar da bana karşı bir şey hissetmemişlerdi.
Tam o sırada Joe bana seslendi "Angie!", "Biraz bakar mısın?" Derin bir iç çektim ve yanına gittim. Joe sıradan bir çocuktu, ailesiyle beraber şehir dışında yaşıyorlardı ama sonra buraya taşınmış ve bu okula başlamıştı. "Ben bir şey dicektim" diye geveledi "Bu hafta sonu boşsan sinemaya gidelim" dedi bir an kafamı kaldırdım, böyle bir teklif beklemiyordum. "Joe iki hafta sonra babam evlenicek ve üzgünüm gelemem" dedim. Dediklerim tamamiyle yalandı, babam kendi işini kendi halledebilecek yaştaydı ve ben sadece onunla sinema gitmemek için yalan söylemiştim. "Tamam" dedi Joe, "sorun yok". Bunun üzeeine diğerlerinin yanına gittik.Ertesi gün yine her berbat okul sabahı gibi uyanmıştım. Aynanın karşısına geçtiğimde , yüzüm son derece berbat gözüküyordu. Koşarak duşa girdim ve bu gün diğer günlerin aksine saçımı topladım. "Kahvaltı!?" diye bağırıyordu babam aşşağı kattan "Bu gün yemeyeceğim!" dedim ve aceleyle evden çıktım. Yolda giderken yeni başladığım romanı okuyordum, o kitapta da yeni benim gibi yeni bir okula gitmiş bir kızı anlatıyordu ve yaptığı onca hatayı... "Ben olsam bunları yapmazdım!" diye kızıyordum ana karaktere. Oldukça heyecanlıydı ki kaldırımdan düştüğümü anlamam birkaç saniye sürdü.
Okula vardığımda beni kapıda bekleyen biri olduğunu farkettim. Bu yan sınıfımızdaki Jackie adındaki çocuktu. Boyu neredeyse Justin'in boyu kadardı, yemyeşil gözleri ve sapsarı saçları vardı. Bu onu daha ikinci görüşümdü ama beni görünce bana doğru gelmeye başladı. Eliyle saçlarını hızlıca kaldırdı ve elini bana doğru uzattı " Ben Jackie " bir an tutup tutmamakta tereddüt ettim ama sonra " Angie " dedim o sırada okulun duvarına yaslanmış Justin bizi izliyordu. Tam Jackie'nin arkasında kaldığı için rahatça Justin'e bakıyordum. Jackie ise ona baktığımı sanıyordu ama ben tam olarak Justin'e odaklanmıştım.
Ona bakarken kendimden o kadar geçmiş olmalıyım ki Jackie'nin bana neler dediğini bile anlayamadım. "...Ee ne diyorsun?" diye sordu en sonunda kendime geldim "Tekrar sorar mısın?" diye sordum "Benimle sinemaya gelir misin? " diye sordu Jackie. Tam olumsuz cevap verecekken okula Marina geldi, Justin onun geldiğini görünce yerinden doğruldu ve beline sarılıp ona gülümsedi. Marina ise mutlulukla okula girecekken bir şeyler oldu ve Justin hala kapıda beklemeye başladı. Kısa bir zaman sonra Marina okulun kapısından girdi ve Jackie'nin benden bir cevap beklediği aklıma geldi "Tamam" dedim " Olur". "O zaman haftasonu seni evinden alırım". Bir an gaflete düşmüştüm, Joe'ya hayır deyip Justin'in teklifini kabul ettim ve bu da kendimi daha kötü hissetmeme neden olmuştu.
Jackie yanımdan ayrıldı ve okula girmek için kapıya doğru yöneldim. Benim kapıya doğru hızlı adımlarla gittiğimi gören Justin yerinden yerinden kalktı ve yanıma geldi. Heyecanlanmaya başlamıştım ama kendimi tutmalıydım, aşık olmamalıydım. "Ne dedi?" diye sordu Justin. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başladım "Ne?" diyebildim sadece, ellerimin titremeye başladığını hissedebiliyordum. "Sana yavşadı dimi!" bunu duyunca biraz daha rahatlamıştım ama kelimeler boğazımda takılıyordu, yüzüme yayılan şapşal gülümsemeye engel olamadım "Seni ilgilendirmez".
"O çocuğun sana ne söylediğini söyleyeceksin bebeğim." dedi, onun bu sakin tavrı beni çıldırtmaya yetmişti. "Bieber git sevgilinle uğraş!" diye sesimi yükselttim ama sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla konuşuyordum. Tam yanından ayrılıcakken elimi yakaladı ve daha sert bir tavırla "Ne dedi, dedim!" diyerek tekrarladı, elini elimden kaptım ve "Sinemaya gidelim dedi" deyiverdim sinirle. "O çocuk iyi değil" dedi "Gitme". Gülümsedim ve o muhteşem suratına baktım "Bunu bana kim seöylüyor?" dedim ve biraz duraksadım, cevap vermesine fırsat bile vermeden "İşine bak" dedim ve okula girdim.
Bu olaydan sonra Justin'i okul bitimine kadar görmemiştim. Ben ise Sue yerine Violet'le takılmaya başlamıştım. Sue'dan daha zeki ve güzeldi. Ama tabi tek nedeni bu değildi, bana durup durup Justin'i anlatıyordu ve haliyle bu benim hoşuma gidiyordu. Hafta sonuna iki gün kala Jackie ile sinemaya gitme konusunda kararsız kalmıştım. Justin'in bana söylediği sözleri unutamıyordum, bana bebeğim demişti ve en önemlisi beni önemsiyordu. Saçmalama Angie! O sadece bir çocuk! Kendini beğenmiş bir çocuk!O akşam Olivia'yı akşam yemeği için bize davet ettim. Ama babamın vejeteryan olması aramızdaki sorunları arttırıyordu. Ama Olivia'nın da vejeteryan olduğunu öğrenmesi babamı mutlu etmişti. Yemekten sonra Olivia'nın önerisiyle bir kafeye gitmeyi düşündük ve her zamanki gibi babam çıkıp dolaşmamdan yanaydı.
Olivia'nın dediğine göre çok spor giyiniyormuşum ve bu da beni sert yapıyormuş. Çok ısrar etmesi üzerine bu günkü giyiceklerimi onun seçmesine izin vermiştim. Kısa kollu siyah bir tişört ve altına siyah renkli bir etek seçmişti. Her zamanki siyah çoraplarımı da giyince Olivia saçımı düzleştirdi ardından evden çıktık.
Buralarda yeni olmam nedeniyle gideceğimiz yeri Olivia belirlemişti. "Emin ol tüm okul buraya geliyor" dedi "Hatta Justin'le karşılaşma olasılığımız bile var", ama ben her ihtimale karşı romanımı da yanımda götürüyordum. Kafeye girmemizle Justin'i farketmem bir oldu. Beni neredeyse bir dakika sonra farketmişti ki o zaman Olivia'yla biz çoktan bir masaya geçmiş, içiceğimizi söylemiştik. Olivia beni tam Justin'in karşısına otutturmuştu, bende beni izleyen Justin'e ara sıra bakıyordum. Ama Justin bakmaktan çok gülğmsüyordu, hemen yanında Marina vardı ve karşı karşıya oturmuşlardı. Kısa bir zaman sonra kıskanmış olmalıyım ki kitabımı açıp okumaya başladım. Fakat Olivia "Angie salak mısın kapat şu kitabı! İnek olduğunu sanacak!" demesiyle kitabım tekrar masanın üstüne koydum. Birkaç dakika sonra Olivia'nın yan masadan tanıdığı birkaç çocuk bizim masamıza gelmişti.
Hiç istemediğim bir duruma düşmüştüm, yanımda daha önce hiç tanımadığım bir erkek oturuyordu ve daha da kötü bana sürekli sorular soruyordu, hem de Justin'in gözü önünde. Beni sürtük sanıcağından korkuyordum ve en sonunda dayanamayıp tekrar kitabımı okumaya başladım. Yanımdaki çocuk elini omuzuma koyduğu anda kafamı kaldırıp ona sert bir bakış attım, Justin ise gülmekten kırılıyordu, "Olivia yeter gidelim!" dedim istemsiz. Tim kafe bize bakmaya başlamıştı Marina bizim orada olduğumuzu yeni farketmişe benziyordu.
Cebimden biraz para çıkarıp masaya koydum ve kitabımla beraber masadan kalktım ve çıkış kapısına doğru yürümeye başladım, Olivia hala neler olduğunu anlayamamıştı, Justin hala gülüyordu ve Marina çok sinirli gözüküyordu, o anda yan masalrın birinden bir bardak su elime geçniş olmalı ki çıkışın tam yanındaki masada oturan Justin'in suratına suyu fırlattım ve boş bardağı sakince masalarının istüne boşalttım. Ardından dönüp orada duran garsona "Bu masaya bir gazoz!" diye bağırdım sonra Marina'ya dönüp sadece Justin'in ve onun duyabileceği bir şekilde, sessizce "Hazmedemeyen olabilir" dedim ve kafeden çıktık.
"İnanamıyorum!" diyordu Olivia "Justin Bieber'a az önce su fırlattın!". Bu yaklaşık yüzüncü söyleyişi filan oluyordu. "Hak etti" dedim, bir yandan yaptıklarımı düşünüyor bir yandan da kendimi hala haklı buluyordum. "Bizimkiler duyunca gülmekten ölecekler" dedi gülerek Olivia, "Hayır" dedim "Duymayacaklar çünkü bu olay aramızda kalacak-Söz ver?" diye sordum, "Söz" demesiyle hızlıca eve varmak için attığımız adımlar ard arda sıralandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Taste Of Happiness
Fanfiction"İnsanlar hisleriyle yaşar, hissettikleriyle ölür." Angie adındaki bir onuncu sınıf öğrencisi, yeni bir okul, alışık olmadığı bir ortam, yeni üvey annesi ve tabiki Justin Bieber.